ŞAHAP ARPACI YAZDI...
*(Bülent Ortaçgil’in 1998 yılında bestelediği, Bulutsuzluk Özlemi grubunun seslendirdiği şarkının giriş sözleri..)
TDK sözlüğünü karıştırdım dün, merak ettiğim sözcük “normal” idi.
Okuyorum ilk anlamını: “Aşırılığı, eksikliği ve taşkınlığı olmama, ortalama durum.”
İkinci olarak “kurala uygun, alışılagelen, olağan, düzgülü, aşırılığı olmayan, uygun” anlamına geliyor normal sözcüğü.
Musibet Covid19 virüsünün görüldüğü Wuhan’danbu yana 6 ay geçti.
Türkiye’de ilk resmi vakanın duyurulmasından şimdiye kadar neredeyse 100 günü geride bıraktık. Hayatımız ve algımız değişti, korkularımız yer değiştirdi, karantina günlerinden elimizde ne kaldıysa bunun da kadrini kıymetini ne kadar bilmemiz gerektiğini birbirimize anlattık durduk.
Pandemiyle beraber kurulu ve çakılı her şey yerinden oynadı.
Çivisi çıktı birçok alışkanlığımızın.
Olmayacak, akla hayale gelmeyecek hikayelerimiz var artık, milyonlar sokağa çıkamadı, okullar kapatıldı, düğünler yasaklandı, mahalle berberinin usturası yeraltı dünyasına dahil oldu, uçaklar pistte kaldı..
Bu 100 günlük süreçte 1,5 metrelik fiziki mesafe, 1 liralık telli maskeler, 20 saniye sabunlu köpüklü el yüz temizliği, uzaktan tokalaşma, uzaktan eğitim, uzaktan zoom toplantısı yeni hayatımızın ve yeni normalimizin akla gelen ilk simgeleri oldular..
Şimdi asıl meselemize dönelim; normalleşecek mi hayatlarımız, eskiden ne yapıyorduk, bu ara ne yapamıyoruz,“yeni normal” dedikleri şey nedir, “eski normal”imizebir vakit sonra ulaşabilecek miyiz..?
Cumhurbaşkanı kararları, İçişleri Bakanlığı ve diğer bakanlıkların genelgeleriyle parçalı şekilde sahne alacak normalleşme takvimi geçen ay açıklandı, 1 Haziran 2020 milat olarak duyuruldu, otobüs ve trenler tam kapasite çalışmaya başladı, getirilen yasaklar büyük ölçüde gevşetildi, Zonguldak dahil şehirlere giriş yeniden sağlandı,15 Haziran’da kapısında uzun kuyruklarda bekleşen yurttaşlarla birlikte adliyeler açıldı ve yaz rehavetinden farksız gevşeme siyasetinin sonucu olarak her gün artış gösteren vaka sayısıyla beraber Aydın, Muğla ve Antalya sınırına yığılmış bermuda şort ve parmak terlikle birlikte yeniden normal’leşmeye başladık..
Özlediğimiz, şöyle sarılıp yanaklarından şapur şupur öpmek istediğimizeski normal ile çenemizin altına ve kulağımızın arkasına sıkıştırdığımız maskeliyeni normal arasında sıkışmış kalmış halimize bakalım..
Bizim berberin usturası eski normal;makinesi ve makası ise yeni normal.. Öyleyse tıraşa devam..
İktisat mezunu, maliye çıkışlı, mülkiye terbiyesiyle yetişmiş memurların Vakıfbank yöneticisi olması eskiden normaldi; şimdilerde grekoromen ve serbest güreşen madalyalı şampiyonların yönetimde yer alması oldukça normal.. Öyleyse, saray kıspetiyle yağlı ballı güreşlere devam..
Kahverengi ve şiş göbek üniformasıyla mahallemizin bekçisi Hulusi Kentmen eski Türkiye’nin normali idi; bayram vakti Çorlu’da yurttaşın evinin bahçesine gaz spreyi ile saldırarak şiddet uygulayan bekçiler artık çok normal. O zaman, partili kolluk gücüyle dayak ve gözaltına devam..
“Komşu komşunun külüne muhtaçtır” deyişi bizim eski normalimiz. Oysa elinde 50 kişilik infaz listesi ile Ülke TV ekranlarından katliam çağrısı yapan komşumuz Sevda Noyan’lar yeni normalimizdir. O zaman, ihbarcılığa ve liste tutmaya devam..
Binlerce aileye sıcak aş dağıtan, yoksullara yardım elini uzatan Osmanlı şehremini belediyeciliği eskiden makbulmüş. Oysa Kahpe Bizans’ın eline geçmiş Eskişehir, Ankara, Muratpaşa, Odunpazarı, Mersin belediyelerinin ekmeğinin ve aşevinin yasaklanması bugünlerde çok normal. O zaman kayyıma, soruşturmalara, görevden almalara devam..
Kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti, iş mahkemesi güvencesi ile çalışıyor olmak Türkiye işçi sınıfının oldukça eski ve kazanmış olduğu bir normal idi; Covid19’a maruz kalarak çalışmak, şantiyelerde ve demiryollarında can vermek, işten çıkartılacaksa 39lira yevmiyeye talim etmek, kıdem tazminatıgasp edilerek çalıştırılmak emekçilerin yeni normalidir. Öyleyse yoksulluğa, sefalet ücretine, zorunlu arabuluculuğa ve işten çıkartmalara devam..
Hatırlayalım yazımızın başını, neydi normal olan; “aşırılığı, taşkınlığı olmamak..”
Sözlükteki anlamından hareketle hiç eskimeyen normallerimizi bir bir sayalım..
Fatih Tezcan gazeteciliği, Burhan Kuzu siyasetçiliği, Hülya Koçyiğit sanatçılığı, Tevfik Göksu belediyeciliği makbuldür, normaldir.
Ekrem İmamoğlu’na bir kavanoz mermi ile ölüm tehditleri savuran yurttaşın salıverilmesi normaldir.
Pandemiyle Mücadele Eşgüdüm Kurulu’na Türk Tabipler Birliği üyesi hekimlerin yerine hacamatçı ve sülükçü şarlatanların çağrılması normaldir.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanının Üsküdar’da ruhsatsız şadırvan inşa etmesi ve bunu haber yapan gazeteci hakkında soruşturma açılması normaldir.
Neredeyse 4 yıldır içeride tutulmuş bir siyasetçinin eşine yeşil toplu sosyal medya hesaplarından tezgâhlanan cinsiyetçi ve tehditkâr küfürlerin savrulması normaldir, baş tacı edilmiş ahlakın normalidir.
Bilim Kurulu üyesi bir profesörün açıkladığı rakamları ve vaka artış analizinin Sağlık Bakanı’nın milyonlarca izleyici önünde yalanlaması normaldir.
1,5 milyon liralık zırhlı makam araçlarından inmeyen Diyanet İşleri Başkanı’nın, “Fakirliği Allah’a en yakın olma hali” ile açıklaması normaldir.
Diyarbakır Belediyesine atanmış kayyımın mermerden makam banyosu yaptırması ve sahte dezenfektan ürünlerini halka dağıtması normaldir.
Maskeleri halka ulaştıramayan siyasi iktidarın pandemi şartlarında belediyelerin aş pişirmesine, ekmek dağıtmasına, halkla dayanışmasına bloke koyması normaldir.
Kıdem tazminatını kaldırmak için daha dün sarayda yapılan toplantıya yüzünden gülücüğü eksik olmayan TOBB Başkanının çağrılması ve DİSK Başkanının çağrılmaması normaldir.
Okullar, stadyumlar, adliyeler, ibadethaneler, havalimanları kapalı iken ilk iş olarak AVM’lerin açılmasına izin verilmesi normaldir.
Yargıya ve adalete duyulan güvensizliğin bu denli derinleştiği günlerde avukatların tepkisini bastırmak için barolar hakkında soruşturma açılması ve birden fazla baro kurularak avukatların örgütlülüğünü parçalamayı öngören kanun teklifinin meclisin gündemine getirilmesi normaldir.
Yüzlerce çocuğu annesiyle birlikte parmaklıkların ardında hapseden, yüzlerce ağır hasta mahkûmupandemi şartlarında tahliye etmeyerek virüsün insafına bırakan infaz rejimi yasasının geçtiğimiz günlerde çete reislerini, uyuşturucu satıcılarını, çocuk istismarcılarını, kadın katillerini salıvermesi normaldir.
Yazlık sarayı inşa etmek için Ege ve Akdeniz’de dünya incisi koyların imara açılması; Kazdağı/Alpu Ovası/Cerrattepe/Kirazlıyayla/Kaymaz’ın suyunu, ağacını, toprağını korumaya çalışanların dövülmesi, para cezası ve soruşturmalarla yıldırılmaya çalışılması normaldir.
65 yaş üstü yurttaşları yalnızlığa, ilgisizliğe ve tecrite terk eden sistemin 65 yaş üstü Bülent Arınçgilleri ikişer üçer ulufeye bağlayarak parti içindeki kaynamayı bastırmaya çalışmaları normaldir.
Dün Elazığ’da 20 yaşındaki Merve Konukoğlu babası tarafından silahla vurularak öldürüldü.
Geçen yıl eski eşi tarafından sokak ortasında satırla öldürülen Ayşe Tuba Arslan’ın katilinin yargılandığı duruşma Cuma günü Eskişehir Adliyesinde görülecek.
Birileri n o r m a l l e ş m e mi dedi..
Biz zaten epeydir çok ama çok n o r m a l i z..