Çanakkale’deki Adalet Kurultayı’nda düzenlenen Tutuklu Gazeteciler ve Kapatılan Basın Yayın Kuruluşları Çalıştayı’nın sonuç raporunda Türkiye’de 171 gazetecinin tutuklu olduğu, 181 basın yayın kuruluşunun kapatıldığı belirtildi. Gazetecilerin yazıları, eleştirileri nedeniyle tutuklanmasına son verilmesi çağrısı yapılan çalıştayda, hükümetin gündeminde olan ‘cezaevlerinde tek tip kıyafet uygulaması’ndan da vazgeçilmesi çağrısı yapıldı.
Çanakkale’deki Adalet Kurultayı’nda düzenlenen Tutuklu Gazeteciler ve Kapatılan Basın Yayın Kuruluşları Çalıştayı’nın sonuç raporunda Türkiye’de 171 gazetecinin tutuklu olduğu, 181 basın yayın kuruluşunun kapatıldığı belirtildi. Gazetecilerin yazıları, eleştirileri nedeniyle tutuklanmasına son verilmesi çağrısı yapılan çalıştayda, hükümetin gündeminde olan ‘cezaevlerinde tek tip kıyafet uygulaması’ndan da vazgeçilmesi çağrısı yapıldı.
Adalet Kurultayı sırasında, CHP’nin gazeteci kökenli Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in moderatörlüğünde tutuklu gazeteciler ve kapatılan yayın kuruluşları çalıştayı yapıldı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Avrupa Gazeteciler Birliği Onursal Başkan Yardımcısı L. Doğan Tılıç, Tutuklu Gazeteci Murat Aksoy’un eşi Şehriban Aksoy, gazeteciler Erdem Gül, Işıl Kurt, Eyüp Burç ile avukatlar Bülent Utku, Figen Çalıkuşu, Ergin Cinmen, Mehmet Ali Devecioğlu ve Celal Ülgen’in konuşmacı olarak katılımı ile gerçekleşen çalıştayın sonuç raporunda önemli tespitler yer aldı.
Tutuklu gazeteci aileleri, gazeteciler, avukatlar, gazeteci örgütleri ile sendika temsilcilerinin katıldığı çalıştayın sonuç raporu maddeleri şöyle:
DEMOKRASİNİN İLK ŞARTI ÖZGÜRLÜK
Çalıştayın açılış konuşmasını yapan CHP’li Çakırözer, “Hak, hukuk, adalet dediğimiz bir dönemde medyada özgürlüğü, adaleti sağlayamazsak biz Türkiye de demokraside istediğimiz yere asla varamayız. Her türlü görüşü medya özgürce paylaşabilmeli ki Türkiye daha ileriye gidebilmeli” dedi. Çakırözer, “Tutuklu gazeteci ayıbı artık sona ermeli. Gazeteciler düşündükleri yazdıkları ve eleştirdikleri için hapse atılmamalı” dedi.
171 GAZETECİ TUTUKLU
Bağımsız Gazetecilik Platformu P24 yazarlarından Avukat Figen Çalıkuşu Türkiye’de 171 gazetecinin tutuklu, 187 basın yayın kuruluşunun kapatıldığını belirtti. Çalıkuşu; “ Gazetecilerin yazılarının ya da açıklanan düşüncelerinin ‘cebir ve şiddet’ unsuru ile bir tutularak cezalandırılmak istenmesi tam bir akıl tutulmasıdır” dedi.
ZİNDANLARIN BOŞALMASI İÇİN MÜCADELEYE DEVAM
Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, “Aylardır beklediğimiz izin verildi, cezaevlerindeki gazetecileri ziyaret edebiliyoruz. Cezaevlerinde adalet yok ediliyor, hukuk çiğneniyor, bir de insanlık suçu işleniyor. Sadece gazetecilik yapmış, bizlere haber için kalemlerini oynatmış bu insanların hiçbir suçları yok. Demokrasilerde düşünceyi ifade etmek suç değil. 11 Eylül’de Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinin Silivri'de duruşması var… Çağlayan’dan neden Silivri’ye alında bu duruşmalar? Oraya bizlerin, yurttaşların rahat gidememesi için. Zindanlardaki gazetecilerin özgürlüğü için mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz” dedi.
TEK TİPTEN VAZGEÇİN ÇAĞRISI
Türenç ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, konuşmalarında hükümetin gündeminde yer alan “cezaevlerinde tek tip kıyafet uygulaması’ konusunda kaygılarını paylaştılar. Olcayto: “Meslektaşlarımız badem rengi tek tip elbiseleri giymeyi asla kabul etmiyor. İnsan onuruna aykırı buluyor. Koğuşlarımızda çıplak dolaşacağız diye açıklama yaptılar. Gazetecilik suç değildir. Bu insanlara tek tip kıyafetleri giydirmek çok acı” dedi. Tüm çalıştay katılımcıları insan haklarına aykırı olduğu ve olumsuz sonuçlar doğuracağı nedeniyle böyle bir uygulamayı hayata geçirmemeleri çağrısı yaptılar.
MEDYA HİÇ BU HALE GELMEMİŞTİ
Daha önce üç ay tutuklu kalan Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül, cezaevindeki gazetecilerin Türkiye’deki hak ve özgürlük mücadelesini yakından takip ettiklerini vurgulayarak, “Dışarıdaki adalet arayışı onları çok heyecanlandırıyor. Hayat sadece içeridekiler için değil, biz dışarıdakiler için de çok zor. Dışarıdaki düşünce özgürlüğü, içeriden daha kısıtlı” dedi.
Türkiye'de medyanın tutuklu gazeteciler konusundaki tutumunu da eleştiren Gül, "Hiçbir dönem medya bu hale gelmedi. Meslektaşlarının cezaevinde olmasını hatta yok olmasını isteyen gazeteciler olduğunu görmek çok üzücü" dedi.
