Haftalık olağan Basın Toplantısı’nda Türkiye’nin Libya politikasını eleştiren İYİ Parti İl Başkanı Mehmet Ektaş, “İki bin km ötede bir Arap iç savaşının Suriye'de olduğu gibi parçası olmanın Türkiye'ye fayda getirmeyeceği açıktır” dedi.
Partilerinin Libya’ya asker gönderilmesine ilişkin tezkereye hayır diyerek, Suriye’den sonra Libya’da devam eden Arap iç savaşının içine çekilmesinin yanlışlığına kamuoyunun dikkatini çektiğini belirten Ektaş şöyle konuştu: Hatırlanacağı gibi İYİ Parti Ülkemizin bekası için ve güvenlik endişemiz dolayısıyla sınırımızın hemen arkasındaki PKK koridorunun oluşturulmasına müdahale etmek amacıyla Meclise getirilen tüm fezlekelere destek verdi, hatta fezlekelerden daha önce müdahale çağrılarında bulundu.
Ancak Libya’ya muharip askeri güç gönderilmesi konusundaki fezlekeyi Türkiye'nin milli güvenliği için bir tehdit oluşturacağı için hayır dedik.
İki bin km ötede bir Arap iç savaşının Suriye'de olduğu gibi parçası olmanın Türkiye'ye fayda getirmeyeceği açıktır. Suriye deneyiminin getirdiği sonuçlara baktığımız zaman biz Suriye'deki iç savaşın parçası olduk ve Türkiye ne kazandı? 5 milyonun üzerinde mülteci kazandı. Ne kazandı? 82 milyar dolar para harcadı. Ne sonuçla karşılaştı? Rusya ile sınırdaş oldu. Hem kuzeyde hem güneyde sınır oldu. Ve PKK'nın Suriye'de de devletleşme yönünde sağlam adımlar atılmasının sonuçlarıyla karşı karşıya kaldı. Bu deneyimden yola çıkarak 2 bin km uzakta, bir iç savaş yaşanan bir ülkede yani Libya'da Türkiye iki gücün yani ulusal mutabakat gücü ile Hafter kuvvetleri arasında arabuluculuk yapması doğrudur. Ama asker göndermesi ve muharip asker göndermesi o iç savaşın bir diğer alanında taraf olmasını doğru değildir.
Kısa sürede Şam’da Emevi Camiinde Cuma namazı kılacağız diye içine sürüklendiğimiz Suriye iç savaşı 9. yılına giriyor. Libya’da da ucu açık nereye varacağı belli olmaz bir çatışmada Türk askerlerini bu kadar rahat gönderebilme ihtimalini yönetmeye çalışıyoruz. Hükümeti bu mevzu üzerinden tuzaklanıyor görüyoruz. Hükümet sanki bir bataklığa çekiliyor gibi. Uluslararası meşruiyeti olan bir hükümete destek veriyoruz ama Uluslararası meşruiyete dayalı hükümetin dünyada sadece sahibi bizmişiz gibi davranıyoruz. Çünkü hiç kimseden ses çıkmıyor. Madem ki meşruiyeti var, Kaddafi'nin de vardı. Bunlar hep tereddüt sebebi. Esas tereddütlerimizden biri şu; Amerika ile Rusya'nın bu tozun dumanın arasında gizlice anlaşabilme alanlarını fark ediyoruz. Mesela Suriye'de biz mutabakat sağladığımızı sandığımız yerlerde devletimizin hilafına işler oluyor. Mutabakatımız oldu Soçi, gittik görüştük, ne oldu? İdlib'de üstümüze yığınla insanlar geldi."
Eğer bizler Ülkemizin ve kardeşlerimizin menfaatlerini koruyacaksak, Kardeş Azerbeycan’ın topraklarının yüzde 20’si işgal altında hadi kalkın önce gidip orayı kurtaralım.
Gerçekler ve çıkarlar vardır. Barış Pınarı Harekâtı’nı destekledik ne oldu? Bir Tweet’le aslanlar gibi yürüyen Türk ordusunu durdurdunuz.
Bütün bunların sebebi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'dir. Meclis işlemiyor. Tek bir şahsın hayallerine, o gençliğinde aldığı kahire öğretisinin oluşturduğu sabitelere ve Ortadoğu'nun lideri olma hayallerine, duygusal yaklaşımına bağlı olarak Türkiye'nin içinde bulunduğu dış politikadaki bu garip, acayip durumla karşı karşıya kaldık.
Bugün bir kere daha anladık ki kuvvetle anladık ki Türkiye'nin iyileştirilmiş güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmekten başka çaresi yoktur.