Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kudüs-ü Şerif üzerindeki haklarımızdan taviz vermemekte kararlıyız. İlk kıblemizi, on yıllardır kan, gözyaşı ve işgalden beslenen bir devletin insafına asla terk etmeyeceğiz." dedi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Nasıl dünyanın 31 ülkesindeki 450 nükleer santral bizim için tehdit değilse, çok sıkı denetlendiği sürece başkalarınınki de tehdit oluşturmayacaktır. Ülkemiz ve bölgemiz için asıl tehdit nükleer silahlardır. Ortadoğu öncelikle bu silahlardan temizlenmelidir, daha ileri gidiyorum tüm dünya nükleer silahlardan temizlenmelidir." dedi.
Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen Geleneksel Büyükelçiler İftarı'nda yaptığı konuşmaya, tüm katılımcıları selamlayarak başladı.
Ramazan ayının tüm insanlık için barışa, huzura ve esenliğe vesile olmasını dileyen Erdoğan, ramazanın yardımlaşma ve dayanışma ayı olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ramazanın yoksul, garip, mazlum ve mağdurların sevindiği, sevindirildiği bir ay olduğuna işaret ederek, iftar sofrasının, bütün statülerin anlamını yitirdiği, herkesin Hak katında eşitlendiği bir muhabbet sofrası olduğunu ifade etti.
Oruç ibadetinin bir süre aç ve susuz kalmanın ötesinde kendileri için nefis terbiyesinin, bu dünyadaki var oluş gayelerini sorgulamanın aracı olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Müslümanlar olarak her ramazan ayında murakabe, muhasebe ve tefekkürle insani taraflarımızı tekrar keşfediyor, kendi iç dünyamızı yeniliyor, kul olmanın şuuruna varıyoruz." diye konuştu.
Geleneksel hale getirdikleri iftar buluşmasını, ramazan ayının manasına ve ihtiva ettiği değerlere her zamankinden fazla muhtaç oldukları bir zaman diliminde gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, "Rabbim hepimize ramazanın ruhuna uygun bir şekilde bu ayı idrak etmeyi, bu mukaddes günlerden istifade etmeyi nasip eylesin diyorum." ifadesini kullandı.
"Kimse kendini tam anlamda güvende hissedemiyor"
Erdoğan, dünyanın zorlu ve sancılı bir süreçten geçtiğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Karşı karşıya olduğumuz sorunlar sadece belirli bir bölge için değil, küresel anlamda herkes için farklı düzeylerde de olsa tehditler arz ediyor. Terör, şiddet, ırkçılık, ayrımcılık, açlık, yoksulluk, düzensiz göç, insani krizler, doğal felaketler tüm insanlığı büyük sınamalarla karşı karşıya bırakıyor. Dünyanın neresinde olursa olsun hiç kimse kendini tam anlamda güvende hissedemiyor. Geleceğe dönük umutlar bilhassa gerilim, fakirlik ve kaosun hakim olduğu ülkelerde giderek yok oluyor. Belirsizlik ve güvensizlik uluslararası sistemin adeta alameti farikası, yani belirleyici niteliği haline geldi."
Dünyanın adeta kendi içinde hastalıklarla kıvranan, ızdırap çeken dev bir organizmaya dönüştüğünü dile getiren Erdoğan, "Biz ise tüm insanlık olarak sosyal, siyasal ve beşeri hayatımızı giderek daha fazla saran bu hastalıklara şifa bulmakta yeterli başarıyı halen gösteremiyoruz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, küresel anlamda barış ve istikrarın anahtarının diplomasi olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
"Dünyadaki mevcut krizleri çözmenin, yenilerinin de önüne geçmenin yolu öncelikle diplomasiden geçiyor. Fakat son dönemde krizlere çözüm vasıtası olarak diplomasinin ciddi anlamda erozyona uğradığını, uğratıldığını görüyoruz. Diplomasinin imkanlarına daha çok başvurmamız gereken bir dönemde ne yazık ki bunlardan yeterince istifade edemiyoruz. Diplomasinin ikili ve çok taraflı sorunları çözmeye, iş birliği ve diyaloğu geliştirmeye, dünyamızı herkese veya herkes için daha yaşanılır bir yer kılmaya dönük araçlarını etkin şekilde kullanamıyoruz.
