ADINI SİZ KOYUN (!)

AKP ve MHP tarafından uzlaşılarak komisyonda görüşmelerine başlanan ve kanun teklif metni 21 madde olmasına karşın, Anayasanın 69 maddesinin değişmesine yol açacak düzenlemelerin neler olduğu ve bu değişikliklerin gerçekleşmesi halinde yönetim sistemimize nasıl yansıyacağına dair bilgileri önceki yazımda paylaşmıştım. 
Yapılmak istenen değişiklikler; ne anlama gelmektedir? Sistemin adı nedir? Başkanlık mı? Partili cumhurbaşkanlığı mı? Bu değişiklikler bir rejim değişikliği midir? Yoksa sadece hükümet sistemi değişikliği mi? Bugünkü yazımızda bu sorunun yanıtını hep birlikte arayalım.
Başbakan Sayın Binali Yıldırım yapmış olduğu açıklamalarda;  “ Türkiye'nin rejimi belli; o da cumhuriyettir. 1923'te rejimimizi de değiştirdik; adını da cumhuriyet koyduk. Rejim değişikliği tarihte kalmıştır. 1923'te o mesele bitmiştir.” İfadelerini kullanmaktadır.  
Sayın Başbakanın söylediği doğrudur. Cumhuriyet 1923 de rejim değiştirilerek kurulmuştur. Ancak meselenin bitmediği bugün yapılmak istenen değişikliklerle ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bir rejim olarak, cumhuriyetin nitelikleri ortaya konulmadığı takdirde, bu ifadeler eksik ve yetersiz kalacaktır. 
Rejimin adı cumhuriyettir. Ancak, cumhuriyet rejiminin demokratik, teokratik, oligarşik,  monarşik, federatif, başkanlık, yarı başkanlık vb. farklı uygulamaları da bulunmaktadır. Örneğin monarşide; yetki tek bir kişinin elindedir. Ancak yönetici seçimle değil, kalıtsal bir bağla, soya göre iktidara gelir.(kral, kraliçe, padişah)  Otokratik yönetimde de yetkiler tek bir kişinin elindedir, fakat monarşiden farklı olarak yönetici seçimle işbaşına gelir. İran’da, Afganistan’da da rejim cumhuriyettir.  Ancak dine dayalı bir yönetim sistemi vardır. (teokratik) Yine Totaliter rejimde de seçim vardır, ancak tüm yetkiler merkezileştirilir. Bu tanımlamalardan hareketle cumhuriyet rejiminin farklı uygulamalarında temel ölçüt, yetkilerin kim ya da kimler tarafından nasıl ve ne kadar kullanılacağıdır.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet ilan etmişlerdir; fakat aslında 1920 tarihinden itibaren, Cumhuriyet yönetiminin alt yapısını oluşturmaya başlamışlardır.  
23 Nisan 1920’de “egemenliğin kayıtsız şartsız ulusa ait olduğu” belirtilmiş ardından da bu yeni düzenin kurulması için hızla çalışmalar yapılmıştır. TBMM önce; 1 Kasım 1922 de  “Halifelikle”, “Saltanatı” birbirinden ayırmış ve  Saltanatı kaldırmış, ardından 3 Mart 1924 tarihinde de Halifelik ile Şeriye Evkaf Vekâleti tamamen ortadan kaldırılmıştır. Bu düzenlemelerle Cumhuriyetin; Demokratik-Laik ve Hukuk devleti anlayışıyla geleceğe taşınması hedeflenmiştir. 
Atatürk’ün; “ Türkiye devletinin, bu yeni yönetimi şeklinin dayandığı temeller, nitelik yönünden kendinden önce gelen tarihi yönetim temellerinden başkadır. Yeni Türkiye devleti, bir halk devletidir, halkın devletidir. Geçmiş dönemde ise bir kişinin devleti, kişilerin devletiydisözleri, geniş anlamda demokratik cumhuriyetin hedeflendiğini ortaya koymaktadır.    
Özetle 1923 yılında, rejim değiştirilerek, yetkilerin tek kişinin elinde bulunduğu ve soya bağlı yönetim sistemi olan monarşik rejimden, cumhuriyet rejimine geçilmiştir. Ancak cumhuriyetin nitelikleri de ortaya konulmuştur.
Nitekim Anayasamızın birinci maddesine göre Devletimizin şekli; cumhuriyettir. Ancak unutulmamalıdır ki cumhuriyetin nitelikleri ikinci maddede tanımlanmıştır. Buna göre de Türkiye Cumhuriyeti devleti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Diğer yandan demokratik cumhuriyet rejiminin en temel özelliklerinden olan Egemenlik; Anayasamıza göre kayıtsız şartsız millete aittir. Ve Millet egemenlik hakkını; Anayasanın koyduğu esaslara göre, yasama-yürütme ve yargı eliyle kullanmaktadır. Egemenliğin kullanılmasının, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamayacağı, hiçbir kimse veya organın, kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamayacağı da hüküm altına alınmıştır. Hal böyle iken, yapılmak istenen değişikliklerle, ayrıntılarını önceki yazımda sunduğum çok geniş yetkiler tek başına bir kişiye verilmek istenmektedir.  Yürütme yetkisinin tek bir kişide toplanacağı, yüksek yargı başta olmak üzere yargı mensuplarının yine bir tek kişi tarafından atanacağı, yasama faaliyetleri sadece sembolik düzeyde kalacak olan yeni yasama yapısıyla kuvvetler ayrılığı ilkesinin, kuvvetler birliğine dönüşerek bir tek kişinin elinde toplanmasına dönüşmesi kaçınılmaz görünmektedir.
Zaten bu değişikliği savunan AKP ve MHP temsilcileri de yapmak istedikleri değişiklikten kuşkulu olmalılar ki; sistemin adını dahi koyamamaktadırlar. Kimine göre “ Cumhurbaşkanlığı sistemi”, kimine göre “ partili cumhurbaşkanlığı sistemi”, kimine göre “Türk tipi yönetim sistemi”!    
 
Şimdi bütün bu saptama ve tanımlamalar ışığında kararı siz verin, adını da siz koyun. Sizce bu değişikliğin adı nedir? Yapılmak istenen rejim değişikliği midir? Yoksa çok masum bir hükümet biçimi değişikliği mi?