Soner Uçak yazdı...
Ülke topraklarında kendisini gadre uğramış olarak gören, belki de gerçekten haksızlıklarla karşı karşıya olan vatandaşların ortak geliştirdiği refleks pragmatik olmaktan çok daha fazla vicdanidir.
Vicdan söz dinlemez bir insani üretim…
Ruhumuzun bam teli belki de…
Söz ettiğim vatandaşlar, ekonomik gidişatın böylesi hal aldığı bir ortamda daha incinir vaziyetteler.
Örneğin; kızdıkları sadece sayaç okuma bedelleri veya kayıp kaçak bedelleri değil, “neden ben?” veya “neden biz bu bedeli ödüyoruz” sorusuna cevap bulamamanın can sıkıntısı bir yerde.
Poşete ödeyecekleri 25 kuruş ile takdir edersiniz ki; “Tüh ya biriktirip bir araba alırdık” hayali hiç birinin yok.
Sadece incinmişliklerine vurulan kamçıya gösterdikleri tavır söz konusu.
Yazının ana gündem maddesine gelir isek,
Kazım Kurt artık vicdani bir meseledir demiştim.
Kişisel saygı sınırlarını bir kenara koyalım,
Çünkü bu tür teferruatların görünmeyeceği bir körlük evresine girilmiş anlaşılan…
Birkaç örnek ile devam edelim isterseniz.
İYİ Parti’nin Odunpazarı ile ilgili olarak yapmış olduğu çıkışların hangi hak ve hukuk gözetilerek yapıldığını anlayan beri gelsin.
CHP durur mu?
Yerelde bir Kazım Kurt yemece oyunu oynandı ki sormayın gitsin.
AK Parti Odunpazarı adayı valiliğin taşını döşerken poz verdi hatırlayalım.
Devletin yaptığı hastane, stat, parkta “reklam yapamadık” feryadını savuranlar kilit taşına bel bağladı iyi mi?
Hem de belediye alanı içinde, hem de valilik ve belediye arasında yazışma varken…
Yetti mi?
Hayır.
3 gün önce bir fotoğraf iliştirildi bir gazetenin sayfasına
Kazım Kurt’un, görme engeli nedeniyle maçı sadece dinleyerek çözmeye çalışan Mehmet Salih ile gittiği maçtan bir kare
Neymiş efendim meze konmuş, meze varsa viskide varmıştır falan filan
Seviye kıtlığına düşülmüş anlayacağınız, düşüleceğinden hariç
Dün seçime iki, ya da üç belediye başkan adayı girip, demokratik bir şekilde yarışacaktı.
Bugün ise bir vicdani mesele ile diğer adaylar yarışacak.
Vicdan avantajlıdır.
Çocukluğumdan bilirim: 6, bilemedin 7 kişi tanımadığım bir çocuğu hırpalıyordu.
Yusuf yusuf etsem de dayanamadım duruma müdahale ettim.
Belki diğer çocuktan çok daha fazla beni tepelediler ama,
Çocukluğumun bana sunduğu ender kahraman olma fırsatını tepmemekten dolayı duyduğum memnuniyeti sormayın gitsin.
Bakın şuraya yazıyorum
Kazım Kurt yaptıklarını yapacaklarını anlatmasın, seçim çalışması gibi zahmetli işlere girmesin.
Rakipleri ve akıl verenleri böyle çalışsın
Belediye başkanı olarak girdiği seçimden, kahraman olarak çıkmaz ise
ben de bundan sonra köşe yazmayı dahi bırakırım.
Çünkü, yukarda bahsettiğim vatandaşların çoğu herhangi bir haksızlık karşısında tavır geliştirme yeteneğine fazlasıyla sahiptir.
Kimsenin eline pankart alıp “yaşasın Kazım Kurt”, “büyük başkan” diyerek bir eylemde boy göstereceğini, ya da bir “Kazım severler derneği” kuracaklarını da düşünmüyorum elbette.
Unutmayın bahsettiğim vatandaşlar 2002’de belki de sırf haksızlığa uğradığını düşündükleri bir kişiyi iktidara taşımak gibi bir maharete sahip.
Yabana atmayın bence.
Bu vatandaşlar gerektiğinde parti çıkarı, ideoloji tanımadan sadece vicdanının sesini dinleyerek hareket ederler.
Ve şehirlerin, ve de ülkelerin kaderlerini belirleyen gerçek güç sahibidirler.