Türk tiyatrosunun duayeni Haldun Dormen, Hüseyin Akçar'ın sorularını yanıtladı...
Fars’ın ustası, sadece Türkiye’nin değil tüm Dünya’nın tanıdığı bildiği bir isim; Haldun Dormen.
Yönettiği oyunların yanı sıra oynadığı oyunlarla ile de mest ediyor. Yaklaşık bir aydır Eskişehir, heyecanla Haldun Dormen’in yönettiği oyunu bekliyor. İşte o gün geldi çattı. ‘Oyunun Oyunu’ Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda 7 Ekim Cumartesi günü Opera Sahnesinde saat 20.00’de prömiyer yapacak.
Eskişehir, Haldun Dormen’i yakından tanıyor. Yönettiği oyunları beğeni ile izliyor. Yakın zamanda ‘Lüküs Hayat’ la karşımızdaydı. Şimdi ise ‘Oyunun Oyunu’ ile bizimle olacak.
Ona kısaca YAŞAYAN EFSANE diyebiliriz. Oyunun prömiyeri öncesi Haldun Dormen ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu söyleşiyi gerçekleştirirken mekanını bize açan Ekin City sahibi Cem Ekin’e çok teşekkür ediyorum. Bizleri çok iyi ağırladılar. Ayrıca bu organizasyonun gerçekleşmesinde emeği olan can abim, onunla yol yürümekten gurur duyduğum Hakkı Kuş’a, Haldun Dormen’in değerli asistanı Buğra Can Ildırışık’a ve kadim dostum İsa Yerlikaya’ya teşekkürü bir borç bilirim. Haldun Dormen ile muhabbet etmek benim için büyük bir keyifti. O kadar yoğunluğu arasında bana zaman ayırdığı için minnettarım.
Haldun Dormen, sayısız başarısına, sahip olduğu büyük üne ve yaşına rağmen alçak gönüllü kalmayı başarabilmiş bir usta. Ayrıca çok sıcakkanlı, eğlenceli ve bitmek bilmeyen bir enerjiye sahip bir adam. İnanın söyleşi gecesi, sorularıma hiç sıkılmadan ve bir kadar da heyecanla cevap verdi. Çok çok teşekkürler…
Karşınızda YAŞAYAN EFSANE; HALDUN DORMEN…
“70’Lİ YILLARDA GELMEK İSTEMEZDİK”
Sevgili Hocam hoş geldiniz. Beni çok mutlu ettiniz. Eskişehir’in yeri çok ayrı sizde biliyorum. ‘Oyunun Oyunu’ ile 7 Ekim’de Eskişehir’de, tiyatro severlerle buluşacaksınız. Provalar nasıl gidiyor, neler hissediyorsunuz?
Ben Eskişehir’de çok mutluyum. ‘Nerede Kalmıştık’ adlı son kitabımda, ‘Benim Eskişehir’ diye bir bölüm var. Gerçekten Eskişehir’e çok aşık oldum. Ben eskiden buraya turneye gelirdim. 1960’lı,70’li yıllarda berbat bir şehirdi. Kötü bir kasabaydı aslında. Buraya gelmekten de pek hoşlanmazdık. Çünkü kokuyordu. Oynadığımız tiyatrolar çok kötüydü. Hatta ben bir keresinde çıktım; ‘Harika bir seyircisiniz ama çok daha güzel tiyatrolara layıksınız” diye bir konuşma yapmıştım. Allah’tan çok güzel bir şehir oldu. Avrupa şehri gibi. Fevkalade bir şehir oldu. Tiyatrolarıyla, konserleriyle, sergileriyle, müzeleriyle, parklarıyla… Ben gerçekten aşık oldum.
“ESKİŞEHİR’DE 7’İNCİ OYUN…”
‘Oyunun Oyunu’, Eskişehir’de sahneye koyduğum 7’inci oyun. 2002’de ‘Amphitryon’ ile başlamıştım. Benim yazdığım bir müzikaldi. ‘Oyunun Oyunu’da çok ünlü bir komedi. Ünlü bir fars hatta. Ve çok zor bir fars. Baştan okusaydım ben bunu yapmazdım dedim. (gülüyor) Alllah’tan Hakkı (Hakkı Kuş) vardı yanımda. Çok yardımcı oldu bana. Sürekli burada kalamadım çünkü. Hakkı eksik olmasın benim boşluğumu fazlasıyla kapattı. İnşallah iyi bir oyun olacak.