Yakın coğrafyamız başta olmak üzere maalesef bu yetersizliğin pek çok acı örneği vardır. Mesela Rum tarafının kaprisleri sebebiyle Kıbrıs sorununda bir türlü mesafe alınamıyor, Filistin meselesi giderek daha çok masum insanın hayatını kaybettiği bir trajediye dönüşüyor, 7 yıldır 13 milyon Suriyeli'yi evinden eden, 1 milyondan fazla insanın hayatına mal olan Suriye krizinde çözüm yolları birileri tarafından hep tıkanıyor. Yemen'de devam eden kaos, Libya'daki sıkıntılar, Ukrayna'daki malum durum diğer örneklerdir."
"Masum insanlar bedel ödemeye devam ediyor"
Tüm bu krizlerde yeterli irade gösterilmediği ve diplomatik çabalar sabote edildiği için masum insanların bedel ödemeye devam ettiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Diplomasiyi kullanmama, özellikle bu sorundan çok daha büyüğü çok uzun uğraşlar sonucu elde edilen diplomatik kazanımların dinamitlenmesi sorunudur. Özellikle popülist kaygılarla hareket eden kimi politikacıların bu konuda züccaciye dükkanına giren fil misali hareket ettiğini görüyoruz. Yerleşik teamüller ve uluslararası hukuk ayaklar altına alınırken bölgesel barışın dinamosu olan çok taraflı anlaşmalar bir çırpıda rafa kaldırılabiliyor. Irkçı, göçmen karşıtı, İslam düşmanı, çatışmacı ve aşırı sağcı akımların siyaset üzerindeki baskıları ve talepleri ise bu ateşe adeta benzin döküyor."
Popülizm eksenli iç ve dış politikanın Batılı devletler başta olmak üzere dünyanın pek çok ülkesini giderek daha fazla esir aldığını dile getiren Erdoğan, "Özellikle küresel barışa zarar veren bu yıkıcı dış politika anlayışının tezahürlerinden biri de İran Nükleer Anlaşması ve Kudüs meselesinde atılan adımlardır." diye konuştu.
Katılımcıların Türkiye'nin nükleer enerji ve nükleer silahlar konusundaki tavrını yakından izlediğini belirten Erdoğan, "Enerji açığı olan bir ülke olarak biz nükleer enerjiden barışçıl amaçlarla faydalanılmasını sonuna kadar savunuyoruz. Her ülkenin buna hakkı olduğunu düşünüyoruz. Enerji ihtiyacını bu yoldan karşılamak isteyen ülkelerin hakkına da herkesin saygı göstermesi gerektiğine inanıyoruz." ifadelerini kullandı.
'Ülkemiz ve bölgemiz için asıl tehdit nükleer silahlardır'
Rusya Federasyonu ile geçen ay inşasına başladıkları Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin Türkiye'nin artan enerji ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayacağını vurgulayan Erdoğan, Türkiye'yi nükleer enerji konusunda bir üst lige taşıyacak bu önemli santralin ilk reaktörünü Cumhuriyet'in 100'üncü yılı olan 2023 yılında hizmete alacaklarını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Nasıl dünyanın 31 ülkesindeki 450 nükleer santral bizim için tehdit değilse, çok sıkı denetlendiği sürece başkalarınınki de tehdit oluşturmayacaktır. Ülkemiz ve bölgemiz için asıl tehdit nükleer silahlardır. Ortadoğu öncelikle bu silahlardan temizlenmelidir, daha ileri gidiyorum tüm dünya nükleer silahlardan temizlenmelidir.
Kendi ellerinde 15 bini aşkın nükleer başlıklı silah bulunduranlar şu anda dünyayı tehdit etmektedirler. Onlar rahatlıkla bunu kullanırken farklı ülkelerde nükleer başlıklı silahı olanlar, onlar için niye tehdit oluşturuyor. Eğer adil davranacaksak, adil yaklaşım göstereceksek o zaman nükleer silaha sahip olduğu bilinen ülkelerin nükleer güç santrallerini tehdit olarak göstermesinin dünya kamuoyunda hiçbir inandırıcılığı yoktur. Biz Türkiye olarak İran nükleer meselesi dahil, hal yoluna koyulmuş krizlerin yeniden köpürtülmesini kabul etmiyoruz. Amerikan yönetiminin kararı karşısında diğer imzacı ülkelerin anlaşmaya bağlılıklarını ifade etmelerini de son derece olumlu buluyoruz."
Erdoğan, Kudüs'te son dönemde yaşananları popülist aymazlığın ne tür vahim sonuçları olabileceğinin en acı ispatı olarak nitelendirdi.
