Tepebaşı Belediyesi eski Belediye Başkanı Tacettin Sarıoğlu evinin kapılarını esgündem26.com’a açtı. Sarıoğlu ile yaklaşan yerel seçimleri, AK Parti’nin adaylarını ve adayların vaatlerini konuştuk.
-O gece belki de üzüntüden felç olabilirdim-
2004 seçimlerinde AK Parti’den Tepebaşı adayı gösterildiniz ve seçimi kazandınız. 2009 seçimlerinde yeniden göreve talip oldunuz ancak son gün isminizin üzeri çizildi. Tekrar aday gösterilmemeniz sizde bir kırgınlığa sebep oldu mu? ‘Ben bunu hak etmedim’ dediniz mi?
Elbette dedim. Başlangıçta hakikaten çok üzüldüm. O gece belki de üzüntüden felç olabilirdim. Ben bunu hak etmedim. Çünkü benim partiyle olan ilişkilerimde hiçbir şey aksamadı. Partililer ile olan ilişkilerimde en ufak bir problemim olmadı. Partinin bana vermiş olduğu görevlerin hiçbirini aksatmadım. Vatandaşın sevdiği birisiyim, toplumda karşılığı olan birisiyim. Bunu da ezbere söylemiyorum. Bunların hepsi böyleyken ‘acaba neden böyle oldu’ diyorsunuz. O anda mantığınızı ve objektif kriterlerini kullanamıyorsunuz. Sonuçta hepimiz insanız. Başlangıçta böyle bir şey yaşadım. Kısa sürdü. Partiye herhangi bir kırgınlığım olmadı.
-İbrahim Yılmaz Kaynarca’ya ayıp edildi-
Sizin yaşadığınızın bir benzerini bu seçim öncesi İbrahim Yılmaz Kaynarca yaşadı. Kaynarca’ya yapılanı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kesinlikle çok ayıp edildi, yanlış yapıldı. Kazanır, kazanmaz… Siz aday olarak deklare etmişsiniz, ertesi gün ki tanıtım toplantısına davet etmişsiniz… Ondan sonra kalkıp da ‘ben seni değil de, bunu gösteriyorum’ denmesi son derece etik dışı bir davranıştır. Ruh taşıyan bir insan için bu çok affedilir bir şey değil. Bu partiye yüzde yüz zarar verecek bir davranış. Kişisel tavır olarak çok yanlış. Kaynarca’ya yapılan bu hareketi şiddetle kınıyorum. Bu lütfen ‘Kaynarca dostluğu, Tuç düşmanlığı’ olarak algılanmasın.
-Hasan Tuç siyaseti bilen birisi…-
Kaynarca’nın yerine aday gösterilen Hasan Tuç, Tepebaşı için doğru bir isim mi?
Ben belediye başkanıyken o da ilçe başkanıydı. Birlikte siyaset yaptık. Hasan Tuç siyaseti bilen birisi. İlçe başkanlığı döneminde partiye çok şey kazandırmış bir arkadaşımız. Tepebaşı Bölgesini tanıyan birisi. Eskişehir’i tanıyan birisi.
- Marka ile mücadelenin yollarını bulmak gerekiyor-
Tepebaşı bölgesi için şöyle bir algı var; ‘AK Parti, Ahmet Ataç’tan belediyeyi alamaz.’ Sizce AK Parti, Tepebaşı’nda neden seçim kazanamıyor?
Ahmet Ataç’tan belediyeyi almış bir belediye başkanı olarak şunu söyleyeyim size; Dünyada marka ile mücadele konusunda yazılmış yüzlerce kitap var. Aynı ticaretteki markayla ilgili mücadele gibi kendisini marka zanneden bir takım insanlar ile de böyle mücadele etmek mümkün. Marka ile mücadelenin yollarını bulmak gerekiyor.
O zaman iki dönemdir neden marka ile mücadele edilemiyor?
Parti de böyle bir anlayış yok ki…
-Aday değişiklikleri AK Parti’ye zarar verdi-
AK Parti, 2009 seçimlerinde Murat Canözer’i, 2014 seçimlerinde ise Orhan Soydaş’ı Tepebaşı’ndan aday gösterdi. AK Parti’nin, Tepebaşı’nda seçimleri alamamasında aday tercihi etkili olmuş olabilir mi?
İkisi de yanlış adaylardı. 2009’da Murat Canözer aday gösterildiğinde benden memnuniyet yüzde 62’ydi. Parti aynı şirkete Eskişehir’de anket yaptırdı. Tepebaşı adayının anket sonucu yüzde 18’di. Gittiği hiçbir yerde Murat Canözer bir şey söyleyemedi, benim yaptığım işleri anlattı. Aday değişiklileri AK Parti’ye çok zarar verdi. Hep yanlış adaylar. Orhan Soydaş benim öğrencim. İnşaat mühendisi, benim meslektaşım. Çok da sevdiğim birisi. Daha önce Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış birisi. Ya sen iktidar partisisin. Bu 700 bin nüfuslu şehirde hiçbir aday bulunamadı da mı Doğru Yol Partisi’nden aday olan birini getirip oraya aday yapıyorsunuz.
