Hava buz gibiydi. Konteynırdan içeriye girdiğimde bir masa, birkaç tabure.
Ortada soba işçiler ve sendika temsilcisi...
Ve konteynırda dikkat kesilmedikçe görmeniz mümkün olmayan, kocaman bir umut ve kocaman bir sabır.
Biraz derine baktığınızda alabildiğine yaşam savaşı...
Hak arayışındayken, dost sofrasına oturan.
Kaygıları, sevinçleri, hüzünleri ve umutları ile on beş işçi, on beş insan.
96 gündür o konteynırda mücadelelerini sürdüren iş, aş, ekmek nöbetçileri anlatıyor.
Eskişehir’deki TÜVTÜRK Reysaş Taşıt Muayene İstasyonu’nda DİSK Nakliyat-İş Sendikası’na üye oldukları gerekçesiyle işten atılan 15 işçi, işyerinin karşısına kurdukları konteynırda 96 gündür nöbette.Nöbete ilk önce iş yerinin yanındaki tarlaya kurdukları çadırda başladılar. İşverenin şikayeti üzerine çadırları kaldırıldı. Sonra sendikalarının kendilerine sağladığı konteynırı iş yerinin karşısına kurdular. İçeride bir soba, bir masa, iki üç tabura ile sandalye var. Her gün sabah 9’dan akşam 17.00 kadar işlerine geri dönebilmek için direniyorlar.
Nakliyat İş Sendikası Eskişehir Anadolu Şube Başkanı Ali Özçelik ve işten atılan işçilerle süreci konuştuk.
Sendika iş yerine ne zaman girdi? İşçilerin örgütlenme sürecinden bahsedebilir misiniz?
Sendika Şube Başkanı Ali Özçelik: Şubat 2018’de başladı. Reysaş Taşıt Muayene İstasyonları 5 il ve 3 ilçeyi kapsıyor. Eskişehir merkez olmak üzere Sivrihisar, Kastamonu, Tosya, Karabük, Bartın, Zonguldak ve Ereğli. Sekiz istasyonu barındırıyor bünyesinde. Toplamda 141 kişi çalışıyor. Burada sendikal örgütlenmede istenen ve aranan çoğunluk çalışanların yüzde 40’nın üye olması. Biz yaklaşık yüzde 50’si civarında kişinin iki gün içerisinde üyelik çalışmasını yaparak bakanlığa başvuruda bulunduk. Resmi çoğunluk tespitimiz geldi. Yani ‘burada bu sendikanın çoğunluğu vardır’ diye. Bununla ilgilide işverenin itirazı söz konusu. Tekrardan çoğunluğun hesaplanmasıyla ilgili. Onunla ilgili yetki davamız devam ediyor.
-ÜMİTLİYİZ, KAZANACAĞIZ-
Hukuki olarak gelinen süreç nedir?
Sendika Şube Başkanı Ali Özçelik: İşveren, işçi arkadaşları kendince bir yasal kılıf uydurarak işten attı. Ama asıl gerekçe Şubat 2018’de başlayan sendikal örgütlenme. İşe iade davalarını açtık. Önce arabulucu görüşmesi oldu. Arabulucu da bir sonuç çıkmayınca, iş davaya dönüşmüş oldu. Şubat ayının başında 15 işçi arkadaşımızın duruşmaları dörde bölündü. Böyle bir hukuk sistemimiz var. Halbuki tek işyeri. Üçer, dörder kişilik gruplar halinde Eskişehir 1’inci ve 2’inci iş mahkemelerinde duruşmaları görülüyor. İlk duruşmaları tamamlanmış oldu. Yasal süreç bu şekilde devam ediyor.
Hukuk sistemimizde iş davaları en hızlı şekilde çözülmesi gereken davalar. Ama bildiğiniz gibi işverenlerin itiraz hakkı, bilirkişi, Bölge İdare Mahkemeleri, Yargıtay aşaması…uzun bir süreyi kapsıyor. Bunlarda sendikal örgütlenmenin önündeki en büyük engellerden bir tanesi. Direk olmasa bile dolaylı engellerden birisi de bu hukuki süreç. Hukuki süreç sonunda kazanacağımızı düşünüyoruz. Ümitliyiz. Çünkü her şey açık, her şey ortada. Ama günümüz Türkiye’sinde maalesef mahkemelerde karar vermekte zorlanır duruma geldi. Mücadeleye devam edeceğiz.
-DİRENİŞ DAYANIŞMAYI DA GETİRDİ-
İşten çıkarılan işçiler yasal haklarını alabildiler mi?
Sendika Şube Başkanı Ali Özçelik: Kıdem, ihbar tazminatları ödenmedi. Ayrıca çıkarıldıkları maddeyi işveren öyle bir ayarlamış ki, işsizlik ödeneği de alamıyor arkadaşlar. Hem psikolojik olarak hem de ekonomik anlamda ciddi sıkıntılar yaşıyorlar. Sendikamız elinden geldiği kadarıyla maddi destek de bulunuyor. Şuanda 60 yakın bir direnişçi söz konusu. Muğla ve Urfa’da da TÜVTÜRK’ler de direnişlerimiz var.
Direniş şöyle bir şey de getirdi. İhtiyacı olan ile olmayan arasında bir paylaşım da oluyor burada. Bekar arkadaşlar evli arkadaşlara paylarından verebiliyor.
Eskişehir kamuoyunda direnişinin etrafınızda bir destek oluştu mu?
Var tabiî ki. Yok saymamız mümkün değil. Ama beklediğimiz oranda değil maalesef.
(İşten çıkarılan Musaffet Uslu evli ve üç çocuk babası)
-BU BİR HAK MESELESİNE DÖNDÜ-
Sendikalı olmaya nasıl karar verdiniz?
