Seçim sonrasında Kazım Kurt neredeyse bu köşede hiç ele alınmadı.
Bu durumdan Kazım Kurt’un da ciddi sorumluluğu söz konusu.
Konuşmuyordu, Meclis’te kısa değerlendirmelerde bulunuyordu.
Sonrasında ise 15 günlük bir sessizlik dönemine girdi.
Ancak dün televizyonda kendisini hatırlattı.
Kazım Kurt gerçekliğini bir kez daha gözümüze soktu.
Halkı, halka, halkça anlatan en iyi siyasetçi olduğunu bir kez daha gösterdi.
Sadece Eskişehir için de değil üstelik.
Ülkede siyasetçi profiline bakıldığında dahi Kazım Kurt’un anlatma yeteneği ‘ben buradayım’ diye bağırır.
Nedenine gelirsek, tutarlılık ilk sırada yer alır zannediyorum.
Kent Konseyi başkanlığından tanırım.
O zaman ne ise şimdi de aynı.
Daha çok darbe almış, daha çok savaştan çıkmış, daha çok engeli geçmek zorunda kalmış ama o zamanki tavrrını koruyabilmiş bir kişi sözkonusu bir kere.
Yenilgilerden çok zaferlerden geçiyor son zamanlarda Kurt’un yolu.
Ve biliyor musunuz?
Zafer kazandıkça, doğruda durmak daha da zorlaşır.
Kazım Kurt doğrularına kazık çakmış adeta, milim kımıldamıyor
Dolayısıyla kimse sen “yalan atıyorsun” diyemiyor.
“Sen daha önce farklı konuşuyordun” diyemiyor.
Sedece kuru bir tutarlılık nedeniyle Kazım Kurt’un bu denli övgü alması yersiz olur elbette.
Bu denli samimi olması, daha doğrusu; samimiyet için yer, zaman, mekan tanımaması ayrı bir özelliği.
Kendi bam teli ile vatandaşların bam teli aynı mevkide.
Bu yüzden konuştukça vatandaşlar konuşuyor izlenimi yaratıyor.
Dün, her saniyesini pür dikkat izlediğim televizyon programı sonrasında,
Eskişehir için Kazım Kurt’un neden bir gereklilik olduğunu bir kez daha gözlemledim.
Bir şeylere itiraz etmeyi özleyen tarafımızın neredeyse tek temsilcisi.
Ölü toprağı serpilmişti üstümüze kaç vakittir.
O konuştukça bam telleri titriyor, şehrin üstündeki toprak dökülüyordu.
Seversin, sevmezsin,
Küsersin, kırılırsın,
Ayrı konu
Ancak, Kurt’un samimiyetteki ayak direyişine hürmet duymadan geçemiyor insan.
Kazım Kurt’u en İyi ifade eden kelimeler.
Yolun açık, başarı dolu olsun değerli Başkanım.