“LÜKÜS HAYAT’I BİRKAÇ KEZ SAHNEYE KOYDUM AMA ESKİŞEHİR EN İYİSİYDİ …”
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın sizdeki yeri nedir? Devlet ve özel tiyatrolarda oyun yönettiniz. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları sizin için ne ifade ediyor?
Eskişehir’de 7 oyun yönettim. Hepsi de beni mutlu etti. Karmakarışık uzun yıllar oynamış galiba. Hala adı geçiyor. Benim yazdığım Kantocu da iyiydi bence. Lüküs Hayat devam ediyor. Lüküs Hayat’ı birkaç kez sahneye koydum ama en iyisi bence Eskişehir’di. Gerçekten en mükemmel Eskişehir’di. Çok gurur duyuyorum. Eskişehir’de bir şeyler yapmak benim için büyük bir zevk.
‘BROADWAY’DEN İSTANBUL’A MÜZİKALİ”
O kadar hızlısınız ki, hızınıza yetişemiyoruz Hocam. 10 Ekim’de yönetmenliğini sizin yaptığınız ‘Broadway’den İstanbul’a’ isimli müzikal İstanbul’da sahnelenecek. Nasıl bir proje, biraz bahsede bilir misiniz?
Çok ayrıntılı bir proje. Ünlü şarkıcılar var. Ayça Varlıer, Pamela, Emre Altuğ gibi sanatçılar sahne alacak. Şarkı ve dans gösterileri oldukça fazla. Koreografiyi Nur Sonbahar yapıyor. Onur konukları Perran Kutman ve Selçuk Yöntem. Müzikali çok sevdiğim için büyük bir keyif alıyorum.
“KOMİKLİK YAPMADAN SEYİRCİYİ GÜLDÜRMENİN ADIDIR FARS”
Tüm Türkiye’de aslında, tüm dünyada ‘Haldun Dormen’ deyince fars, bulvar komedyasının ustası. Kime sorarsak öyle diyor. Bulvar komedyası seyircinin çok sevdiği bir oyun türü. ‘Oyunun Oyunu’ da öyle, ondan önceki ‘Bit Yeniği’, ‘Karmakarışık’ da öyle… Nasıl başladı?
Gülmeyi ve güldürmeyi seviyorum. Amerika’da kurduğumuz bir tiyatro vardı. İlk oynadığımız fars ‘Papaz Kaçtı’ydı. ‘Ben bunu Türkiye’de mutlaka yapmalıyım’ demiştim. İlk oyun 1955’te oldu. 55’te biz tiyatroyu açtık ve sonra duraklama devrine girdi. Ben askere gittim çünkü. Orada çok tuttu. Hatta 22 Ağustos 1955’te Süreyya Sineması’nı üç gece üst üste tuttuk. Herkes alay etti benimle; ‘bu sıcakta kim gelir’ diye. Üç gece de tıklım tıklım doldu. Büyük sükse yaptı. Ama bir sürü oyuncu, bir sürü entelektüel, farsı küçümsüyordu. Farsı tiyatro olarak görmüyorlardı. Oysa fars tiyatronun en zor şekli. Komiklik yapmadan seyirciyi güldüreceksiniz. Farsta en önemli şey tempo ve ciddiyet. İnanarak oynayacaksınız. Rolünüzle alay ederseniz fars, fars olmaktan çıkar. Bizde maalesef bugüne kadar çoğunlukla öyle oynandığı için öyle göründü. Ama Allah’tan son birkaç yıldır ne kadar değerli olduğu anlaşılıyor. Ve artık herkes fars oynamak istiyor.
10 Ekim’de, İstanbul’da ‘Broadway’den İstanbul’a gösteriyi sahneye koyacaksınız. Sonrasında başka bir oyun var mı?
‘Karmakarışık’ ile İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda sahne alacağız. O da bir fars. Burada da oynadık.
Bir Zamanlar Gazinoda. Şuan sizin de aktif olarak oynadığınız üç oyundan biri. Acayip bir turnesi var. İlk önce ‘Bir Zamanlar Gazinoda’yı konuşalım. Nasıl yetişiyorsunuz?
Benim çok sevdiğim bir oyun. Oyun, yıllar önce ayrılan iki eski gazino komiğinin tekrar birleşmesini anlatıyor. Çok büyük bir keyifle oynuyorum.
SAHNEDE ÖLMEK ÇOK ROMANTİK GELİYOR AMA ÇOK TATSIZ BİR DURUM
Katıldığınız bir televizyon programında; ‘Ben tiyatroda ölmek istiyorum’ demişsiniz...
