Yüzyıllar boyunca çocuk, erişkinin küçük bir modeli olarak kabul görmüş bu nedenle de çocuğun değeri tartışılmamıştır. Psikoloji biliminin insanın gelişim konusundaki araştırma bulgu ve bilgileri ancak yirminci yüzyılın başlarında çocukların erişkinlerden farklı ruhsal, sosyal ve biyolojik özelliklere sahip olduklarını açığa çıkarmış; dolayısıyla çocukların farklı haklara da sahip olduğu görüşü gündeme gelmiştir. Bunun sonucunda da söz konusu hakların ayrıca tanınması gerektiği konusunda değişik ülkelerde farklı hareketler ortaya çıkmaya başlamıştır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1925 yılında Milletler Cemiyeti bir "Çocuk Hakları Bildirgesi" yayınlanmış ve ülkemizde imzacı devlet olmuştur.
Üye sayısı ve diğer pek çok gerekçe ile bu Bildirge, henüz yeni tamamladığımız yüzyılın son çeyreğinde, Birleşmiş Milletler tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde ‘Çocuk Hakları Sözleşmesi’ olarak kabul edilmiştir. Her 20 Kasım’da bütün dünyada kutlanan “Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi Günü”nün bütün çocukları kapsamasını diliyoruz.
Çocuk Hakları Sözleşmesi, ülkemizde 1990 yılında imzalanıp resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. 193 ülkenin imzaladığı bu sözleşme, ülkemizde de iç hukuka da uyum sağlamış tek sözleşmedir.
Sözleşmenin mutlak öngörüsü:
Her birey 0-18 yaş arası çocuktur.
Çocuklar hakları ile vardır.
Çocuğun yüksek yararı her zaman önceliklidir.
Çocuğun katılım hakkı vardır.
Çocuk hakları, kanunen veya ahlaki olarak dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, yaşama, barınma ile fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının tümünü tanımlamakta kullanılan evrensel bir kavramdır. Çocuk hakları yetişkinlerin onlara bahşettiği veya arzu ettiğinde kullanımına izin vereceği haklar değildir; küçük yaştaki insan varlıkları olarak zaten doğuştan sahip oldukları haklardır.
Bununla birlikte, günümüzde gerek dünyada ve gerekse Türkiye`de, çocukların içinde bulunduğu durum iç açıcı değildir. Her yönden sömürülen, istismar edilen, yerinden edilen, şiddet ve savaşların mağduru çocuk olgusu ile karşı karşıya bulunuyoruz. Savaşlar, çocuk ticareti ve istismar yoğun sorunları oluşturuyor. Çocuklar haklarıyla doğmuş olsa da yetişkinlerin bunları gasp ettiği bir dünyada yaşıyoruz.
Çocuğun yüksek yararı ve önceliği bağlamında ele alınan sözleşmenin temel dört ilkesini hatırlatmakta yarar vardır.
Yaşama hakkı çocuğun yaşam hakkını ve var olmak için gereken temel ihtiyaçlarını vurgular. Bunlar arasında beslenme, barınma, yeterli bir yaşam standardı ve sağlık hizmetlerine erişim yer almaktadır.
Gelişme hakkı çocukların tam potansiyellerine erişebilmeleri için neye ihtiyaç duyduklarını özetler; örneğin, eğitim, dinlenme, kültürel faaliyetler, bilgiye erişim, düşünce, vicdan ve din özgürlüğü gibi.
Korunma hakkı çocukların her türlü istismar, ihmal ve sömürüden korunmalarını gerektirir. Mülteci çocuklar için özel koruma, çalışan çocuklar için güvenceler, herhangi bir istismar veya sömürüye maruz kalmış çocukların korunması ve rehabilitasyonu gibi konuları ele almaktadır.
Katılım hakkı çocukların toplumlarında ve topluluklarda aktif bir rol oynayabilmeleri gerektiğini kabul eder. Bu haklar görüşlerini ifade etme ve yaşamlarını etkileyen konularda söz sahibi olma haklarını da kapsar. Yetenekleri geliştikçe, sorumluluk sahibi yetişkinliğe hazırlanmaları amacıyla, çocuklara daha çok katılma fırsatının verilmesi gerekir.
