SONER UÇAK YAZDI...
Ülke gidişatının yönü ve yöntemi belli iken konuşmak kolay elbette. Bazı STK’ların ve kurumların gözleri iktidarın dudaklarına fokuslandığı bu süreçte, yapılması gerekenler çok basitti. Taklit edebilme yeteneği ile doğru orantılı bir basitlikten söz ediyoruz. İktidarın söylediklerine denk cümleleri sık sık ve ses dozajı ile oynanarak tekrarlanması…
23 Haziran seçimleri STK’lar başta olmak üzere, toplumun “ileri gelenlerini” şaşırtan bir iklimi de beraberinde getirdi. Sadece seçim yorgunluğu ile bu sessizliği tarif etmek mümkün değil, aklını teslim eden ciddi bir topluluğun yılların getirdiği alışkanlıktan dolayı akıl üretme konusunda düştüğü acizlikte bu sessizliğin temel müsebbipleri arasında yer almakta.
23 Haziran seçimleri AK Parti’ye bundan böyle sadece bir karşı blok olmadığını kendi içinde de ikna etmesi gereken bir kitlenin oluştuğunu gösterdiği için büyük önem taşıyor. Dolayısıyla önümüzde AK Parti’nin ikna kabiliyetini özellikle kendi içinde sergileyeceği bir süreç var.
Ülke iklim ve atmosferinin en hızlı değiştiği dönemler, iktidarın yeniden konum aldığı süreçlerdir. Bu süreçlerde, iktidar ya kendini yenileme konusunda ciddi ve radikal kararlar alır, ya da bu yenilenmeyi daha hızlı ve dengeli şekilde gerçekleştiren oluşumlara yerini devretmek zorunda kalır.
Manevra kabiliyeti bir hayli yüksek olan AK Parti, MHP ile girdiği ortaklık nedeniyle bu yeteneğini kaybetti. Ayrıca 17 yıl boyunca hem iç, hem de dış politikada yaptığı ciddi manevralar ardından gelinen noktanın, siyaset üretme hususunda başlangıçtan daha geride olması da vatandaşların gözlerinden kaçmıyor değil.
“Biz bu ülkeyi tüp kuyruklarından aldık” naralarının günümüz genç kuşak üzerinde hiçbir etkisi kalmadı, kalamazdı da zaten. Orta kuşak için sofraya her oturduğunda karşısında aynı yemeği bulmak oldukça sıkıcı olmalı.
Vatandaşı ve seçmeni ikna etmek için televizyon ve gazetelerde yer aldığına inandığım pek çok haberin iktidarı ikna ettiğini düşünüyorum. “Ayna ayna söyle bana” bildiğiniz kraliçe sendromu. Çok fena.
Tüm bu minvalde dün sosyal medya hesabımdan sağın yeni bir partiye ihtiyaç duyduğunu dile getirdim. Akıllara gelen ilk ismin ise Ali Babacan olduğunu yazdım. Yeni partinin kurulması iki açından oldukça olası. İlki, parti kurması beklenen isimler AK Parti’nin ikna edilecekler listesinde yer almıyor. İkincisi ise AK Parti içerisinde ikna kabiliyeti olduğu tescillenen isimlerden söz ediyoruz.
AK Parti yeni bir şeyler söyleyinceye değin suskun kalacak olan "kanat öderleri de” bu süreç içerisinde suskunluğunu korumaya devam edecek. Ya da yeni partinin ayak sesleri ile birlikte kendilerini yeni bir mevziye taşıyacak sözleri sarf ederek suskunluğa son verecek.
Türkiye solu bu süreci en rahat atlatacak taraf olduğu için o taraf ile ilgili bir şeyler karalamak için bir neden görünmüyor.