Cumhuriyet Gazetesi’nden Ozan Çepni, sözleşmesi yenilenmeyen 2 hukukçu akademisyen ile ilgili soruşturmada yer alan suçlamaları gazetesine taşıdı.
Anadolu Üniversitesi’nde sözleşmeleri yenilenmeyen 2 akademisyen hakkındaki soruşturmada “hukukçu” yönetim, baronun sempozyumuna katılmayı, ihraç edilen öğretim görevlileri ile görüşmeyi, sendikal faaliyetleri sosyal medyadan paylaşmayı, toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmasını suç saydı denilen haberde şu ifadelere yer verildi:
Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde dekan vekilinin aynı zamanda bölüm başkanı sıfatı ile çift oy kullanarak akademisyenlerin işine son vermesinin ardından başlayan tartışma devam ediyor. Cumhuriyet’in “Çift imzalı dekan” haberi ile kamuoyuna duyurduğu skandalın öncesinde, akademisyenlerin savunmaları alınmadan başlatılan soruşturmada da ilginç ayrıntılar yer aldı. Hukuk fakültesinin “hukukçu” yönetimi, akademisyenlerden kanun ve yönetmelikte bulunmayan suçlamalar nedeniyle savunma istedi.
İki akademisyen için fakültenin ilk suçlaması, 10 Ekim 2015’te Ankara Tren Garı’nda 103 kişinin yaşamını yitirdiği IŞİD saldırısının ardından Eğitim Sen’in aldığı grev kararı oldu. Fakülte yönetimi, sendikanın yasal eyleminin “yasadışı” olduğunu iddia etti. Ancak akademisyenlerden bir tanesinin o dönem görevli olarak yurtdışında akademik faaliyetine devam etmesi, bir diğerinin de sendika yöneticisi olması iddiaların ciddiyetini gözler önüne serdi. Akademisyenlerin, Ankara Barosu ve 10 Ekim Katliamı Davası Avukat Komisyonu tarafından düzenlenen “IŞİD katliamları ve insanlığa karşı suçlar” sempozyumuna konuşmacı olarak katılması da savunma istenilen konular arasında yer aldı.
Üniversitenin bir diğer suçlaması, KHK ile ihraç edilen akademisyenlerle görüşmek oldu. Soruşturma dosyasında “Bir kamu görevlisinden beklenilmeyecek ölçüde, çeşitli vesilelerle ve mütemadiyen muhriç (ihraç edilmiş), eski öğretim elemanları ile bir araya gelmesi, bu şahıslara destek olan organizasyonlara katılması, bu hususta sosyal medyada paylaşımlar yapması” ifadeleri ile suçlama aktarıldı. Ancak fakülte yönetimi, üniversite dışında akademisyenlerin kimlerle görüştüğüne, hayatlarının nasıl takip edildiğine ilişkin bir bilgi ve belgeye dosyada yer vermedi.
DİĞER SUÇLAMALAR
Fakülte yönetimi, Yükseköğretim Kurulu’nun “değerlerimize aykırı” diyerek vazgeçtiği toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın çalışmalarını da suçlama olarak akademisyenlere yöneltti. Soruşturmada, hukuk fakültesinde öğrencilerle “toplumsal cinsiyet, kadın çalışmaları adı altında toplantılar yapılması” hakkında savunma istendi. Akademisyenlerin hukuk alanında hazırladıkları dergilerde yürütülen akademik faaliyetler de suçlamaya dönüştürüldü. Akademisyenlerin üyesi oldukları Eğitim Sen’in sendikal faaliyetlerini sosyal medya hesaplarından paylaşması da suçlamalar arasında yer aldı.