Ben yaklaşık 10 yılı aşkındır Eskişehir’de Tüvtürk’e bağlı taşıt muayene istasyonunda çalışıyordum. Benim gibi içeride 10 yılı aşkın üç, dört arkadaşım vardı. Eskişehir aşırı soğuk bir il. İş yerinde bizim ısıtıcı dediğimiz tavanda asılı radyanlar var.
Üşüdüğümüz için şirketten bunları yakmasını istedik. Üstümüze kat kat içlikler giyerek ısınmaya çalışıyorduk. Biz bunu işverene iletmemize rağmen hiçbir çözüm bulunmadı. En sonunda bir arkadaşımız Çalışma Bakanlığına şikayette bulundu. Çalışma Bakanlığı’ndan bir hafta sonra denetime geldiler. Denetim sırasında bir arkadaşımız üşüdüğümüzü söylüyor. Akşamına ise işveren bizimle bir toplantı yaptı. Şikayet edenin işten atılacağını söyledi. Ben ve bir arkadaşım, arkadaşımıza destek olmak için istifa etme kararı aldık. Bu bir hak meselesine döndü, sendika aklımızda yoktu. Bursa’dan buraya gelen sendikalı bir arkadaşımız, ‘işveren bize bunu sağlamıyorsa bizde sendikaya müracaat edelim’ dedi. Bunun üzerine sendika başkanımızla tanıştık ve iki gün içinde sendikamız yasal çoğunluğu sağlayarak, bakanlığa başvurusunu yaptı. Bakanlıktan işverene yazı gelmesi üzerine, işveren yasal boşluktan yararlanarak hem itiraz etti hem de bizi işten çıkardı. Çeşitli iftiralar atılarak 14 kişi işten çıkarıldı. Biz de yasal başvurularda bulunduk. 45 gün sonra işveren bizi yeniden işe almak zorunda kaldı. Biz anladık ki işveren bizi sendikalı olmamızı kabul ettiği için almamış. Biz işe tekrar geri döndükten sonra sendikalı olmayan diğer işçi arkadaşlarımızda sendikalı olmaya başladı. Sendikalı işçi sayısı artmaya başladı. Kasım ayına geldiğimizde bize baskılar artmaya başladı. Önce sürgünle başladı, sonra dışarıdan işçi alımı… Çalışan sayısını artırarak randevu sistemini kısarak ortalama günlük performans değerlerini düşürüyor. 22 Kasım’da tekrar 15 kişiyi işten çıkardı.
-SADECE NEFES ALMAYA ÇALIŞIYORUZ-
Bizi haksız bir şekilde işten atmıştır. Biz sadece onun kar etmesi için çalışmışız. Üzüldük. Zor günler geçiriyor. Çoğumuz evli. Çocuğumuz var. Kredi ödemesi olan arkadaşlarımız var. Evi kira olan arkadaşlarımız var. Şuanda her şeyi minimize ettik. Hiçbir şey almıyoruz, sadece nefes almaya çalıyoruz. Yargı sürecinin bir an önce tamamlanmasını istiyoruz. Toplumsal desteğe de ihtiyacımız var. ‘Siz doğru yapıyorsunuz, biz de arkanızdayız’ diyen bir toplum görmek istiyoruz. İnanıyoruz, başaracağız. Yanlış bir şey yapmadık, hakkımızı savunuyoruz.
(İşten çıkarılan Oğuz Can evli ve bir çocuk sahibi)
Kasım’dan bu yana günler nasıl geçiyor? Hangi zorlukları yaşıyorsunuz?
22 Kasım itibariyle işten çıkarıldık. 20 günlük Kasım ayının maaşını aldık. Ama ondan sonraki süreçte her türlü zorlukla karşı karşıyasınız. Bir yerden bir gelirimiz yok. Sendikamız imkânlar ölçüsünde yardım etmeye çalışıyor. Kredi borcu olan arkadaşlar var. Kış mevsimindeyiz. Doğalgaz, elektrik faturaları var… Bunların ödemeleri doğal olarak gecikiyor. Evlerini bırakıp ailelerinin yanına yerleşen arkadaşlarımız var.
(İşten çıkarılan Serdar İncitopu )
-BİZ BİR AİLE OLDUK-
Konteynırda bir gününüz nasıl geçiyor? Neler yapıyorsunuz, ne konuşuyorsunuz?
Her gün sabah saat 9’da buraya geliyoruz, akşam 16.30, 17.00’e kadar direnişimizi sürdürüyoruz. Burada işimize geri dönmek için bekliyoruz ama buranın da bize kazandırdığı birçok şey var. Birbirimizle iç içe olduk. Bir aile olduk. Bütün sıkıntılarımızı burada beraber çözmeye çalışıyoruz. Tepebaşı Belediyesi yemek, Odunpazarı Belediyesi ise yakacağımızı gönderiyor. Burada siyasetten, dini konulara, eğitime kadar her şeyden bahsediliyor. 14.00 ile 16.00 saatleri arasında da Hilton’a gidiyoruz. Onun önünde bekliyoruz. Ziyaretçilerimiz oluyor. Süreçle alakalı konuşuyoruz.
-BU BİZİM ONUR MÜCADELEMİZ-
Umutsuzluğa kapılıyor musun?
Umutsuzluğa düşmüyoruz. Biz bu yola bu işi başarmak için çıktık. İster 90 olsun, ister 390 olsun… Bu bizim onur mücadelemiz, sonuna kadar arkasında duracağız.
(İşten çıkarılan işçilerden bir kısmı her gün 14.00 ile 16.00 saatleri arasında Reysaş Holding'in kuruluşu olan Hilton Oteli önünde seslerini duyurabilmek için nöbet tutuyor...)