POLİSİMİZ…

10 Aralık Cumartesi günü İstanbul Beşiktaş’ta haince, kahpece patlatılan iki bomba ile millet olarak bir kez daha kahrolduk, bir kez daha yaralandık.
Görevleri nedeniyle yalnızca toplum güvenini ve düzenini sağlamak olan 36 polisimiz ve bir şekilde kaderlerinin getirdiği 8 vatandaşımızı kaybettik. Tabi bunun yanında çok sayıda yaralı ve mağdur, yaralılarının boyutu, kalıcılığı nedir bilemiyoruz ama bir toplu iğne dahi battığında vücudumuzun verdiği tepkiyi hatırlayın yeter.
Bu saldırı hepimizde derin bir etki yarattı, devam eden günlerde ülkenin her bölgesine uğurlanan şehit cenazeleri, gözü yaşlı analar babalar, eşler, çocuklar akrabalar ve millet ve her bir yitip giden canın arkada bıraktığı yaşam öyküleri, bir daha yürekler burkuldu, bir daha vicdanlar sızladı.
Millet olarak yaşamak ve var olmak zorunda olduğumuz coğrafyada bugün, dün ve yarınlarda yaşanan, yaşanacaklar bir gerçek ve mecburiyet olarak karşımızda durmakta.
Tüm bu duyguların en ortasında gözlemlediğim, duygulanarak hissettiğim bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.
Bütün kahpelik öğelerini taşıyan bu son saldırı sonrasında milletimiz topyekün olarak yine kendinden bir parça olan polisini sahiplendi, polisine koştu, yarasına merhem, acısına ortak olmaya çalıştı.
 Her yöreden, ilden, ilçeden millet, polis birlikteliği, sevgisi gösteren görseller ziyaretler, etkinlikler görmekteyiz, ne bir organizasyon ne bir zorlama ne bir kurgu tamamen yürekten kopan bir fırtına, tamamen yürekten kopan bir sel.
İşte bu fırsattır diyorum geçmiş süreçte bu ülkeye kast eden hainlerin yıprattığı, örselediği polisimiz ile millet birlikteliği sağlanmıştır.
 Bu noktadan sonra bu durum bozulmaz, bozulamaz büyük Türk Milleti ile evladı polis teşkilatı bir kez daha kenetlendi, kıymetini bilelim ve muhafaza edelim. Bizim bizden başka kimsemiz yok.