Ne vakittir farkındayım, adalet sistemi nedeniyle vicdanların çok fazla kanadığının. Ancak adaletin insanları bu denli bir araya getirecek tılsımı olduğunu hiç düşünmemiştim.
O alanı görünce, Adalet Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi gibi siyasi öğelerin etrafında insanların kenetlemesine şaşırmıyor insan.
Adalet çok ama çok büyülü bir kelime.
Toplumun birlikteliğinin temel taşı desem yeridir zannediyorum. “Adil düzen” bu toplumun kadim hasretlerinden. Adalet arayışını başat rol olarak menüsüne koyan siyasi partilerin toplum tarafından baş tacı edilmeleri hiç de tesadüf değil.
Bir kez daha gördüm. Adaleti arıyor Türkiye toplumu. O arayışta bir yol gösterici buldukları zaman ardına düşüyor. Bir bakıyorsunuz eski bir binek arabanın için de ülkücü işareti ile selamlıyor o yol göstericiyi, bir bakıyorsunuz kavruk yüzlü nasırlı eller zafer işareti ile. Hayatta yan yana gelmez denilenler yol göstereni biraz daha yakından görmek için nasıl omuz omuza mücadele veriyor bir görseniz.
Tespitimi söylüyorum. Bu ülkede yüzergezer oy oranı yüzde 65’ten aşağı değildir. Ülkenin yüzde 35’lik kısmı değişkende olsa bir şekilde siyasi iktidar kim olursa olsun manevi, ama daha çok maddi kazanımını sağlayabiliyor. Destekçi konumunda olan yüzde 65’lik kesim ise iktidar kimde olursa olsun sıradan hayatını mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşamak istiyor. Bu yüzden adil düzen arayışı, adalet arayışı bu insanlar için olmazsa olmaz bir arayış. Kendilerini adalete götüreceklerini düşündüklerinin arkasına düşüveriyorlar, sorgusuz sualsiz.
Gelelim kaç kişi olduğuna alanda. Manzara şöyle idi. Mitingin yapıldığı alana giremeyenlerin sayısı girenlerin sayısından çok daha fazlaydı. Dışarda kalan insanlar, alanda bulunan insanların dışarıya çıkmasını fırsat bilip alana girmeye çalıştı. İşin aslı kaç kişi olduklarının da önemi yok.
Eskişehir’den İstanbul’a giderken arabalar içinden, apartmanlardan destek sunanların sayısı o kadar fazlaydı ki, 4 işlem ile bulunamayacak bir rakamdan söz ediyoruz. Hem toplum matematik anlamaz. Adalet mi istiyor? Alır. Bugün olmaz ise yarın. İş mi istiyor? Alır. Yarın olmazsa, diğer gün. Huzur mu istiyor? Mutlaka alır. İktidar körleşmesi dediğimiz şey işte bu noktada başlıyor. Matematiksel hesaplar ile vazifeden sıyrılma körlüğüdür bu. “Alanda 100 bin var” dersin bir bakmışsın kaybetmişsin. Alanda milyonlar olduğunu düşünerek hareket eder isen, işte o zaman doğru yolu bulabilirsin.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
Kılıçdaroğlu’nun övündüğü şey kilometrelerce falan yürümesi değildi. Bakmayın siz her haberde bir magazin vardır edasıyla yaklaşanlara. En büyük övündüğü konu tek bir insanın bile burnunun kanamamasıydı. Haksız mı? Ancak bununla hükümet de ne kadar övünse azdır. Kemal Kılıçdaroğlu muhalefetin en kralını yapmıştır. İktidarı uyarırken, tek bir vatandaşı dahi ateşe atmamıştır.
Aynı Kılıçdaroğlu, CHP’de liderlik sorunsalını yerle yeksan etmiştir. Sadece CHP’nin değil, toplumda hatırı sayılır bir kesimin de aradığı lider olduğunu ispatlamıştır.
Sokağa itibarını iade etmiştir. Siyaseti toplumun bir sorunsalı haline getirmeyi başarmıştır.
ADALET MİTİNGİNE İBRAHİM ARSLAN İLE GİTMEK
Sitemizin yazarlarından CHP’li İbrahim Arslan ile adalet mitingine gittim. Arzu Sezen otobüs sorumlusuydu. Yol boyunca gözlerini kırpmadan görevini yaptı. Bir ara “kumanyaları kim aldı?” tartışması yaşandı ama sorumluluğu altındakilerin kumanyasını buldu buluşturdu getirdi. CHP İl Örgütüne çok fazla hakim olamayan bir gazeteci olarak Arslan’ın gölgesine sığındım diyebilirim. Arslan tokalaşıyor, öpüyor, sarılıyor, sohbet ediyor, ben her seferinde “abi bunlar kim” diyerek CHP’nin ne kadar yabancısı olduğumu hissettiriyorum İbrahim Abiye. Zaman zaman mitingi değerlendirmesini istiyorum. Bakış açısını, analizlerini hayranlıkla dinliyorum. Abi bunları bana anlatmasan da yazsan diyorum. “Yazarız be Soner’im” diyerek topu geleceğe yuvarlıyor. Ne diyelim bekliyoruz İbrahim Abi.
MAHŞER-İ ADALET
Soner Uçak