ABD yönetiminin uluslararası hukuku, teamülleri, İslam İşbirliği Teşkilatı ve BMGK kararlarını çiğneyerek 14 Mayıs'ta attığı adımın 62 Filistinlinin şehit olmasına, 2 bin 700 Filistinlinin yaralanmasına neden olduğunu belirten Erdoğan, "Bir kez daha işgale karşı demokratik haklarını kullanırken İsrail'in devlet terörüne kurban verdiğimiz Filistinli şehitlere Allah'tan rahmet diliyorum" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaralanan Filistinlilere şifa dileyerek, şöyle devam etti:
"İsrail yönetiminin 'terörist' diye yaftaladığı Filistinli şehitler arasında 8 aylık bebekler, kadınlar, gençler, tekerlekli sandalyedeki engelliler de bulunuyor. Attığı son provokatif adımla Amerikan yönetimi İsrail'in katliamlarına da ortak olmuştur. Açık söylüyorum, ABD'nin eline Filistinli çocukların kanı bulaşmıştır. Analarının kucağında katledilen bebeklerin utancı, o bebeklere kurşun sıkma alçaklığı gösterenlerle beraber bu katillere suç işleme cesareti verenlerin de yüzüne yapışmıştır. Amerikan yönetiminin bundan sonra demokrasi, insan hakları, özgürlükler ve barış konusunda söyleyeceği sözlerin hiçbir kıymetiharbiyesi olmayacaktır. Bebek katillerinin sırtını sıvazlayan bir anlayışın demokrasinden bahsetmesi tam bir oksimoronluk örneğidir, kendi kendiyle çelişki örneğidir. Uluslararası hukuku hiçe sayan bir zihniyetin başkalarına hukuk telkin etmesi ise pişkinliktir, yüzsüzlüktür."
İstanbul'daki olağanüstü İslam Zirvesi
Türkiye'nin İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanı sıfatıyla gerek ABD'nin kararı gerekse İsrail'in işlediği katliama karşı tepkisini açıkça ortaya koyduğunu vurgulayan Erdoğan, Filistinlilerle dayanışmanın gösterilmesi için üç günlük ulusal yas ilan edildiğini hatırlattı.
Yaralı Filistinlilerin tedavisi için Kızılay, AFAD ve TİKA gibi sivil toplum kuruluşlarıyla çalışmaların başlatıldığını, İsrail saldırılarından etkilenen Filistinlilere yardım için sahadan tedarik yöntemiyle acil insani yardımların ulaştırıldığını belirten Erdoğan, Türkiye'nin Washington ve Tel Aviv büyükelçilerinin istişare için çağrıldığını ifade etti. Türkiye'nin zirve dönem başkanı olarak İslam İşbirliği Teşkilatını acil toplantıya çağırdığına dikkati çeken Erdoğan, söz konusu çağrıdan 72 saat sonra 50 ülkenin katılımıyla 18 Mayıs Cuma günü İstanbul'da olağanüstü İslam Zirvesi gerçekleştirildiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvede kabul edilen bildiriyle uluslararası barış gücü gönderme yolu dahil, Filistin halkına uluslararası koruma sağlanması, işlenen suç ve cinayetlerin soruşturulması, tüm ülkelerce Filistin Devleti'nin resmen tanınması çağrılarında bulunulduğunu bildirdi. Erdoğan, Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan eden ülkelere karşı yürürlüğe konulabilecek önlemlerin de ele alındığını dile getirdi.
Zirveye katılarak Türkiye ile birlikte insani duruş sergileyenlere şükranlarını ileten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu zirve İslam dünyasının Kudüs meselesindeki hassasiyetini çok açık, net ortaya koymuştur. Kudüs-ü Şerif üzerindeki haklarımızdan taviz vermemekte kararlıyız. İlk kıblemizi, on yıllardır kan, gözyaşı ve işgalden beslenen bir devletin insafına asla terk etmeyeceğiz. Biz özellikle Harem-i Şerif'i, Kudsi Şerif'i çok farklı tanımış, anlamış bir ümmetiz, milletiz. Orada o kapı, sadece belli bir dinin mensuplarının girip çıktığı bir kapı değil, o tamamıyla İbrahim dininin, İbrahim milletinin mensuplarının rahatlıkla girebileceği bir kapı olarak inanılmış ve böyle açılmıştır. Şimdiyse ne yazık ki siyonistler bu kapıyı sadece kendi kapıları olarak telakki ediyor ve burada Müslümanların ibadetlerine mani, engel olmaya kalkıyorlar. Filistin'de yaşanan son gelişmeleri yine Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna götüreceğiz, Genel Kurulda da eminim ki tüm İslam ülkelerinin ve vicdan sahiplerinin desteğini alacağız. Kudüs üç semavi dinin mensupları için de barış, huzur ve eman yurdu olana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de devletlerini temsilen bulunan büyükelçilerin de bu kutlu mücadeleye verecekleri desteğe olan inancını da ifade etti.
