Peki; gerçekten referandumda çıkan sonucu 2019’daki seçimlerde lehlerine çevirebilecek mi AK Parti? Zor, çok zor. Nedenine gelecek olursak. Bazı şehirler vardır ki, o şehre dokunmak savrukluk gerektirir.
Dün düzenlenen iftar yemeğinde konuşan tüm AK Partililer’in ortak görüşü üç aşağı beş yukarı şöyleydi: “Referandum öncesinde çok çalıştık. 2019’da Eskişehir’i alacağız.” Bu sözleri referandumu Eskişehir’de ağır bir yenilgi ile tamamlayan parti mensupları dillendiriyor. Yenilgiyi unutmadıklarını, çalışmanın gerekliliğini bastıra bastıra dillendirmelerinden anlıyoruz. Yenilgiyi bir yas unsuru olarak değil, bir motivasyon unsuru olarak önlerine koymuşlar. Bu yüzden çok da Polyanacılık oynadıkları izlenimine kapılmadım. Ancak Ak Partililerin söylediği sözleri pek çok kişi tarafından bu şekilde yorumlandı. Yenilgiyi görmedikleri veya yenilgiye bir kılıf aradıkları yönünde...
Peki; gerçekten referandumda çıkan sonucu 2019’daki seçimlerde lehlerine çevirebilecek mi AK Parti? Zor, çok zor. Nedenine gelecek olursak. Bazı şehirler vardır ki, o şehre dokunmak savrukluk gerektirir. Mesela aynı partinin içinde birinin A dediğine diğeri B dediği zaman kıymete biner. Mevzunun parti değil de, şehir veya insanlar olduğu algısı böyle yaratılır. Mesela Eskişehir’e yatırım getirmenin ardında oy beklentisi ön sıralara oturmamalı. Mesela her fırsatta biz size şunu yaptık ehh artık sizde oyunuzu verirsiniz algısını oluşturulmamalı. Mesela 25 tane bakan her seçim döneminde şehre yıkılmamalı. Bakan Nabi Avcı “Eskişehir vitrin şehri olmaktan kurtulmalı” diyor. AK Parti, Eskişehir’de vitrin partisi olmamalı. Gücümüz var, yaparız ederiz, bakın yaptık. Çok dillendirilip alıcı bulamayan söylemler. Peki neden böyle oluyor? Cevabı çok basit. Eskişehir siyasetçiler için ciddi bir okuldur. Ve o okulun öğrencilerine ödev yine bu okul tarafından verilmelidir. Taa Ankaralardan değil.
Kim bu Doğandor?
CHP Kongre sürecine girdi. Ayşe’ye sorsam tek tek nüfus kütüklerini çıkarır. Dile kolay yılların muhabiri. Alanlarda tanımadığı etmediği yok. Malum izne çıktı. Spor muhabirliğinden devşirme olan bendeniz ise bu süreci kaçırmamak adına elimde telefon ulaşabildiğim insanlara CHP Kongre süreci ile ilgili sorular soruyorum. Daha doğrusu sormaya çalışıyorum. “Alo filanca bey merhabalar. Tepebaşı başkanlığı için Tekin Çetindor’un adı geçiyor ne diyorsunuz”
- “Ha Turgut Doğandor’umu diyorsun”
- “Evet, pardon…”
- “Valla iyi bir arkadaşımız olur”
- “Alo efendim merhabalar Doğan Çetindor’un şansı nedir sizce ve neden adaylık için ismi geçiyor?”
- “O kim”
Yüksel meşhur ediyor
Sosyal medyayı en etkili kullanan isim olan Cemal Okan Yüksel son dönemlerde hedefine almış bir gazeteyi ve bir ismi verip veriştiriyor. Neymiş efendim; Eskişehir’imize bu yapılmamalıymış, neymiş efendim Eskişehir’imiz bu isimlerin ağzında kirletilmemeliymiş, neymiş efendim bir kıza bu yapılırmıymış. İnanın! Cemal Okan Yüksel “He canım, he gülüm” dese hatta hiç bir şey demez ise kimsenin umuru olmayacak bir mevzuydu. Şimdi ise dünya meselesi oldu. Yüksel’in içi rahat olsun. Bahsi geçen haber ve olay insan olan herkesin vicdanına yara açmıştır. Ama konuşarak seviye düşürmek istenilmiyordur. O haberi yapanları, o fikirde bulunanları bu kadar gündeme taşımak iki şeye yol açar. Birincisi muhatap almaya, ikincisi taraf olmaya. Ortalama bir insanın karşı duracağı bazı seviyesiz durumlar ile ilgili olarak refleks gösterip o durumu meşrulaştırmak da vardır işin ucunda. Dava mı açacaksın? Aç, Eyvallah. Olay adli bir sorundan ibarettir. 'Ben daha ahlaklı insanım' yarışına bu konular üstünden girilmesinin toplumsal sorunlar doğuracağını belirteyim. Nasıl ki onlar güya ahlak bekçiliğine soyunmuşsa, siz de, tersten aynı noktaya koşuyorsunuz. Nokta