SONER UÇAK YAZDI...
Dalyancı Konağının dumanı üstünde.
En ünlüsünden, sıradan yoldan geçenine kadar oradaydım diyebileceği bir açılış ile Odunpazarlıların hizmetine sunuldu.
İşin aslı iş kültür ve sanata varınca , salt Odunpazarlıların hizmetine sunmak çok da mümkün değil.
En nihayetinde evrensel bir kavram varsa elinizde, sadece yerel odaklı düşünmek zor.
“Tüm dünyalılara hayırlı olsun” diyelim o vakit.
İnsan içinde olduğu fotoğrafı göremez.
Bu durumun en önemli delili, fotoğrafı elinize aldıktan sonra muzip bir arkadaşınızın başınızın hemen arkasında duran iki hınzır parmağıdır belki de…
Ayaklara el aman dedirten yokuşu tırmanırken, her sokağınının ayrı bir sanat evi, kültür müzesine çıktığını görünce Odunpazarı fotoğrafını bir kez daha elime alıp bakmakta fayda gördüm.
En nihayetinde bir fotoğrafın içindeyiz ve görmemek gayet doğal.
Fotoğrafı eline alınca;
Yeşil Efendi Atatürk ile bir gün galerisi
Ahşap eserler galerisi
Tayfun Talipoğlu daktilo galerisi
Cam sanatları merkezi
Lületaşı galerisi
ve
Dalyancı konağı gibi benim tanıdığım bildiğim pek çok mekanı size de göstermek istedim.
Şehir dışından şehre bakma fırsatı bulanların hafta sonu kendilerini Eskişehir’e atmaları hiç de boşuna değil.
Fotoğrafa dışardan bakmak gibi bir avantajları var...
Kim bilir, fotoğraftaki bazı mekanlara siz daha aşina olabilir, “ Bak, burası da var, şura da var” diyebilirsiniz.
En azından Odunpazarı’nın fotoğrafını elimize aldığımız vakit, hepimizin tanıdığı, belki sık sık gittiğimiz, belki de bir hafta sonu durağı pek çok mekan mevcut olduğunu göreceğiz.
“Tarih kokuyor” derler Odunpazarı için. Artık tarihi resmediyor bana kalırsa. Beşeri hafızamıza mıh gibi çakılacak görselliğide bizlere sunuyor.
Eskişehir’in en eski yerleşim yeri olma apoletini omzuna yerleştiren Odunpazarı’nın apoletini parlattığını hep birlikte görüyoruz.
Siyah beyaz bir fotoğrafın kimi zaman güldüren, kimi zaman hüzne boğan o tılsımından Odunpazarı’ndan geçerken etkilenmemek çok da mümkün görünmüyor.
Mesele sadece fotoğrafa bakabilmekte….