HEPİMİZ RAHATSIZ OLDUK BİLİYORUM


“İnsanlık tarihinin en önemli icadı nedir?” diye sorarsanız zannediyorum ilk aklıma gelen vicdan olur. İnsan tarafından üretilmiştir ve insana hakim olmuştur, her icat gibi. Kadim acıların, tarihi gaddarlıkların imbiğinden süzülüp var edilmiştir.  Bazen geç işler, bazen anında. Ama hep işler, hep aynaya baktırır insanı.

Almanya’ya, ‘Nazi’ denildiğinde ayağa kalkmaları sadece uluslararası ilişkiler bilmem nesinden kaynaklı değildir aslında.  Vicdandır, itirazların ortak odağı. Alman başbakanı ülke çıkarını düşünür belki ama ‘Kasap Hans’, ‘Öğretmen Helga’ yapılanlardan utanır ve “bizi onlarla anmayın” diye basar feryadı. “Hiroşima” deyin bakalım ne oluyor bizim Sam Amca’nın varislerine. Yutkunamaz hale gelir insan, vicdan devreye girdiğinde. Mehmet Ağar “hepsi masum çocuklardı” dediğinde vicdanı ile baş başa kalmanın sıkıntısını taşıyordu aslında demeçlerine. Zaman mekan tanımaz. Etopya’daki aç çocuğun resmine, 17 Eylül 1961’de Menderes’e,  6 Mayıs 1972’de Gezmiş’e de kabarır. Böyle bir illettir işte. Görmezden gel, duymazdan gel ne çare. Beyaz badanalı evin camı açılır, bağırır helal lokma götüren baba evine “oğlum vicdana gel…” Baba sözü dinlemesen de kaçış yoktur. Elini tuttuğun çocuğun bakışları dizlerini yere indiriverir, feleğin şaşar. 

O vicdan bir kez daha dürtüyor. Bak diyor, gör diyor. Baksam, görsem bir şey değişmeyecek. Çok pişman olmuşların ülkesindeyim, çok pişman olmadığımızdan başka. “Yaşanacak” diyorum. “Baksam ne olacak, görsem ne olacak, yazsam ne olacak?” diyorum. Olmuyor yutkunamadan kalkıyorum sofradan. Beni bu kadar rahatsız eden vicdan ne zaman uğrayacaksın bir şeyleri değiştirme gücü olanların hanesine. Ana sürüklemek yerde… Yaşamalarına razı gösterilmeyenlerin, açlıkla ölümlerinden korkmak ne? Biliyorum hepimiz rahatsız olduk. Bu ülkenin saç ucundan, ayak tırnağına kadar herkes rahatsız oldu biliyorum. Çünkü insanlığımıza güveniyorum.
 
 
Siyasette ‘Ataç Kanunu’: Erken doğan her şeyi alır
 
CHP içindeki tartışmaları büyük bir titizlikle izliyorum. Bir hakikati bulma arayışı olarak değerlendiriyorum. Zira dünyadaki en tehlikeli bakış hakikati bulduğum düşüncesidir, aramaktan vazgeçildiği dönemdir. Her kişi ve kurum için ciddi tehlike içerir. Ancak CHP’nin hakikati arama süreci olarak değerlendirdiğim bu süreci bazen ilke ve prensipten uzaklaşarak şahsi bir tuzağa düşüyor. İnsanın egolarından mütevellit bir tuzaktır bu. Ataç’ın, ES TV’de Murat Taşkın ve Cihan Yıldırım’a verdiği demeci büyük bir dikkat ile dinledim. Çok faydalı açıklamalar duydum Ataç’tan. Ancak Sinan Özkar’ın kısa donlu haline, Sallarel’in doğmamışlığına işaret ederek onları had sınırlarına davet etmesi yok mu? İşte Ataç bu yaklaşımı ile kendisini sevdiren tarzın dışına çıktı. Başa dönersek, tartışmalar belli bir seviyenin üstünde tutulursa veya tartışmayı belli bir seviyenin üstünde tutmayı başaranların yeni yol haritası çizeceği bir süreç bekliyor CHP’yi.
 


Artık bunları konuşalım
 
Zenginin malıydı düne kadar züğürtlerin dilini yoran. Ancak Köprübaşı Lions Kulübü öyle bir etkinliğe imza attık ki, Alzheimer adayı olduğumuz gerçekliğini yüzümüze vururken uzun süre şehrin duvarlarına çarpacak bir sohbet konusu yarattı. Üstelik 8 tane Alzheimer üzerine kısa filmi bizlere armağan etti. Kamu spotlarının çıtasını bir hayli yukarı çekecek bu kısa filmlerin umut ediyorum ki cd’leri Eskişehirli vatandaşlara ulaştırılır.  Bir kez daha başta başkan Abide Hanım olmak üzere emeği geçen herkesi kutluyorum. Etkinliğin ana sponsoru Sürmeli ailesini unutmamak gerekiyor elbette.