CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer mecliste yaptığı konuşmada, 16 yıllık AKP iktidarının dış politikalarını ağır eleştirdi.
Çakırözer, Türkiye’nin dış politikada imajının düzeltilmesi için en kısa sürede demokratikleşme ve hukuk devleti adımlarının atılması çağrısında bulundu.
DIŞ POLİTİKA GİRDAPTA
Meclis Genel Kurulu’nda Lübnan'da konuşlu BM Gücü’ne Türkiye’nin katılımının uzatılması konusunda CHP adına konuşan Çakırözer, “Bu tezkereye olumlu oy kullanmamız 16 yıllık AKP hükûmetlerinin ve sonrasında oluşturulan tek adam yönetiminin dış politikasını ve özellikle Orta Doğu siyasetini onayladığımız anlamına gelmemektedir. Aksine, uygulanan maceracı dış politikalar nedeniyle Türkiye'nin bölgede ve dünyada bir çıkmaza, girdaba sürüklenmekte olduğuna ilişkin endişelerimiz her geçen gün daha da artmaktadır” dedi.
FİYASKONUN BEDELİNİ HEPİMİZ ÖDÜYORUZ
Hükümetin Suriye’de izlediği politikaların ‘fiyasko’ ile sonuçlandığını belirten Çakırözer şunları söyledi:
“Suriye’de izlenen başarısız ve zikzaklarla dolu politikalardan en büyük zararı Türkiye ve halkımız çekmiştir, çekmektedir. Bundan yedi yıl önce Türkiye-Suriye sınırımızda terör örgütleri yoktu. Bir dönem ailecek tatil yaptığınız Esat'ın rejimi vardı. Aramızda terörle mücadele için Adana Mutabakatı vardı, güvenliğimiz vardı. Şimdi sınırın öte yanında kimler var? IŞİD var, Nusra var, adını sanını bilmediğimiz, dünyanın dört bir yanından gelen ve Türkiye üzerinden oraya giden onlarca irili ufaklı terör örgütü var, binlerce eli kanlı terörist var. PKK'nın oradaki kolu YPG var. Suriye fiyaskosunun bedelini maalesef hepimiz ödüyoruz” dedi. Bu terör örgütlerinin yarattığı kanlı terörden, zavallı Suriyeli kardeşlerimizden sonra maalesef en büyük zararı ülkemiz ve kendi halkımız görmekte” dedi.
İHVANCI SİYASET BİTMELİ, OBİT KURULMALI
Suriye’de yaşanan iç savaş nedeniyle 3,5 milyon Suriyeli göçmenin Türkiye’de yaşadığını belirten Çakırözer, “Bugüne kadar 32 milyar dolar harcamışız, daha da harcayacağız. Onların giderek kalıcı hâle gelen Türkiye'deki ikameti çok büyük ekonomik ve sosyal sıkıntıları beraberinde taşımakta” dedi. Çakırözer, hükümetin Suriye politikasına ilişkin yapılması gerekenleri şu şekilde sıraladı: “ Yapılması gereken, Suriye'de rejim değişikliğine yönelik İhvancı siyasetin bir an önce terk edilmesidir. Suriye'de iç barışın sağlanması için siyasi geçiş sürecine ülkemiz ve tüm uluslararası aktörler destek vermelidir. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu tarafından kamuoyuna açıklanan Orta Doğu barış ve iş birliği teşkilatı da yine bölgemizdeki sorunlara derman olacak bir modeldir.”
Çakırözer Türkiye’nin Suudi Arabistan, İsrail, AB ve Doğu Akdeniz politikalarına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
AB KURUMLARIYLA İLİŞKİLERİMİZ ZEDENELDİ
“Dış politikamızın öteden beri en önemli çıpası, muasır medeniyet hedefimizin en önemli duraklarından biri olan Avrupa kurumlarıyla sağlam ilişkiler olmuştur. Ama bakın, on altı yıllık AKP iktidarları ve sonrasındaki tek adam yönetimi ülkemizi bu kurumlarla ilişkilerde ne hâle getirdi? Kurucusu olduğumuz ‘Avrupa'nın vicdanı’ diye tanıdığımız Avrupa Konseyinde12 Eylül askerî darbesinden sonra ikinci kez denetim altındaki ülke konumuna dönmemiz AKP döneminde olmuştur. Neden? Demokrasiden uzaklaştığımız için. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine evrensel hukuk standartlarına uygun bir yargıç göndermeyi dahi beceremiyoruz. Üçüncü kez gönderdiğimiz heyet iade reddediliyor. Avrupa Birliğiyle müzakereler donmuş durumda, Avrupa Parlamentosu maddi yardımlara peş peşe veto koyuyor, üyelik müzakerelerimizin askıya alınması gündemde. Üyesi olduğumuz Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Türkiye'deki hak ihlallerine ilişkin, seçimlerdeki şaibelere ilişkin birbiri ardına olumsuz raporlar yazmakta.