Yok, ben tiyatroda ölmek istemiyorum. Sahnede ölmek çok romantik geliyor ama çok tatsız bir durum. Allah bana kuvvet verdikçe tiyatroya devam etmek istiyorum.
‘Bir Zamanlar Gazinodan’ farklı olarak, kafanızda yapmak istediğiniz bir proje var mı?
Şuanda o kadar çok iş var ki. Yeni bir şey düşünemiyorum.
Operaya, ‘Müfettiş’ ve ‘Kibarlık Budalası’ ile gelmiştiniz…
Müfettiş hala oynuyor. Kibarlık Budalası ise, 518’inci kez sahnelendi.
“BENİM MEŞHUR OLMAMIN SEBEBİ PERTEV OLDU”
Bir zamanlar ‘Dadı’ diye bir dizide rol aldınız. Ben Pertev’i sormak istiyorum.
Pertev beni çok meşhur etti. (gülüyor) Benim meşhur olmamın sebebi Pertev oldu. Bana ilk teklif ettikleri zaman ben kabul etmek istemedim. Çünkü dünyada artık böyle bir adam yok. İngilizlerin bile uşağı yok artık. Israr ettiler. ‘Hadi oynayayım bari’ deyip, teklifi kabul ettim. Çok da büyük sükse yaptım.
“BÜYÜKERŞEN GERÇEKTEN BİR BÜYÜCÜ”
Büyükşehir Belediye Başkanımız Yılmaz Büyükerşen bizim için çok değerli. Biliyoruz ki sizin içinde aynı değere sahip. Yılmaz Büyükerşen hakkında neler düşünüyorsunuz?
Yılmaz Büyükerşen’e çok inanıyorum. Hatta ben ona “Siz büyücüsünüz’ diyorum. Eskişehir’i bu hale getirmek inanılmaz bir şey. Bu kasabayı, bir Avrupa kenti haline getirmek, olacak iş değil. Bunu Büyükerşen başardı. Gerçekten büyücü.
Size ait bir koleksiyonun, Eskişehir’de bir müzede sergileneceği duyumlarını aldık… Bununla ilgili bir gelişme var mı?
Yılmaz Büyükerşen bundan bir sene önce davet etti beni. Emre Basalak ile beraber gittik. Bana, ‘Ben senin için bir müze açmak istiyorum’ dedi. Ben de ‘şeref duyarım’ dedim. Haldun Dormen Müzesi olacak. Ama müze olması içinde benim bütün eşyalarımın oraya gitmesi lazım. O da ben ölmeden olmayacak.
“HOCALIĞI VE YÖNETMENLİĞİ, OYUNCULUKTAN DAHA FAZLA SEVİYORUM”
‘Tiyatro’ deyince aslında çevirme, yönetme, oynama, yazma… Hepsinde varsınız.
En önemlisi hocalık. Ben zaten oyunculuğumdan daha fazla hocalığımı ve yönetmenliğimi seviyorum. ‘Üçünden birini’ tercih et deselerdi, oyunculuğu bırakır diğer ikisini yapardım. Yönetmelik en sevdiğim şey. Yönetmenlik bence en önemlisi. Çünkü ben insanlarla bildiklerimi paylaşmayı seviyorum. Hem hocalıkta hem de yönetmenlikte bildiklerinizi paylaşıyorsunuz.
“HAYATIMDA İNİŞLER VE ÇIKIŞLAR OLDU”
Genç tiyatroculara tavsiyeleriniz var mı?
Son kitabımda buna yer verdim. Bence işi sevmeleri lazım. Gerçekten sevmeleri gerekiyor. Bu işin iniş ve çıkışları var. Benim hayatımda da çok iniş, çıkış oldu. İnişlerden çok fazla etkilenmemeleri lazım. Bunun tekrar çıkışı vardır.
Sizin hayatınızda birden fazla yönetmenlik var. “Şu oyunda çok keyif aldım” dediğiniz bir oyun var mı?
Oyuncu olarak en çok keyif aldığım oyun ‘Şahane Züğürtler’, oyunuydu. Prens Mikael rolü, hayatımın rolüydü.
‘YAYGARA 70’İLE LONDRA KAPILARI AÇILDI
Yönetmenlik anlamında, “Yönettiğim oyunlar arasında şu bir kenarda duruyor, benim için çok değerli” dediğiniz bir oyun var mı?
