Sözcü ne ile suçlanmaz

“Kafatasçı” deyin Sözcü’ye ülkenin belli bir kesiminde bu yakıştırma karşılık bulur.  Elitist, kendini beğenmiş, birkaç beyaz Türk’ün halkçılık oynadığı bir gazete diyerek yaftalayın emin olun karşılık bulur. Dinsizlikle, ateistlik ile tanımlayın yine bazı çevreler buna hak vereceğinden şüphe duymuyorum.
Diyeceğim şu ki; Halkın hukuğa güvenmemesinde bir sakınca yoktur. Yani somut bir karşılığı yoktur. Ülkenin %100’ü adalet sistemine güvenmemesi sadece adalet kurumunun sorunudur. Bu durumda ne ülke vatandaşı, ne ülke bir zarar görmez. Elbette ki, kötü bir durumdur, ama somut bir zararı olmaz. Ama hukuğun ülke insanlarına güvenmemesi felakettir. Kolundan her tuttuğunu şucu bucu diye işinden atan, içeri tıkan, insanın en kutsal değerini olan yaşam hakkına gözünü kırpmadan kast eden hukuk sistemi ülkenin başına gelebilecek en büyük felakettir.   Anketler düzenlenir “en çok hangi kuruma güveniyorsunuz” diye. Şimdi durum tersidir bence. Kurumlara sorulması gerekiyor “insanına güveniyor musun?” Ülke vatandaşına en çok güvenen kuruma devletin emanet edilmesi gerekiyor. Tüm zorluklara, tüm karmaşıklığa, tüm kargaşaya rağmen devletin kurumlarının vatandaşa daha fazla güvenmesi gerekiyor.  Nerde kalmıştık! Sözcü’ye her türlü yakıştırma yapılır ama fetöcülükle suçlanamaz. Gülünmeyecek komik durumuna düşersin... Anlayacağınız, insanına güvenmediğini göstermekle kalmaz, dış mihrakın, üst aklın, cinlerini vesairenin etkisinde kaldığını gösterirsin. Yani demografik, layık, guguk meselesi.