Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, vatandaşlarla buluşmaya devam ediyor. Halk buluşmalarında ülke gündeminden, belediye çalışmalarına birçok alanda açıklamalar yapan Başkan Kurt, vatandaşların sorularını da cevaplıyor.
Kurtuluş Mahallesi’nde bulunan Gümüşkonaklılar Kültür, Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği’nde (Gümüş Der) gerçekleştirilen halk buluşmasında, yerel yönetimlerden dış siyasete birçok konuda açıklamalar yaptı.
“YEREL YÖNETİM GÜÇLENDİRİLMELİ”
Konuşmasında köy tüzel kişiliğini ortadan kaldıran ‘Büyükşehir Yasası’na değinen Başkan Kurt, Odunpazarı Belediyesi’nin 400 bin nüfuslu bir ilçe olduğunu belirtti. Odunpazarı Belediyesi’nde 50 tane köy olduğunu söyleyen Başkan Kurt, “50 tane köyün Odunpazarı Belediyesi’ne bağladığı bir sistem. Böyle olunca köylerin artık mahalle olması nedeniyle tüzel kişilikleri kalktı. Dolayısıyla Gümüşkonak’ da bir beldeyken köy oldu ve tüzel kişiliği kalktı, mahalle oldu. Şu anda sizin yetiştirdikleriniz sizin dışınızdaki kamu yöneticileri tarafından idare edilmiştir. Oysa en iyi kamu hizmeti, en yakın kamu kurumundan alınan hizmettir, ama ne yazık ki şu anda Gümüşkonak’da su patlasa E.S.K.İ’nin gelip tamir etmesi gerekir. Kaç kilometre? 130-140. Böyle bir mantık yok. Böyle bir iş olmaz. Oradaki belediye sayısının artması gerekiyor” dedi. Yerelin güçlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Kazım Kurt,
“80 milyon Türkiye yaklaşık 1300 belediye var. 80 milyona yakın Fransa, 50 bin belediye var.
İspanya bizim yarımız kadar 40 bin belediyesi var. 1000 nüfuslu belediye de olur. 10 bin nüfuslu belediye de olur. 500 bin nüfuslu belediye de olur. Belediye bir yönetim biçimidir. Emek Mahallesi 50 bin nüfuslu mahalle, ama burada belediye hizmetlerini Odunpazarı belediyesi yapıyor. Dolayısıyla o bölgede yakın bir yerde bu işi yapma şansı var. Gümüşkonak’da Günyüzü’nde sıkıntı olur doğal olarak. Bizim bunu çözmemiz lazım. Köy tüzel kişiliklerini kaldırmakla yanlış yaptılar. Her köyde eskiden muhtar oturur köyün ihtiyacını çözerdi, birlikte karar verirdiler, en doğruya o köylü karar verirdi, bunu böyle yapalım derdi. Şimdi muhtarın para toplama yetkisi yok. Dolayısıyla yapacağı hiçbir şey yok. Ancak ya ilçe belediyesine ya büyükşehir belediyesine dilekçe yazar. Orada kim bakar nasıl bakar, bu şartlar altında köylünün biraz daha sıkıntı çektiği bir ortam olacak. İnsan nüfusu azalacak hepsi merkeze gelecek. Dikkat ederseniz şu anda Büyükşehir Belediyesi’nin en büyük sorunu ulaşım. Her köy kendine belediye otobüsü istiyor. Haklı, mahalle hizmetinin hepsini almalı. Şimdi böyle bir şey mümkün mü fiili olarak? Mümkün değil. Bir de 65 yaşın üstüne parasız demiş, köydeki nüfus zaten belli bir yaşın üstünde. Yanlış politikayla hizmet aksaması var. Umarım bunu önümüzdeki süreçte
toparlayacağız.
