Ayşe Kaytan Uçak sordu, Eğitim-İş Şube Başkanı A.Kadir Önder yanıtladı.
Milli Eğitim Bakanlığı, (MEB) ‘Öğretmen Performans Değerlendirme ve Aday Öğretmenlik İş ve İşlemleri Yönetmelik Taslağı’nı hazırlayarak, YÖK aracılığıyla eğitim fakültelerine görüş almak için gönderdi. Taslak yönetmeliğe göre veliler, öğrenciler, okul idarecileri meslektaşları ve kendisi öğretmenlere not verecek. Bu uygulama bakanlığın koordinasyonunda her yıl gerçekleştirilecek. Öğretmenler ayrıca dört yılda bir de ‘Öğretmenlik Mesleği Yeterlilik Sınavı’na katılacak.
Eğitim-İş Sendikası Şube Başkanı A. Kadir Önder, performans sistemiyle ilgili Ayşe Kaytan Uçak’ın sorularını yanıtladı…
2017-2018 eğitim öğretim yılında gündeme gelen, performans sistemi tam olarak nedir?
Bu yeni bir uygulama. Daha önce bir, iki defa denendi ama geri çekildi. Öğretmen performans sisteminde, öğretmenin verimliliğini ölçmek için hükümetimiz, devletimiz bazı denemeler yapmak istiyor. Yalnız bu denemeleri yaparken, yanlış bir strateji uyguluyor. Öğretmene kendi zümre arkadaşı, yani bir öğretmeni, aynı okulda görev yapan başka bir öğretmen değerlendiriyor. Aynı zamanda öğretmeni, kendisi öğrencisi değerlendirecek. Velisi değerlendirecek… Bir de okul müdürü değerlendirecek, puan verecek. Belli bir puanı geçemezse eğitime alınacak. Bir bakıma öğretmeni okula almış gibi olacağız. Şuanda 10 ilde pilot uygulama yapmaya çalışıyorlar. Biz başvuruda bulunduk, geri adım attırdık. Şuanda dondurulmuş durumda. Yeniden ısıtıp, uygulamak istiyorlar.
Hükümet, performans sistemi ile neyi amaçlamış olabilir?
Hükümetimizin ya da bakanlığımızın politikalarında sürekli bir değişkenlik var. Bakanlarımız sürekli değişiyor. Değiştikçe bir şeyler söylüyorlar. Sürekli öğretmenin değeri azaltılıyor. Sürekli öğretmen değersizleştiriliyor. Eğitimdeki başarısızlığın nedeni hep öğretmene yüklenmek isteniyor. Eğitimin temelini plan oluşturur. Bu sene bir sistem koyuyor, altı ay sonra değiştiriyor. Yetmedi 1 sene sonra tekrar değiştiriyor. Bu sistemsizlik üzerinden öğretmenin verimliliği tabi ki düşer. Tabi ki çok başarılı olamaz.
Peki performans uygulamasının sakıncaları neler?
Eğitim-İş Sendikası olarak biz bunu doğru bulmuyoruz. Başka hangi meslek grubunu değerlendiriyoruz. Örneğin bir avukata ; ‘gel senin yeterliliğin ne durumda’ diyor muyuz? Demiyoruz. Bir doktora diyor muyuz? Demiyoruz… Hangimiz, çocuğumuzun öğretmen olmasını istemeyiz? Öğretmen olurken öyle aşamalardan geçiyoruz ki… Okulları iyi derecelerle bitirmen lazım. Üniversiteyi kazanman lazım. Üniversiteyi bitirdikten sonra KPSS’ye girip, oradan da atanman gerekir. Çok başarılı olabilen insanlar ancak öğretmen olabilirler. Bu değerlendirmelerin hepsini hiçe sayıp, ‘gel bir de ben değerlendireceğim’ demek çok doğru değil. Tamamen yanlış.
“Öğretmene puan verecek idareciler ‘benden misin, değil misin’ diyebilir”
Bu kötüye kullanılabilir. Nasıl ki birkaç yıl önce ‘okul müdürlerini, müdür yardımcılarını değerlendiriyoruz’ dediler. Öğretmene puan verdirdiler, en kıdemsiz öğretmene puan verdirdiler, en kıdemli öğretmene, müdüre, okul aile birliği başkanına… Ama sonuçta puanın önemli bir kısmını ilçedeki şube müdürleri ve ilçe milli eğitim müdürleri verdi. Öyle olunca istediklerini müdür olarak devam ettirdiler, istemediklerini geri aldılar. Burada da aynı şey olabilir. Rahatlıkla öğretmene puan verecek idareciler, müdürler ve müdür yardımcıları ‘Benden misin, değil misin?’ diyebilir.