- Hepsinin aklına geliyorum da AK Parti’nin aklına gelmiyorum-
Tepebaşı için AK Parti’den size bir teklif geldi mi?
Hayır, AK Parti’den hiç böyle bir teklif gelmedi. Başka partilerin hepsinden çok yoğun teklifler geldi. Hatta 2009’da AK Parti beni aday göstermeyince Saadet Partisi sırf beni aday gösterebilmek için aday açıklaması 15 gün öteledi. Hala bu seçimlerde de Saadet Partisi, İYİ Parti… hepsini aklına geliyorum da AK Parti’nin aklına gelmiyorum. Ben bunu vefasızlık örneği olarak algılıyorum. Ben bu parti için akademik hayatımı bıraktım. Partiye çok şey verdim. Ben siyasete AK Parti’de başladım. Bütün yanlışlarına ve bütün eleştirilerime rağmen AK Partili olmaya devam ediyorum.
-Sakallı teknik olarak yeterli bir arkadaş değil-
AK Parti’nin adaylarını nasıl buldunuz? Sakallı, Tuç ve Doğan isimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Burhan benimle aynı dönemde belediye başkanlığı yapmış bir arkadaş. Burhan’ın ne yaptığını, ne yapmadığını, ne yapacağını, ne yapmayacağını çok iyi biliyorum. Çok yakından tanıdığım bir arkadaşım. Edebiyat öğretmeni. Dolayısıyla teknik olarak yeterli bir arkadaş değil. Ama Yılmaz Hoca da teknik olarak yeterli birisi değil. Dolayısıyla bu bir kusur olarak algılanmasın. Ama bu bir eleştiridir. Ne yapması lazım? İyi bir teknik ekip oluşturması lazım. Belediyenin yapmış olduğu işlerin yüzde 90’ni teknik. Teknik işlerde karar mekanizması çok önemlidir.
-Volkan çok acemi bir siyasetçi-
Hasan Tuç seçilirse iyi işler yapar. Becerikli bir arkadaş. Volkan çok acemi bir siyasetçi. Heyecanlı bir çocuk. Emin olun şimdiye kadar hiçbir siyasetçi de görmediğim istek ve arzu var. Onunla bu noktaya geldi. Gitmediği kapı, konuşmadığı insan kalmadı.
-‘Ergene karı boşamak kolaydır’ derler-
Volkan Doğan’daki bu istek toplumun bir kısmına itici geliyor olabilir mi?
Bu işi yaparken ağzınızdan çıkan kelimeleri çok iyi seçmeniz lazım. Kalkıp da ‘bu çocuk o partili ama öbür siyasetçiler gibi değil…’Bütün siyasetçiler güme gitti onun bu söylemiyle. Bunlar yanlış şeyler. Ben negatif siyasetten nefret ederim. Siyaseti pozitif olarak yapacaksınız. Bir başkasını suçlamak size bir şey kazandırmaz. Siz kimsiniz, ne yapacaksınız. Siz yapacağınız işleri anlatın. ‘a’ kötü, ‘b’ kötü, ‘ben bulunmaz bir adamım…’ Böyle şeyler olmaz. Siz bu yoğurdu nasıl yiyeceksiniz bunu anlatın. Başkalarının yapmış olduğu hatalardan ders alın ama bunları onları kötülemek adına kullanmayın. İnsanların oturduğu koltuğun enini boyunu, ne yapıp ne yapamayacağını iyi kestirmesi lazım. Bunun için de ölçülü olması lazım. Bunun için de ahlaklı olması lazım. Bütün işlerin en başında gelen şey bir ahlak, iki bilgi, üç utanma duygusu. Bunlar eğer insanda varsa… ‘Ben bunu niye yapıyorum, verdiğim sözü tutabilir miyim, tutamaz mıyım…’ Ölçülü olmak lazım. Ergene karı boşamak kolaydır derler. Senin elinde olmayan yetkileri söylemek o kadar kolay ki. Sen oraya geldiğin zaman ne yapacaksın, o zaman bir görelim bakalım.
-Bol keseden atmaya karşıyım-
Sakallı’nın ‘5 yılda 10 bin genci iş sahibi yapacağız’ sözü kamuoyunda çok tartışıldı. Siz, Sakallı’nın bu vaadini gerçekçi buluyor musunuz?