“PARLEMENTER DEMOKRATİK SİSTEMİ GERİ GETİRECEĞİZ”
Köylülere tüzel kişiliklerinin tekrar vereceğiz, kapanan belediyeleri mutlaka açtıracağız ve hatta yeni yeni belediyeler yapacağız. 10 tane köy yan yana gelsin bir tane belediye olsun. Kendi kararını kendi versin. Yapacağı işi kendileri belirlesin. Gümüşkonağı görmeyen adam, oturuyor Gümüşkonak ile ilgili karar veriyor. Gittin gördün mü? Gümüşkonak’ın öyle bir ihtiyacı var mı? Bu yanlışları gidermemiz lazım” şeklinde konuştu. Bu nedenle de 2019 da yapılacak olan seçimlerin çok önemli olduğunu vurgulayan Başkan Kurt, Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olursa parlamenter demokratik sistemin geri döneceğini söyledi. Yerel yönetimleri güçlendirmeyi taahhüt ettiklerini de sözlerine ekleyen Kazım Kurt, konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Umarım, vatandaş bu değerlendirmeyi yapar. Ama öteki türlü aksi bir
durumda ilçe belediyeleri bile kapatılabilir. Odunpazarı Belediyesi, sana gerek yok kardeşim kapattım der, keyfi öyle ister kapatır. Ben bütün Türkiye’yi böyle daha iyi idare ederim diyebilir. Onun için herkesin aklını başına toplaması gerekiyor. Şu anda geçmişe bakacağız. 15 yıldır neyimiz düzeldi, neyimiz arttı? Hala aynı sıkıntıları çekiyoruz. 2002 de yolsuzluk vardı, şimdi yine var. Hani kalkacaktı? Yasaklar vardı, bir sürü şeyde yasak var. İnternet yasak, facebook yasak, twitter yasak, gazeteler yasak. Hepsi tekelleşmiş. Bir muhalefet yapmaya kalkın, yasak mı değil mi görürsünüz. Kendisini desteklerseniz her şey serbest, okuldaki çocuğa da serbest öğretmene de. Ama hayır reis seni beğenmedik de de bir görelim. İşte yasak koymaya başlıyor. Zorluk başlıyor ve sıkıntı oluyor. Yolsuzluk bitti mi, o da bitmedi. Geçmişte iyi ve doğru olmayan adamlar değişilmedi. Nasıl becerdi bu işi? Herkes biliyor, ama söylemeye korkuyor. Çünkü iktidara herkes esir olmuş. Böyle demokrasi olmaz. Bu sıkıntıları aşmanın yolu da elimizdeki oydur, seçimdir. Umarım, bunu doğru kullanırız. Doğru kullanmadığımız zaman sıkıntıyı gelecek kuşaklar çekecek. Bize şimdilik bir şey olmayabilir, idare ederiz. Yaşadığımız kadar daha yaşayacağız yaşayacak halimiz yok deriz, ama gelecek kuşaklar çok büyük sıkıntılar çekecek.”
“DIŞ POLİTİKAMIZIN TEMEL İLKESİ YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ OLMALI”
Konuşmasında dış siyasete de değinen Başkan Kurt, Türkiye’nin temel felsefesi ve dış politikasındaki temel ilkesinin ‘Yurtta Barış Dünyada Barış’ olması gerektiğinin altını çizdi. Başkan Kurt, konuşmasına şu cümlelerle devam etti: “Şu anda Dünya’da, Avrupa’da, İslam ülkelerinde de soyutlanmış vaziyetteyiz. Neden? Yapmış olduğumuz yanlış dış politikalar nedeniyle. Türkiye’nin temel felsefesi, dış politikasındaki temel ilkesi ‘Yurtta Barış Dünyada Barış’ olmalı. Bütün komşularımızla barış halinde olur isek biz oraya mal satarız. Fasulye, soğan, buğday satarız. İşte köylümüz o zaman para kazanır. Şimdi hem bunu satamıyoruz hem de sınır diye bir şey kalmadı. Elini kolunu sallayan geliyor Türkiye’ye. Şu anda kaç milyon Suriyeli olduğunu bilmiyoruz, ama 2-3 gündür de Afgan göçü başladı. Sınırı yok, İran’a gelen daha iyi yere yaşamaya geliyor. Daha bir modern olan Türkiye’ye geliyor. Burada sıkıntıyı biz
çekiyoruz. Odunpazarı Belediyesi’nin bir Aşevi var. Orada yemek yapıyoruz, yoksullara dağıtıyoruz. Geçen sene 270 bin yemek dağıtmışız. Ben zaman zaman gidiyorum, yemek dağıttığımız yerde insanlarla sohbet ediyoruz. Çoğu Iraklı, Suriyeli, Afganistanlı. Gelmiş Eskişehire; aç, yoksul. Bizim yiyeceğimiz yiyecekleri onlar yiyor. Onlar var, kalabalık oluyor diye bizim yerli yoksullarımız gelmiyor. Bu yanlış politikaları çözmezsek Avrupa’ya giremeyiz. Vizesiz Avrupa diyorlardı, şimdi bütün şansımızı kaybediyoruz. Bunları düşünün, biz niçin böyleyiz? Asgari ücret insanları hala doyurmuyor. Asgari ücretle çalışan arkadaşlarımız bir baksın doyma şansı yok. Eti, ekmeği, diğer gıda maddelerinin fiyatını yan yana koyun, asgari ücretle alma şansımız yok. Ama biz itiraz etmiyoruz. Şeker Fabrikası satıldı. Şimdi Şeker Fabrikası niçin satıldı? Kime satıldı? Bugün Nevşehir Şeker Fabrikası’nı alan firmanın borca batık olduğuna dair haberler var. Parası yok. Bankalara milyonlarca dolar borcu var, ama Şeker Fabrikasını alıyor, alabiliyor. Çünkü Ziraat Bankası ona da kredi verecek. O parayı Şeker Fabrikasına yatıracak. Doğan Holding satıldı. Doğan Holding’i alan Demirören grubuna Ziraat Bankası 700 milyon dolar kredi verdi. Parası yok, parayı devlet veriyor. Sen devletin malını alıyorsun. Böyle bir peşkeş düzeni olmaz.”