Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ile Tarım ve Gıda Etiği Derneği (TARGET) işbirliğiyle düzenlenen “Kuru Tarım Yeniden” konulu uluslararası sempozyum başladı.
Opera binasında bugün ve yarın devam edecek olan sempozyum, yurtiçi ve yurtdışından bilim insanlarını, araştırmacıları, uygulayıcıları ve tarım paydaşlarını biraraya getiriyor.
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, sempozyumun açılışında yaptığı konuşmasında, tarımda kendi kendine yetebilen yedi ülkeden biri olan Türkiye’nin uygulanan politikalar nedeniyle son yirmi yılda dışarıya muhtaç hale geldiğini savundu. Beş dönemdir Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinde bulunduğunu, bu süre zarfı içerisinde sık sık köyleri ziyaret ederek, tarımı yerinde inceleme fırsatı olduğunu aktaran Büyükerşen, “Ne yazık ki son dönemde yürütülen yönetim tarzı nedeniyle köylerimizin fakirleştiğini gördüm. Eskiden köy okullarımız vardı. O okulların kapıları, pencereleri perişan olmuş adeta ağıl haline gelmiş. Gençler şehre göç ettiği için köylerimizde sadece yaşlı nüfus kalmış” dedi.
2014’te Belediye Yasası’nda yapılan değişiklik ile büyükşehir belediyelerinin görev alanlarının genişlediğini anımsatan Büyükerşen, “Yapılan değişiklikle 500’ün üzerinde köy mahalle oldu ve belediyemize bağlandı. Doğu’da Ankara, kuzeyde Bolu, batıda Bilecik, güneyde Kütahya, Afyon ve Konya il sınırlarına varan geniş bir alanın imar planları, altyapı, yol, kanalizasyon, arıtma tesisleri gibi hizmetlerinden belediyemiz sorumlu hale getirildi. Aynı zamanda köyden şehre göçü önlemek için tarım ve hayvancılıkla ilgili projeler geliştirmemiz ve uygulamaya geçirmemiz istendi. Hemen kolları sıvadık ve çalışmalara başladık” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’nin yüzde 40’ı yarı kurak”
Dünyanın çok zor zamanlardan geçtiğini söyleyen Tarım ve Gıda Etiği Derneği Başkanı Prof. Dr. Cemal Taluğ, pandemi, iklim krizi ve savaş nedeniyle tarımın ve gıdanın yaşamsal öneminin bir kez daha anlaşıldığını ifade etti. Taluğ, dünyanın yeni bir tarıma ihtiyacı olduğunu ve bu yeni tarımın da bilimsel, etik değerleri olan daha kapsayıcı, daha dayanışmacı ve doğaya saygılı olması gerektiğini vurguladı. Kuru tarımın binlerce yıl önce Anadolu topraklarında başladığını anlatan Taluğ, Mustafa Kemal Atatürk’ün kuru tarım kültürünü bilimsel araştırmalarla bütünleştirmek ve geliştirmek amacıyla 1925 yılında Eskişehir’de Buğday Islah İstasyonu’nu ve ardından 1929 yılında Dryfarming Deneme İstasyonunu kurduğunu hatırlattı. Türkiye’nin yüzölçümünün yaklaşık yüzde 40’ının yarı kurak alanlardan oluştuğunu, su kaynakların korunması açısından kuru tarımın ne kadar önemli olduğunu aktaran Taluğ, şunları söyledi: “Kuru tarım, başta halkımızın ana besin kaynağı olan buğdayın ve diğer temel bitkisel ürünlerin üretiminde büyük paya sahip olmanın yanında aile çiftçiliğinin korunması, kırsal alanların canlılığını sürdürmesi, kır yoksulluğuyla mücadele gibi açılardan çok değerlidir. Ekolojik değeri ise hiç tartışılmaz. Doğaya saygılı ve doğayla uyumlu bir tarımsal üretim faaliyeti olarak tüm doğal varlıkların korunmasını sağlayan kuru tarım, gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakabilmemiz açısından da olmazsa olmazdır.”
Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatıyla 1929 yılında Eskişehir'de kurulan Kuru Tarım (Dryfarming) Araştırma İstasyonu'nun ilk müdürü olan ve soyadı kendisine Atatürk tarafından verilen Ali Numan Kıraç'ın oğlu iş insanı İnan Kıraç ise, babasının tarım alanında yürüttüğü çalışmalar hakkında bilgi verdi.