Bol keseden atmaya karşıyım. İstihdam yaratmak belediye başkanının elinde olan şeyler değil. Ancak yaşadığınız bölgenin ekonomisine katkı verebilirsiniz, ön açabilirsiniz, iş yeri açma konusunda kolaylıklar getirebilirsiniz… Belediyenin yetkilerini iyi bilmek lazım. Ki Burhan Bey bunları bilen birisi. O nedenle bazı şeyleri çok öyle kasıktan atmaması lazım. Bu belediye başkanının görevi olan bir şey değil. Eskişehir’de belediyede kaç kişi çalışıyor? Atıyorum bin kişi. Bunu 10 bin kişiye mi çıkaracaksınız? Ancak şunu yaparsınız; Eskişehir’de istihdam oluşturacak yatırımlara ön ayak olursunuz. Benim dönemimde Eskişehir’e beş tane alışveriş merkezi yapıldı. Hiçbir tanesi ‘ben buraya alışveriş merkezi yapacağım, bana yer verir misiniz’ diye gelmedi. Hepsinin ayağına ben gittim. Bugün Espark’ta 4 bin kişi çalışıyor.
-Asfalt payını almamak belediyeyi zarara uğratmaktır-
Volkan Doğan’ın Odunpazarı için en çok konuşulan vaatlerinden birisi ‘asfalt parası almayacağım.’ Bu vaadi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gülüyorum sadece. 2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanunu var. Belediye Gelirleri Kanunun 86,87 ve 88’inci maddeleri… Bu maddeleri açsın okusunlar. Bu maddelerde çok açık ve net olarak ‘asfalt payının’ alınacağı yazılıyor. ‘Asfalt payı alınır’, ‘dört taksitte alınır…’bunlara kadar yazılmış. Almamanın imkanı ve ihtimali yok. Seçim vaadi olarak, şirin görünmek için bir takım insanlar bunları almayalım diye düşünmüşler. Demişler ki; ‘Bunu belediye meclislerinin yetkisine bırakalım. Belediye meclisleri karar alsın, biz belediye meclislerinin aldığı kararı uygulayalım.’ Bazı uyanık, halktan yana görünen belediye meclisleri de böyle kararlar da almışlar. Ondan sonra ne olmuş biliyor musunuz? Mesela Tepebaşı Belediyesi ‘almayalım’ diye karar almış, Odunpazarı Belediyesi ‘alalım’ diye karar almış. Odunpazarı’ndaki insanlarla, Tepebaşı’ndaki insanlar birbirine girmişler. ‘O belediye almıyor, siz niye alıyorsunuz’ diye korkunç bir kaos yaşanmış. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi bu kararı iptal etmiş. Alınmaması ya da meclislere bırakılması kararını iptal etmiş. Dolayısıyla halen bu kararı dayanarak almayan belediyeler var mı? Var. Ama alınması kanuni zorunluluktur. Almamak belediyeyi zarara uğratmaktır ve kesinlikle belediye başkanı ile belediye meclis üyelerine zimmet çıkar.
-Tüm partiler menfaat kapısı haline gelmiş-
AK Parti içerisinde yaşanan ayrışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu seçimlere nasıl yansır?
Bu duruma kesinlikle çok üzülüyorum. Ben siyasete bir akademisyen masumiyeti ile girdim. Girerken de çok ciddi analizler ve sorgulamalar yaptım. Bu sorgulamalar sonucunda da AK Parti’den aday olmayı kabul ettim. 2002 seçimlerinde AK Parti’nin Eskişehir’deki oy oranı yüzde 36 civarındaydı. AK Parti’den aday olduğum zaman yüzde 45 oy alarak belediye başkanı seçildim. Biz o zaman seçimlere girerken ‘biz bu partiye ne verebiliriz’ diye düşündük ve partiye çok şey verdik. Tüm partiler menfaat kapısı haline gelmiş.
-Ben siyasetten nasibimi aldım-
Tekrar siyasete dönmeyi düşünüyor musunuz?
Hayır düşünmüyorum. Ben siyasetten nasibimi aldım. Bunu samimiyetle söylüyorum, şuanda ki siyaset hiç hoşuma gitmiyor. Dışarıda olmaktan dolayı da her gün şükrediyorum.
-Ataç’ı turizm il müdürü yapsalardı daha iyi olurdu-
Ahmet Ataç’ın performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ahmet Ataç’ı belediye başkanı yapmak yerine turizm il müdürü yapsalardı daha iyi olurdu. Oy alıyor gerçekten ama belediye hizmetleri açısından baktığınızda, özellikle inşaat firmaları Tepebaşı’nda inşaat yapmaktan nefret ediyorlar. Benim dönemimde orada harika bir sistem oturtmuştum. En fazla 15 gün içinde herkes ruhsatını alıyordu. Belediyecilik anlamında Tepebaşı iflas etmiş durumda. Şuanda temizlik şirketinin paralarını ödeyemiyorlar.