"Çifte standart halen devam ettiğini üzülerek söylemek durumundayım"
Terör örgütlerine karşı tavizsiz mücadelenin önemine değinen Erdoğan, "PKK ve onun Suriye kolu PYD/YPG, DEAŞ, El Kaide el önemlisi yeni nesil hibrit bir terör örgütü olan FETÖ ile kararlılıkla bir mücadele yürütüyoruz ancak uluslararası alanda terör konusunda çifte standartın halen devam ettiğini üzülerek söylemek durumundayım." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, DEAŞ'e karşı yükselen seslerin PKK ve türevleriyle FETÖ söz konusu olduğunda sus pus kesildiğine işaret ederek, şunları kaydetti:
"Hatta PYD/YPG konusunda tavırlar örgütün adeta daha fazla zulüm ve baskı yapması için destek beyanına dönüşüyor. Ayrıca PKK paçavraları yıllardır batı ülkelerinde serbestçe kullanılabiliyor. Terörist başının paçavraları aynı şekilde kullanılabiliyor. Örgüt baskı ve tehditle para topluyor. Mensupları başkentlerin en merkezi meydanlarında terör propogandalarını rahatça yapabiliyor. Benzeri bir durum FETÖ için de geçerlidir."
Erdoğan, "Avrupa'nın birçok ülkesi, eli masum kanına bulaşmış katiller için adaletten kaçabilecekleri güvenli limanlara dönüştü. Terör örgütleri karşısında böyle ikircikli bir tutum sergiledikçe kimse kusura bakmasın terörle mücadelede bir arpa boyu yol alınması mümkün değildir. Öncelikle teröriste terörist demeyi bilmek, sonra da onlara karşı el birliğiyle mücadele etmek şarttır. Bu vahim tablo karşısında Türkiye, bekasına yönelik tehditleri kaynağında bertaraf etmek için kendi önlemlerini almaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
"Herkes için barış, adalet, refah ve kalkınma istiyoruz"
Erdoğan, 24 Haziran'da Cumhurbaşkanı ve 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri'nin yapılacağını hatırlatarak, bu seçimlerle kriz ve kaos üreten mevcut yapının terk edilerek, istikrarı ve milli iradenin üstünlüğünü garanti edecek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçileceğini söyledi.
16 yıldır iktidarda olan bir siyasi partinin Genel Başkanı olarak yeni yönetim modelini, en büyük reformlardan biri olarak gördüğünü aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:
"16 yıldır kurucu değerlerimizden ve bizi biz yapan hasletlerden asla sapmadık. 2001 yılı ağustos ayında partimizi kurarken neyi savunuyorsak bugün de aynı ideali, davayı savunuyoruz. Bizim en büyük arzumuz Türkiye'yi demokraside, özgürlüklerde, ekonomide özellikle de demokraside ve diğer alanlarda muasır medeniyetler seviyesinin üzerine taşımaktır, ülkemizi güçlendirirken aynı zamanda dost ve kardeşlerimizin de ihtiyaç durumlarında yardımlarına koşmaktır. Biz paylaşmanın, dayanışmanın özellikle bereketine inanan bir medeniyetin temsilcileriyiz. Biz sadece birileri gibi kendine demokrat, kendine özgü bir ülke değiliz. Asla da böyle olmayacağız. Biz komşularımız başta olmak üzere herkes için barış, adalet, refah ve kalkınma istiyoruz."
"Erdem, irade ve cesaretle Türkiye'yi şahlandıracağız"
Geçen hafta açıklanan seçim manifestosunda yeni döneme dair taahhütlerin ve vizyonun herkese ilan edildiğini anımsatan Erdoğan, ekonomide, özgürlüklerde, adalette, sağlıkta, dış politikada nasıl bir Türkiye tasavvurları olduğunu kamuoyuyla paylaştıklarını söyledi.
AK Parti olarak bugüne kadar söz veren, seçimlerden sonra sözlerinin üzerine yatan bir siyasi hareket olmadıklarını anlatan Erdoğan, siyasi hayatlarının millete taahhüt ettiklerinin gerçekleştirilmesinin mücadelesiyle geçtiğini ifade etti.
Erdoğan, yeni dönemde de erdem, irade ve cesaretle Türkiye'yi şahlandıracaklarını belirterek, 24 Haziran'da milletin teveccühüyle ülkeyi yepyeni ufuklara taşıyacaklarını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, büyükelçilere, "Sizin gibi dostlarımızın katkılarıyla da daha adil, huzur dolu, müreffeh bir dünyanın inşası için çaba göstereceğiz." diye seslendi.