ASIL SİYASETİN BÖYLE ADAMLARI KAZANMAYA İHTİYACI VAR

Seçim atmosferinin adaylık süreci herkes tarafından ilgi ile takip edilen konuların başında geliyor. Kıyıda bucakta yapılan konuşmalar artık daha da merkeze indi. Kim kimdir, nedir ne değildir, sohbetleri ile her gün harareti artarak ilerliyor. İktidar partisi olmasından mütevellit Ak Parti cephesinde tam anlamıyla aday adaylığı enflasyonu yaşanıyor. Şimdilik 40 isim aday adaylığı için baş vurdu. Bunlardan bir kaçı sohbetlerde reyting yapan isimler arasında yer alıyor. Birkaç gündür kulağıma en çok çalınan isimler arasında yer alan kişi ise Halit Halaç. Eski mimarlar odası başkanı bir dönem belediye başkan yardımcılığı yapan Halaç ile ilgili o kadar söz işittim ki ister istemez telefona sarılarak, kendisi arayıp randevu talep ettim. Mimarlık ofisinde buluştuk.

“Mutfakta olmayı seviyorum. Vitrin ile hiç işim olmadı” diyerek başlıyor söze.

İbrahim Karaoğlanoğlu’nda geçen çocukluk anılarına bir sohbet durağı olarak giriyoruz.  

İşin aslı hiç soru sormadan dinlemek sohbetin akışını bozmamak için soru notlarımı masadan kaldırıyor, aklımdan siliyorum.

Sezai Karakoç’tan söz ediyor. İbn Batutalardan, İbni Haldunlardan  Thomas Moore’un ütopyasına tek solukta geçiyor Halit Halaç. Akademiye şöyle bir selam çakıp ağır ağır milletvekilliği adaylığına getiriyoruz lafı.

Oturup konuşacağım her milletvekiline istisnasız soracağım tek soruyu soruyorum...

Neden aday oluyorsunuz?

Mesele aslında şu; Siyaset denilen iş, hamaset ve duygu yoğunluğu bir iş gibi yapılıyor. Ama sadece duyguya teslim edilecek bir şey değil. Aklı öncelikli kılmak gerekiyor. Akıl ile vicdanı birleştirebileceğimiz her işten o toplum karlı çıkar. Ben yetersizlik üzerine bir kurgu yapmıyorum. "Kimseden daha yeterliyim" diye siyasete girmiyorum. Ama yapacağım işi iyi yaparım derim. Ve bu iddia ile siyasete giriyorum. Aday olursam şahsım adına çok sevinmem, aday olmaz isem çok üzülmemem. Bir takım rahatsızlıkları bu ülkenin vatandaşı olarak bende hissediyorum. Buda bana ister istemez bir görev almam gerektiği yönünde güdülüyor.  Ü AK Parti’nin bazen merkezinde bazen de uzaktan izleme fırsatı buldum. Çorba değilse bile o çorbadaki bir tuz olmayı başarırsak ne mutlu bize. Çok ciddi misyonlar yüklüyor muyum bilmiyorum kendime ama hikayenin başladığı nokta bu.

Siyaseti rotası sizce nasıl?

Bu ülkede halen birinci gündem maddesi siyaset. Ülkeyi bu durumdan kurtarmamız gerekiyor. Ekonomi, eğitim sanayi gibi konuları birinci gündem maddesi haline getirebildiğimiz zaman siyasetin görevini yerine getirdiğini düşünebiliriz. Bu ülke insanı olarak hepimizin yeni bir eğitim sisteminden geçmesi gerekiyor.

Eğitim çok hassas bir konu…

Kesinlikle. Bir kere değerler eğitimi üzerine bir haritamız olmalı elimizde. İşin aslı bu çok basit bir konu. Tüm insanlık değerlerinin ortaklaştığı değerlerden başlanılabilir mesela. Batı öyle bir oyun kurdu ki, bu toprakları (doğudan söz ediyor) önce değerlerinden uzaklaştırdı ardından böldü. Şimdi ise istediği gibi atını oynatabiliyor. Bu nedenle eğitim öncelikli hedef olmalı sadece tedrisattan söz etmiyorum.

BİLDİĞİNİ ANALATAMIYORSAN ALİMLİĞİN KIYMETİ YOKTUR

Sohbetin entelektüel seviyesi yükseldikçe Halaç’a günümüz siyasi aktörlerinin bilgiden daha ziyade biate endeksli olduğu yönünde iddiaları hatırlatıyorum.

Halaç devam ediyor, “Bilgi ile siyaset, bilgi ile halk arasında hep bir mesafe varmış gibi dillendirilir. Gerçekliği olabilir. Ancak bildiklerini anlatamıyorsan, hayatta uygulayamıyorsan alimliğin hiç bir kıymeti yoktur. Siyaset bu noktada devreye giriyor. Bilgi ile siyasete katkı sunabilirsin. Halka üstten bakarak “bunlar ne anlar” der isen öğrendiklerine ihanet etmiş olursun.  Evet; siyasetin mevcut durumu ile ilgili iddialar gerçeklik payı taşıyabilir ama kimse benim söylediklerim de yanlış demez zannediyorum”

Halit Halaç ile yaklaşık 1 saat sohbet ettik. Kısa bir özetini sizlere aktarıyorum. Bugün AK Parti il binasında adaylığını açıklayacak. Siyasette kazanır mı kazanmaz mı bilmiyorum. Ama siyasetin kazanması gerektiğine inandığım ender insanlardan biri olduğuna dair bir not düşelim buraya…