Üzerine bu kadar para kokusu sinmiş formaların koşturduğu bir arenadan söz ediyorsak Sinan Özeçoğlu’nun dürüstlüğünün, onurlu duruşunun çok fazla kıymeti olmadığını belirtmem kimse için sürpriz olmayacak. Futbolun kirliliği veya temizliği üzerinden bir tartışmaya da girmeye niyetli değildim üstelik.
Futbolcuların giymek için hayal ettiği formaların yerini, sözleşmelerdeki bol sıfırlı rakamların alması da aslında hiç birimizi için şaşırtacak bir değişim değil artık.
İddia bayilerin önünde sıralanırken, hak eden takımdan ziyade bahis oynadığımız takımın yenmesi için edilen duaların kabul olup olmadığı kadar yüzümüzün güldüğü bir oyun, spor vesselam. Menajerlerin cirit atmadığı bir yer kaldı mı sahiden? Senin futbolunu top gördüğü zaman tüp zannedecek birileri yönetiyor ise zannediyorum futbol üzerine çok fazla konuşmanın bir anlamı kalmıyor.
Bütün kulüpler borçlanıyordu. E! bu borçlanma yarışında Eskişehirspor’da hatırı sayılır bir yer edindi kendine. Şayet siyasi kanattan destek bekliyorsan şık bir asist yapmalısın, muz orta açmalısın. Gol başı prim gibi.
Geçin kardeşim. Tüm şehir birleşmeden olmaz imiş. İddia ediyorum. Değil tüm şehir, tüm dünya birleşsin şayet havada vurup, tavada yiyeceğin bir ortam yoksa değil şehir, ülke birleşsin kurtulamazsın bu yapıyla.
Bugün 50 milyon bulundu diyelim, kaldı 100 milyon borç. Gelecek sene yine TFF 1. Lig’deysen bir 50 milyon daha bulman gerekecek.
Demem o ki; İyi ve dürüst bir başkandan çok daha fazlası gerekiyor. Şayet büyük şirketleri sponsorluk için peşinden koşturacak bir sportif başarı yakalayamıyorsan, hangi arenada bulunduğunu ve oyunun kurallarının nasıl işlediği çok iyi bilmekten başka bir şansın yok. Futbolu kurtaralım derken eldeki basketten olmayalım. Benim başka da diyecek bir şeyim kalmadı. Aksi halde bana kalırsa da şehir birleşsin, siyasiler destek olsun, belediyeler para bulsun, iktidar sözünü tutsun, herkes taşın altına elini koysun. Sabahtan akşama aynı sözleri tekrarlayalım. Belki şehri birleştirebiliriz.