MAZLUM FİLİSTİN HALKININ YANINDA OLMALIYIZ
Türkiye'nin mazlum Filistinli halkın yanında olduğunu etkin bir şekilde göstermesi gerekir. Bakın, bugüne kadar Gazze'de 60 sivil İsrail kurşunlarıyla hayatını kaybetti, 2.700'ü aşkın Filistinli yaralandı. Taşlı saldırılarda iki gün önce 45 yaşındaki Ayşe Muhammed Radi hayatını kaybetti. Bugün İsrail tarafından bir okul kapatıldı. Lafa gelince mangalda kül bırakmayanlar Filistin'e gerçek ve samimi destek söz konusu olduğunda maalesef ortada yoklar. Mavi Marmara Anlaşması dâhil İsrail'le yapılan tüm anlaşmaların iptal edilmesi önerimiz bu Meclis’te kısa bir süre önce Adalet ve Kalkınma Partisi oylarıyla reddedilmiştir. Gazze üzerindeki insan haklarına aykırı abluka hâlâ sürmektedir. Bugün Ekonomi Bakanlığımızın internet sayfasındaki verilere bakın, İsrail'le ekonomik ilişkilerin Filistinlilere yönelik tüm katliamlara rağmen nasıl aksamadığını, nasıl 2017'de zirve yaptığını göreceksiniz. Hatta Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'nden İsrail'e yine AKP Hükûmeti aracılığıyla petrol bile taşınmıştır. Bugün bu meselenin Bağdat Hükûmeti tarafından tahkime taşındığı yönünde haberler duymaktayız.
DENİZ YETKİ ALANLARIMIZ TEHDİT EDİLMEKTE
Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin deniz ilgi ve yetki alanlarımızı tehlikeye atan gelişmeler yaşanmakta ve AKP yönetimi hiçbir şey yapmamaktadır. Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Mısır, iş birliği içinde bizi Antalya körfezine hapsetmeye çalışmakta, hatta tehdit bile edebilmektedirler. Maalesef bu kaygı verici gelişmeler karşısında AKP iktidarları hamaset dışında hiçbir somut adım atamamıştır.”
HUKUK ADINA UTANÇ VERİCİ
Çakırözer ABD’li Rahip Brunsan’ın serbest bırakılması ile Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın kaybolmasına ilişkin de şu değerlendirmeleri yaptı:
“Transatlantik ilişkilerin önemli aktörü Amerika Birleşik Devletleriyle ilişkilerimizin adı stratejiktir ama geldiği nokta vahimdir, ibretliktir. Bakın, son yaşanan Rahip Brunson olayında yaşananlar Türk yargısı adına, hukukumuz adına utanç vericidir. Yargıdaki geri gidişi, çürümeyi bu davada yaşananlar çok net göstermiştir. Bu kişi rahip midir, casus mudur? Eğer rahipse ve suçu yoksa neden bir yıl hapse attınız, üzerinden pazarlık yapılabilen bir rehine muamelesi yaptınız? Yok eğer casussa ve iddia edildiği gibi terör örgütlerine destek veriyorsa o zaman neden tehditler, şantajlar karşısında boyun eğerek bırakıyorsunuz? Hukuk devletinde, demokrasilerde "al papazı, ver papazı" diye rehine pazarlığı üzerinden dış politika olmaz. Olursa işte böyle olur. Yargınızın ve ülkenizin itibarı yerle bir olur.
MEZHEPÇİ HESAPLAŞMANIN BEDELİ
"Gerçek bir hukuk devletinde, gerçek bir demokraside insanlar bir anda ortadan kaybolmaz. Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı'dan İstanbul'daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğuna gittikten sonra haber alınamamıştır. Bu mesele, her şeyden önce ülkemizde yaşayanların hem kendi yurttaşlarımız hem de yabancıların can güvenliği açısından kaygı vericidir. Türkiye topraklarında yabancı devletlerin bu kadar rahat operasyon yapacağı bir ülke hâline dönüşmesi ülkemizin kabul edilemez. Kaşıkçı hadisesi ülkemizin Orta Doğu'daki mezhepçi, ideolojik iç hesaplaşmalara nasıl açık hâle getirildiğinin ve ülkede gizli operasyonlar yapılabildiğinin kanıtıdır.”
DEMOKRASİ VE HUKUK DEVLETİ ÇAĞRISI
Türkiye’nin dünyadaki itibarının, sadece diğer ülkelerle olan ilişkilerinden ibaret olmadığını belirten Çakırözer demokrasi ve hukuk devleti çağrısında bulunarak, “ Artık ülkelerin dünyadaki itibarını belirleyen unsurların başında demokrasilerinin kalitesi, hukuk devletlerinin güçlülüğü gelmektedir yani içerideki huzur, kardeşlik, demokrasi ortamı, hak ve özgürlük ortamının zenginliği dış politikadaki itibara büyük katkı sağlamaktadır. Dünyada hukukun üstünlüğü sıralamasında 113 ülke arasında 101'inci sıradayız. Bu sıralamada üstlere çıkmadan dünyadaki itibarımız yükselmez. Dünya Basın Özgürlüğü Endeksinde 180 ülke arasında 157'nci sıradayız. Ülkemize, insanımıza yakışmayan rakamlar, görüntülerdir bunlar. Buradan bir kez daha demokrasi, bir kez daha hukuk devleti istiyoruz. Ülkemizde demokrasimizi, hukuk devletimizi güçlendirmezsek, bilimsel, laik eğitimi güçlendirmezsek uluslararası arenada hak ettiğimiz saygın yeri yeniden kazanamayız değerli milletvekilleri.