“Ergenlik dönemindeki çocuklara ‘öğretmenine puan ver’ diyeceğiz”
Bir diğer sakıncası öğrenciler açısından. Öğrenci kendini farklı bir yerde görecek. ‘Büyümüş olacak.’ Öğretmenine puan vermiş kadar büyümüş olacak. Aslında biz hep öğretmen açısından sakıncasını söylüyoruz ama öğrenci açısından sakıncasını hiç göz önünde bulundurmuyoruz. Erken büyümek, çok da doğru bir şey değil. Zamanında önce kararlar almak çok da doğru bir şey değil. Biz tutacağız yerine göre 10 yaşındaki, 8 yaşındaki, 15 yaşındaki, ergenlik dönemindeki çocuklara ‘öğretmenine puan ver’ diyeceğiz. O da, öğretmenine diyecek ki; ‘ Sen bana kaç puan verdin öğretmenim? Ben de sana o puanı veriyorum’ diyecek. Dolayısıyla bu çok çok sakıncalı. Derhal geri adım atılmalı. Derhal vazgeçilmeli.
“Öğretmeni, öğretmene düşman eder…”
İnsani ilişkiler bozulacak. Öğretmenler Odasında iki öğretmen birbirine not vereceği için birbirine farklı gözle bakacak. İdare ile öğretmen arasında… Öğretmen kendini idareye iyi gösterebilmek için olmadık şeyler yapacak. Belki karakterinden taviz verecek. Belki kişiliğinde taviz verecek. Öğretmen özgür olursa üretir, yeni şeyler çıkarabilir. Çocuklardaki değerleri, cevheri ortaya çıkarabilmek için özgür düşünebilmesi, özgür olması gerekir. Burada öğretmeni baskıya alıyorsun… Veli de, öğrenci de kendini farklı konumlara koyacak. Diyecek ki, ‘Ben seni değerlendiriyorum. Çocuğuma şu puanı vermezsen, bende sana vermem…’
Performans sisteminde öğretmen yüksek ya da düşük puan alırsa ne olacak?
Üst üste düşük not alırsa, eğitime tabi tutacaklar. Bir bakıma yeniden sınav yapacaklar. Sınavı geçemedi ne olacak? Yüksek puan alanı da uzman öğretmen yapacaklar. Biz de öğretmen zaten uzmandır. Öğretmenlik mesleği uzmanlık mesleğidir. Bunun için ekstra bir şey vermeye gerek yok. Bu üniversitelere saygısızlık mı? Saygısızlık. Öğretmenin emeğine saygısızlık. Öğretmen olabilmek için biz kaç yıl okuyoruz. Çoğu öğretmen artık mastırlı. Bakanlığımız bir bakıma ‘öğretmenlere bir bakayım’ derken, kendini beğenmediğini ilan etmiş oluyor.
Performans değerlendirmesiyle ilgili bir süre var mı? Öğretmenlerin performansı her yıl mı yoksa belli aralıklar mı değerlendirilecek?
Her yıl değerlendirilecek. 4 yıl başarısız olan sınava alınacak yeniden.
Performans sisteminde bir öğrenci, idareci ve veli hangi kriterler üzerinde değerlendirme yapıp da öğretmene not verecek?
Öğrenci, ders içerisinde öğretmenin hareketlerine ve konuşmasına göre değerlendirme yapacak. İdareci, dersine zamanında geliyor mu, zamanın da çıkıyor mu, kendisini geliştiriyor mu gibi kriterlere bakacak. Bu kriterlere göre de puan verecek. Ama bu kriterler objektif olmayabilir.
Eğitim sendikaları olarak performans sistemine karşı nasıl bir eylemlilik yürüteceksiniz?
Eğitim-İş, Eğitim-Sen ve Türk Eğitim-Sen bu konuda hem fikiriz. Eğitim sendikaları olarak bir araya gelip, değerlendirmelerimizi yapacağız. Zaten bu sistemi eğitim camiası içerisinde onaylayanı görmedim.
Türkiye’de öğretmen olmak nasıl bir şey?
Öğretmen olabilmek için uğraşıyoruz, bir sürü sınavdan geçiyoruz. Sonun da ‘biz öğretmen olduk’ diyoruz. Ama atanamıyoruz. Öylece bekliyoruz. Bir kısmımız atanıyor. Nereye gideceğiz? Diyelim ki zorunlu hizmet olan bir yere. 5 yıl eşimizin yanına gelemiyoruz. Neden? Gelemezsin… 4 yıl boyunca deneme, bir yıl stajyerliğin kalkması, kaldırılmadı ikinci bir yıl daha… Oldu sana 6 yıl. Ne sağlık özrü, ne eş özrü…Hiçbir şekilde tayin olamıyorsun. Bu ailelerin parçalanması demek. Çok zorlu bir süreç demek. Hepsine tamam dedin ve yaptın ama bu sefer de siyasi baskıyla karşılaşıyorsun. İdari baskılar var. İdarecilerimiz sanki kral. Öğretmenler üzerinde büyük bir baskı var. Türkiye’de öğretmen olmak çok zor.