Hangi televizyon kanalını açarsak açalım referandum ile ilgili bir şeyler izliyoruz. Özellikle öğlen saatlerinden itibaren yapılan yayınlar alanda vatandaşlara seslenen liderlerden ibaret. Söze başlanılan yer ile biten yer arasını takip ederken kendini bir yerde buluyorsun. Bulduğun yer de kayboluyorsun. O saaten sonra “evet” de diyebilirsin “hayır” da. Bu aralar alanlar aklı karıştırmaya birebir. Nerede konuşuyor bilmiyorum Başbakanımız Binali Yıldırım. İzlediğim tüm kanalların 4’te üçünde ve bir memlekette vatandaşlara seslenirken söylüyordu “yolları ayırdık milleti birleştirdik” o kadar uzun konuştu, o kadar uzun izledim ki; aklıma çivilenmiş kalmış “yolları ayırmak milleti birleştirmek” ne diyelim yolumuz açık, milletimiz bütün kalsın.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Evetçiler ve Hayırcılar
Eveti en iyi kim anlatıyor derseniz sadece izlenimlerimden bazı isimler sayabilirim. Ak Parti İl Başkanı Dündar Ünlü ciddi reytingi olanlar arasında ilk sırada yer alıyor. Samimi anlatıyor, tatlı kızıyor, kıvamı tutturuyormuş….
İbrahim Yılmaz Kaynarca, Eskişehir Ak Parti İl Örgütü’nün en çok çalışan ismi olarak dikkat çekiyor. Çalışmalarından oldukça olumlu geri dönüşler aldığını duyuyoruz. Hatta bizzat kulaklarımıza methiyeleri geliyor.
Volkan Doğan’dan “evet”çilerden ziyade hayırcılar daha memnun. O “evet”i anlattıkça "hayır"a rağbet daha da artıyor diyen en az 10 kişi ile karşılaştım.
Emine Hoca, empati kurmaya çalışıyor. Kaygıları dinlemekten zerre imtina etmiyormuş. İknayı, karşısındakini tam anlamıyla anladıktan sonra devreye sokuyormuş.
Harun Karacan bir politikacıdan ziyade mahallenin dostu, ahbabı, kardeşi, abisi gibi hareket ediyormuş. Ticaret Odası Başkanlığı dönemindeki performansa inceden bir selam çakıyormuş…
Hayırcılarda durum biraz vahim.
Öne çıkan isim yok.
Herhangi bir ismin öne çıkmaya niyeti de yok.
Hayır platformunun hatırı sayılır çabası olmaz ise hayır vatandaşın algı çeperinden çok uzak kalacakmış…
BEN AVRUPAYI PROTESTO ETTİĞİMDE İŞTEN NEDEN ATILDIM
Şimdi Avrupa’yı ülke olarak topa tutuyoruz ya. Hafif bir gurur, inceden bir kızgınlık ruhumu sarmıyor değil. Tarih 2005’di yanılmıyorsam Anadolu Üniversitesi yemekhanesinde öğrenci işçi olarak çalışıyordum. Dönemin bakanlarından Cemil Çiçek ‘in yanı sıra Doğan Holding’den Taha Akyol rahmetli Mehmet Ali Birand gibi bazı isimler Anadolu Üniversitesi'ne gelerek “Avrupa birliği ve küreselleşen ekonomi falanca falan…” hakkında bir panel düzenliyor. Bizde “ben ve arkadaşlarım” dedik ki: “üniversiteler sermayeye açılamaz. Ab dediğiniz emperyalist bir kuruluştur. Hadi şu organizasyonu yaptırmayalım” Neyse panel başladı. Bizim üstün çabamız neticesinde kısa bir süre sonra da sona erdi. Ertesi gün hem Mehmet Ali Birand, hem de Ertuğrul Özkök Anadolu gibi bir üniversiteye bizleri yakıştıramadığını belirten yazılar kaleme almıştı. Neyse beni alakadar eden yere geleyim. Şimdi ülke olarak “tü kaka” ilan ettiğimiz Avrupa’yı o zaman biz “tü kaka” ilan ettiğimiz için Anadolu Üniversitesi yemekhanesinde, öğrenci harçlığımı çıkardığım işten atılmıştım. “Neden atıyorsunuz” diye sorduğumuzda “size ihtiyaç yok” gibisinden bir yanıt almıştık. Kızgınlığım şurada; kardeşim! Avrupa aynı Avrupa, emperyalizm aynı emperyalizm, küresel düzen aynı düzen. Sizin gareziniz biz gariban öğrencilere miydi? Gurur duyduğum yere gelirsek bizleri Deniz Gezmişçilik oynamakla suçlayan insanların pek çoğu şuanda yeşil parka arıyorlar Avrupa’ya göstermek için. O zaman gençtik ve haklıydık şimdiki gençleri de aynı haklılık payını vererek, ciddi şekilde gözlemlemek gerekiyor.
YOLLARI AYIRIR MİLLETİ BİRLEŞTİRİR BİL BAKALIM BU KİMDİR?
Soner Uçak