Soner Uçak yazdı...
“Çocuğum okusun adam olsun” sözü yok artık.
Okumanın bir meslek sahibi yapmayacağına kanaat getiren pek çok veli “okuyup da ne olacak” sözü ile mutluluğa erişti. Hem çocuktan, hem okuldan, hem gelecekten vazgeçti.
Eliyle kahvedeki insanları gösteren öfkeli abimiz, çok rahat bir şekilde insanların kahve içip, sohbet etmekten vazgeçmesi halinde refaha ulaşacağını düşünüyor.
“Çıkar bakayım cebindeki telefonu” diye nara atan dayılarımızı hatırlayın.
O telefondan vazgeçmeniz halinde mutlu olabileceğinizi, pekâlâ dertsiz tasasız bir şekilde yaşayabileceğinizi demeye getiriyorlardı lafı. Anlayamamıştık.
Mutlu olmak için vazgeçmeyi öğrenmek gerekiyor.
Mesela, “şöyle hanımı çocuğu alayım bir hafta Antalya’da dinleneyim” demediğiniz vakit mutlusunuz aslında. Bir düşünün derim.
Porsiyonları küçülterek mutluluğu arttırabileceğimiz öğretildi.
O halde vazgeçmeye devam edeceğiz. Milletvekillerimizden öğrendik eti gram domatesi tane ile almamız gerektiğini nitekim.
Yeni çıkmış bir filmin, dumanı üstünde bir kitabın ya da bir konserin ne denli vazgeçilesi bir şey olduğunu uzunca bir vakittir biliyorduk zannediyorum.
Müesses nizamı ürkütmemek mesele ise bilmekten vazgeçeceğiz. Def olsun enformasyon.
Müesses nizam mutlu biz mutlu.
Sorularınız olmazsa cevap aramak zorunda kalmıyorsunuz.
Ciddi bir mutluluk vesilesi bana kalırsa.
Çocukların bedeninden ki bazıları “ırz” diyorlar vazgeçtik. Nitekim küçüğün rızası alınmamış mıydı.
Sonra kadınların canlarından…
Güne bir dostunuzdan vazgeçerek başlıyorsunuz. Sonra düşman olmaktan vazgeçiyorsunuz.
Bir kere delinmişti anayasadan tümden vazgeçsek ne olacak ki!
Nazım yattığı yerden kalksa Dino’ya değil de bana sorsa “Mutluluğun resmini çizer misin? diye aynaya geçer fotoğrafımı çeker uzatırım Nazım’ın ellerine.
Ki, memleket gibidir. Bir vazgeçmişliğin resmedilmiş halidir.
Alıp önüne götürüyor sel misali.
Nerde duracak, kim dur diyecek bilmiyorum.
Bir dalı tutuyorsun başlıyorsun yazmaya.
Sonra o daldan da, o yazıdan da vaz geçiyorsun.
Herkesin tuttuğu daldan çok değil, kısa bir süre sonrasında vaz geçeğinden de şüphe duymuyorsun üstelik.
Ha sorarsanız bana "mutlu musun?" diye
hamdolsun.