SONER UÇAK YAZDI...
Baştan belirtmekte fayda var. Maksadım hiç de düşüneceğiniz üzere bir tartışma yaratmak değil.
Çünkü canı gönülden inandığım bir husus varsa o da tartışmanın en asgari düzeyde kalması gerektiği.
Hele ki tartışmanın hangi seviye, yahut seviyesizliğe ineceğini bilenlerimiz için tartışmanın çok da fayda getirmeyeceği aşikar.
Niyetimi anlayacağınızı umarak yazıma devam ediyorum.
Muzdan hallice cumhuriyetlerin dahi vatandaşlarına karşı en önemli ve kutsal görevi vatandaşlarının yaşam hakkını korumaktır.
Bunu yaparken vatandaşın onur ve şereflerini de gözetmektir elbette.
O halde devletin yardım değil, bir görevini yerine getirdiğini hatırlatmak da fayda var.
Devletine vergisini veren, devletine karşı her türlü vazifesini yerine getiren ülke vatandaşı, böylesi olağanüstü durumlarda devletten en doğal hakkı olan yaşam hakkını koruması bekler.
Vatandaş vergi verir, devlet hizmet getirir…
Ancak gelin görün ki; tartışmalar yardımlar ve bağışlar çerçevesinde gidiyor.
Yardıma muhtaç olanlar var da, bir de onlara yardım etmek için seferber olanlar.
Hayır; bir salgın sebebiyle mağdur olan veya olması muhtemel vatandaşlar söz konusu.
Bu mağduriyeti en asgari düzeye çekmek ise devletin önemli görevlerinden birisi.
İşi bir vicdani mesele değil, bir hak hukuk çerçevesinde görürsek, yaşanan mağduriyetinden vatandaşın hissesine çaresizlik düşmez.
Dolayısıyla devlet vatandaşlarına karşı sorumluluğunu yerine getirecek.
Bunu yaparken oldukça şeffaf olacak, sağ elin verdiğini sol el görecek anlayacağınız.
Yardıma muhtaç vatandaşın varlığına canı gönülden inanan bizler, vatandaşın nasıl yardıma muhtaç olduğu konusunda hiçbir fikir yürütemiyoruz.
Bu süreçte yürütmeyelim de zaten.
Ancak, vatandaşın yardıma muhtaç hale gelmesini tartışmıyoruz diye de kimsenin alnı ak, işini gücünü yapmak için çırpınan vatandaşlara dilenci muamelesini yapmasını da kabul etmemek gerekiyor.
Bir yanlış anlaşılmaya yol vermeyeyim.
İnsan dilenebilir bu gayet doğal, hatta bir meslek bile olduğunu söyleyebiliriz günümüzde.
Ancak devletin sadaka vermek gibi bir lüksü olamaz.
Buradan bakacak olursak devlet bir şekilde bu zorlu süreci vatandaşa en az mağduriyet yaşatarak geçirmeyi amaç edinmeli.
En başa dönersek, tartışmak oldukça zamansız bir iş şu aşamada.
“Yardım kampanyası belediyeler yapamazlar, biz yaparız” gibi sunni tartışmalar devletin sorumluluğunu unutturmadığı gibi vatandaşın mağduriyetine de hiçbir çare üretecek cinsten değil.
Fakat, zannediyorum AK Parti bu süreçte de kendisine gizemli bir rakip yaratmayı amaç edindi ve devlet içinde devlet olma şiarı ile hareket eden belediyeleri gözüne kestirdi!
Muhtemel ki, birkaç gün sonra yeniden birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğu akıllara gelecek ve aynı ağızlardan kardeşlik türküleri dinleyeceğiz. Ancak kavgayı başlatan da en azından dayak yiyen kadar suçlu değil mi?
Hesse’nin söylediği ile bitirelim Savaşın dışardan değil, ama sizin tarafınızdan yaratıldığını ve istendiğini anlarsanız, barışa giden yol önünüzdedir.