TOPLUMUN HER KESİMİ MÜCADELE VERMELİ
Türkiye'de gazeteciliğin her zaman zor dönemler yaşadığını belirten Birgün Gazetesi yazarı Doğan Tılıç, "90’larda öldürülen gazetecileri sayıyorduk, bugün tutuklu gazetecileri sayıyoruz. Bizler ne ölüleri saymak, ne de tutukluları saymak gibi bir durumla karşı karşıya kalmamalıyız. Tutuklu gazeteciler meselesi sadece gazetecilerin meselesi değildir. Toplumun her kesimi bu mücadeleyi vermeli.. Bu genel özgürlükler, dayanışma meselesidir” diye konuştu.
Tılıç meslek örgütleri arasında dayanışmanın artırılması ve uluslararası dayanışmanın da sağlanması gerektiğini vurguladı.
AİLELER DE TUTUKLU
Tutuklu gazeteci Murat Aksoy’un eşi Şehriban Aksoy da tutuklu gazeteci ailelerinin yaşadıkları sorunları aktararak, “Sadece eşim Murat tutuklu değil. Bizim de her şeyimiz elimizden alındı. Biz aileler de dışarıda tutuklu gibiyiz. Geçmiş dönemlere kıyasla çok büyük kısıtlamalar altında görüşebiliyoruz” dedi.
EVRENSEL HUKUKU HEP HATIRLATACAĞIZ
Sözcü Gazetesi muhabirleri Gökmen Ulu ve Mediha Olgun'un avukatlığını da yapan Celal Ülgen ise, “ Siyasi iktidar temel olarak ben ‘asla ve asla düşünce özgürlüğüne müsemma edemem, yargı bağımsızlığına müsemma edemem, edersem bu benim sonum olur’ diyor. Medyada korkunç bir şeklide yandaşlık var. Bu nedenle sesimiz çıkmıyor. Bizler düşünce özgürlüğünün suç olmadığını göstermek için bütün evrensel kurallarını hatırlatacağız. Direneceğiz, gerekirse cezaevlerine atılacağız ama hukuktan, haktan asla vazgeçmeyeceğiz” dedi.
DÜŞÜNCEYİ SORGULUYORLAR
Cumhuriyet Gazetesi ile Ahmet ve Mehmet Altan'ın avukatı Ergin Cinmen ise yaşanılan dönemin 12 Eylül'den daha fazla hak ihlaline sahne olduğunu belirterek "Bu dönemin iki önemli dikkat çeken özelliği var. Birincisi biz Türkiye’de hep ifade ve basın özgürlüğü sorunludur derdik. Şimdi düşünce özgürlüğünü ihlal etmeye başladılar. Yani bırakın yazıyı, ifadeyi; artık düşünceyi sorguluyorlar. Cumhuriyet Davasında atılan manşeti, arkasındaki niyeti ve düşünceyi sorguluyorlar” dedi. İkinci olarak "Savunma özgürlüğünün sıfırlandığını" belirten Cinmen, "Siz müvekkilinizle görüşürken kayda alınıyorsunuz. Savunma hakkınız elinizden alınıyor. Burada Barolarımızın bir şeyler yapması lazım" dedi.
AYRIŞMAYA DEĞİL BİRLİKTELİĞE İHTİYAÇ VAR
Cumhuriyet Gazetesi avukatlarından olan ve Cumhuriyet davasında 9 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen Bülent Utku da, "Anladık ki Türkiye'de hukuk yok. Mahkemede hakim hakim değil, yasa yasa değil. Bu süreçte barolara olağanüstü görev düşüyor. Adalet Nöbeti gibi eylemliliklere ihtiyaç var. Ölçümüz insan hakları, demokrasi ve hukuka inanan insanlar ölçüsünde birlikteliğimizi sağlamak lazım. Alevi, Kürt, Türk gibi toplumu ayıran özellikler gibi görünen kavramları görmezden gelmeliyiz" dedi.
SORUNLARA İNSANİ YAKLAŞILMIYOR
Tutuklu gazeteci Ali Bulaç’ın avukatı Mehmet Ali Devecioğlu ise yaşananların insan onuruna aykırı şeyler olduğunu belirtti. Davalarda teknik hukuku aşan pek çok sorunun var olduğuna dikkat çeken Devecioğlu, “ İşin özü meseleye insanı bakıp bakmamakta. Hepimiz alevi, kürt, sağcı solcu olmadan önce insanız. Haklarımız var. Birbirimizin hakkına hukukuna öncelikle insani açıdan bakmamız lazım. Maalesef şu anda cezaevlerinde yaşananlar bundan çok uzak. Bu süreci uzatmak adına yapılan uygulamalar, haksız, hukuksuz yapılan şeyler insan onuruna aykırı şeyler. Bizler bu konuları sürekli gündemde tutarak bu direnci kırabiliriz” dedi.
ULUSLARARASI HUKUKUN YOLLARI AÇILMALI
Kapatılan yayın kuruluşlarından İMC TV Yayın Koordinatörü Eyüp Burç, Bakanlar Kurulu Kararıyla kapatılan yayın kuruluşlarının birçoğunun haklarını arayamadığını, idari mahkemelere gidemediğini vurguladı. Burç, “Şu anda tek umut AİHM’yi zorlamak ve kapatılan kurumların gelecek yollarını açmak. Burada CHP’ye büyük görev düşüyor. İtirazlar yapılarak, uluslararası hukuk zorlanmalıdır. Türkiye’de hukukun olmadığının, bunun da artık nereden nefes alabiliyorsak oralara giderek yollarının açılması sağlanmalıdır” dedi.