Benim için hepsi çok değerli. Erol Günaydın’ın yazdığı, Cemal Reşit Rey’in bestelediği ‘Yaygara 70’ müzikali önemli. Çünkü o oyun bize Londra kapılarını açtı. O oyundan dolayı Londra’ya davet edildik. ‘İstanbul Masalı’ diye Londra’da oynadık. Büyük sükse yaptık. O oyun sayesinde üç kez İngiltere’ye gittim.
‘Lüküs Hayat’ın sizdeki yeri nedir?
Gencay Gürün, ilk bana teklif ettiği zaman, ‘Yok istemiyorum” dedim. Fakat o kadar ısrar etti ki, ‘peki’ dedim. Çok da büyük başarı sağladı. Kendime göre yönettim. 29 senedir de kapalı gişe oynuyor. Zihni Göktay başrolde. 29 sene aynı rolü oynayan başka bir aktör yok dünyada.
“Şuanda ben şöyle bir şey yapmak istiyorum” dediğiniz bir hayaliniz ya da projeniz var mı?
Hayır yok. Aşağı yukarı ben bütün hayallerimi gerçekleştirdim.
Biraz nostalji yapalım. ‘Dormen Tiyatrosu…’
Dormen Tiyatrosu efsane oldu. Bu da beni çok mutlu ediyor. Zamanında kapatmayı bildim. Devam etseydi sürünürdü. Zamanında kapattım ve hakikaten efsane olarak kaldı. Kapattığım için çok mutluyum. Çünkü Eskişehir’e geliyorum, Diyarbakır’a gidiyorum…
Dormen Tiyatrosu’nun ortaya çıkışı nasıl oldu?
Amerika’da yaşarken bir tiyatro kurduk. Her hafta bir oyun oynuyorduk. Çok şey öğrendim. Amerika’dan gelip burada Dormen Tiyatrosu’nu kurduk.
‘BU KADIN İÇİN BİR ŞEY YAPMALIYIM’ DEDİM…
Aldığınız ödüller…
(Gülüyor…) 200 tane falan var. Koyacak yer bulamıyorum. Benim için Afife Ödülleri çok önemlidir. Ben Afife’yi hiç tanımadım. 10 yaşındayken bir dergide Afife’nin ölümüyle ilgili bir haber okudum. Onun hayatını anlatıyordu ‘Tımarhanede öldüğü ve cenazesinde 4 kişinin olduğu’ yazıyordu. Bu beni çok etkiledi. ‘Bu kadın için bir şey yapmalıyım’ dedim ve çok şükür imkânlar el verdi. 22 yıldır da devam ediyor.
Rotary Tiyatro Festivali (ROTİFE), Nisan 2018’de. Açılışı sizinle, ‘Bir Zamanlar Gazinoda’ oyunuyla yapılacak…
Çok sevdiğimi bir oyun. Festivalde oynayacağı içinde çok mutluyum. Şimdiden keyif vermeye başladı.
***“HALDUN DORMEN, TÜRK TİYATROSU DEMEK”
Haldun Dormen senin için ne ifade ediyor?
HAKKI KUŞ: Haldun Dormen benim Eskişehir’e gelme nedenim oldu. Benim sınavımda jüri başkanıydı. Sağ olsun o sınavda beni de bu kuruma aldı. Ondan sonrada staj oyunumda yönetmenlik yaptı. O günden itibaren ben Haldun abiyi takip ettim. Bize reji verirken, oyun verirken, benim olmadığım oyunlarda arkadaşlarımı yönetirken, ya da çıkıp sahnede onlara olması gerekeni gösterirken hep takip ettim. Ondan aldığım bilgileri uyguladım. Haldun Dormen büyü demek. Türk tiyatro tarihinin köşe taşlarından, en büyüklerinden birisidir Haldun Dormen. Haldun Dormen bence her ülkede olması gereken bir isim. Başka ülkelerin Haldun Dormen’i olmadığı için, başka ülkelerin buna üzülmesi gerekiyor. Her yerde bir Haldun Dormen olmalı ki, onların ulusal tiyatrosu bir yerlere gelsin. Gerçekten Haldun Dormen ismi Türk tiyatrosunda çok önemli bir yerde. Haldun Dormen, Türk Tiyatrosu demek bence.
Haldun Abicim, zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum. Sizinle muhabbet etmek çok keyifliydi. Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Ben de çok keyif aldım. Bütün Eskişehir’i 7 Ekim Cumartesi günü Opera Sahnesine bekliyoruz. Teşekkürler.