Belirsizlik zannediyorum en fazla şiddeti belirgin kılıyor. Önümüzde apaçık bir şiddet gerçeği var. Ancak şiddeti benim için daha katlanılmaz kılan, ya ona karşı duyduğumuz tepkisizlik ya da tepki diye ortaya konan anlık duygusal refleksler.
Belirsizliğin şiddeti daha belirgin kıldığından dem vurmuştum. Gelecek ile ilgili hesap yapamayan herkesin bugüne ciddi kaygılar yüklediğini görüyorum. Gelecek ile ilgili hesapların hatırı sayılır bir kısmı iktisadi meseleler olarak ön plana çıkıyor. Günün neredeyse tamamını bir kar, zarar hesabı ve geçim kaygısıyla geçiren insanların bir arada yaşama iradesi ve hukuğunu çok fazla umursayacak mecallerinin kalmadığını hep birlikte görüyoruz.
Belirli indirim günlerinde bir birlerini ezen vatandaşların haline döndük. Hepimiz bir yangından kaçıyor gibiyiz, ateşin kimi yaktığına bakmadan.
Volümü düşük şiddetin bir dil, bir ifade biçimi veya başlı başına bir iletişim şekli haline geldiği görmek can sıkıcı.
Şiddeti bir adli vaka veya huzuru da bir operasyonun sonucu gördüğümüz sürece bu acı tablonun değişmesi çok zor.
Ülkenin içinde bulunduğu bu şiddet sarmalından Eskişehir’de nasibini alıyor.
Son birkaç aydır Eskişehir’de hiç de alışık olmadığımız şekilde silahların konuştuğu, bıçakların çekildiği olaylar yaşanıyor. Şiddetin dozajı arttıkça verilen ani reflekslerin çözüm olamadığını hep birlikte izliyoruz.
Ancak Eskişehir’i bu şiddete, en azından direnç göstermeden teslim etmek hem Eskişehir’e ihanet, hem de bize sunduğu huzur ortamının rahatlığından feragat etme anlamını taşıyor.
Bu nedenle Eskişehirlilerin bir şeyler için birleşmek konusunda samimi davranması gerekiyor. Akla gelen tüm kurum ve kuruluşların yanı sıra kaldırımındaki Ahmet’ten, okul sırasındaki Ayşe’ye kadar herkesin Eskişehir’de ki yaşamı, Eskişehir yaşamını muhafaza etmesi için seferber olması gerekiyor.
Bu talep bir kent milliyetçiliğinden ibaret değil üstelik. Ülkenin elinden, Eskişehir gibi bir örneğin alınması ihtimalinden de kaynaklanıyor.
Yani, çoluk çocuk hep birlikte dışarda güvenle gezebilmenin, gecesinin de gündüzünün de orada huzur içinde yaşayanlara ait olduğu, o ütopyandan vazgeçmek anlamına geldiği için de.
Fakat en çok, evlatlarımıza “sana ev arsa bırakmadıysak da, huzur dolu bir kent bırakıyoruz” diyebilmek için…