Yürüyoruz, yürüyoruz, yürüyoruz…
Soluk almadan, güneşin kızgın haline inat adaleti arayan kızgınlıkta, yağan yağmurlara inat adalete susamışlığa doğru yürüyoruz.
Yürümesine yürüyelim elbette ama ya sonuç ?
CHP Genel Başkanı adaleti arayan adımlarla yürümeye başladı. Bir kişi ile başlayan yürüyüş yüz binleri, milyonları arkasına aldı.
Ama merak ettiğim bu yürüyüşün sonucu nereye bağlanacak? Pazar günü İstanbul’daki Adalet buluşması tüm dünyada yankı uyandırıp pazartesi sabahı çok adil bir Türkiye'ye uyanmamızı mı sağlayacak, yoksa büyük CHP mitingi olmaktan öteye geçemeyecek mi?
Erich Auerback, Pascal üzerine yazılmış ‘Kötülüğün zaferi’ isimli denemesinde ‘Adalet’i şöyle tarif ediyor: “Adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur, en güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır. Gücü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan güç ise zalim. Gücü olmayan adalete mutlaka bir karşı çıkan olur; çünkü kötü insanlar her zaman vardır. Adaleti olmayan güç ise her zaman töhmet altında kalır. Demek ki adalet ile gücü bir araya getirmek gerek. Bunu yapabilmek için de adil olanın güçlü, güçlü olanın adil olması gerekir.
Adalet tartışamaya açıktır. Güç ise ilk bakışta tartışılmaz biçimde anlaşılır. Bu nedenle gücü adalete veremedik, çünkü güç adalete karşı çıkıp kendisinin adil olduğunu söylemişti. Haklı olanı güçlü kılamadığımız için de güçlü olanı haklı kıldık.”
Aranan şeyin doğru yerde aranması farzdır.
Adalet, kırıntıları bile kalmayan bir değer haline geldi, getirildi maalesef.
Hükümet, muhalefetin bu yürüyüşü için nasıl bir yol izleyecek? Adaleti yutan iktidarın, muhalefetin bu çağrısına kulak tıkayacağı en başından belli.
15 yıldır adalet istiyor insanlar hem de adında adalet olan bir partiye karşı.
Sesler ilk defa bu kadar gür çıkıyor, sonucu ne olursa olsun, ister kitlelere dönüşsün, ister CHP Mitingi olarak kalsın, her adalet bahsi geçtiğinde akıllara gelecek bir eylem bu…