Temel ilkelerin yasal dayanakları vardır: Örneğin, Anayasanın 10. maddesi, Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi, Çocuk Hakları Sözleşmesi, Çocuk Koruma Kanunu ve Avrupa Komisyonu Sözleşmesi’dir.
2012 yılında imzalayarak taraf olduğumuz Lanzorette Sözleşmesi, çocukları her türlü şiddet ve sömürüsünden korumak için yapılmıştır. Lanzorette Sözleşmesi kapsamındaki kampanya’nın 3 ana odağı vardır. Bu odak kurumlar ve kendilerinden beklenenler ise şöyledir:
1. Politika yapıcılar:
Türkiye’deki yasaların Lanzarote Sözleşmesi ile uyumlu hale getirilmesine ve yürürlüğe konulmasına yardımcı olmak. Avrupa Konseyinin aşağıda belirtilen bağlantılı iki sözleşmesinin onaylanmasına yardımcı olmak:
• Siber Suçlara dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi
• İnsan Ticaretine Karşı Eyleme dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi
2. Yerel yönetimler:
Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresinin Türk üyelerinin kampanyaya dâhil olmasını kolaylaştırmak.
3. Küçük çocuklar ve aileleri:
Çocukları, ailelerini/bakıcılarını çocuğa karşı cinsel şiddetin önlenmesi ve rapor edilmesi konularında bilgi ve yöntemler ile donatmak ve bu konuda farkındalığı arttırmak
2013 yılında 12-15 yaş arasındaki Çocuk Danışma Grubunun dile getirdiği öneri ve görüşlere de bakalım:
Çocuk hakları merkezi açılması,
Barış ve huzurun sağlanması, kavga ve şiddetin olmaması,
Çevre kirliliğinin önlenmesiyle barış ve huzurun sağlanması,
Ayrıcalıksız ve eşit olmak için gelir eşitsizliğinin ortadan kaldırılması,
Özgür düşünme ve cezalandırılma riski olmadan düşündüklerini söyleyebilme hakkının sağlanması
Bağımsız olabilmelerini destekleme
Bilgi edinme ve devletin uygulamaları ve anayasa konusunda bilgilendirilme hakkı,
Haksızlığa maruz kalındığında şikâyet edilebilecek ve zarara uğrandığında zararın karşılanmasını sağlayacak bir sistemin geliştirilmesi,
Yasalar çiğnendiğinde, kötü bir şey yapıldığında sorumluların cezalandırılarak adaletin sağlanması,
Gelecekle ilgili kaygılıyız, bunların giderilmesi için eğitimde gerçekten eşitlik sağlanmalıdır. Her okula eşit bütçe ayrılması gerekmektedir, aksi takdirde Anayasa’da belirtilen zorunlu ve parasız eğitim sağlanamaz ve ayrımcılık söz konusu olur. Kız çocuklarının ailenin rızası ile erken evlendirilmeleri ya da istismar edenle evlendirilmeleri tartışmaları yukarıda ele aldığımız sözleşmelere taraf bir devlete yaraşan tartışmalar değildir. Erken yaşta evlilik kız çocuklarının tüm eğitim hayatını sonlandırdığı gibi, kişisel gelişim ve sağlıklı bir kadın olmasını da engellemektedir.
Şu anda dünya çocuklarının ve ülkemiz çocuklarının durumu hiç de iç acıcı değil. Savaşlar, yerinden edilmiş aileler, kamplarda yaşayan sahipsiz çocuklar, tanık olduğumuz denizlerde yaşamını yitirenler ve tanık olmadığımız, bilmediğimiz daha nice istismar ve çileler… erken yaşta evlilikler, tecavüzcüleri ile evlendirme, çalışan çocuklar, pornoda ve insan ticaretinde kullanılan çocuklar, mülteciler, eğitimden yoksun kalanlar… Mevsimlik tarım işçilerinin çocukları ve onların yaşadığı zorluklar…
Görüldüğü gibi yasalar ve sözleşmeler, devlet, toplum ve aileler çocuklarını koruyamamaktadır.
Çocukların umutlarının hep canlı var olduğu bir dünya arzusu ile kamuoyu ile paylaşırım…
ÇOCUKLAR HAKLARI İLE VARDIR
Gülten Sönmez Seber