Yüksel Akpınar yazdı
Evet geçen haftanın en meşhur olan fotoğrafından bahsedeceğim. İlk cümleyi okuduğunuzda belki de aklınıza ilk olarak gelen o resme değineceğim. Herkesin konuştuğu ve geçen haftanın en trend medya haberi olan, Recep Tayyip Erdoğan'ın Aliyev ile başı çektiği Şangay İşbirliği Örgütü nün ağaç dikme töreni esnasındaki oturma düzeni ve düzene atfedilen çıkarımlar üzerinden genel bir bakış açısı ortaya koyacağız.
Türkiye de genel haliyle ikiye bölünmüş halde, söylemler üzerinden devam eden tartışmalar zaman zaman ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirilir. Bunlardan biri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir Dünya lideri olup olmadığı üzerinden bazen canlı yayınlarda ya da sosyal medyada vs. iddialaşılır. Bunun neden önemsendiği ya da önemsenmediği ve ya bunun neden gündemde kaldığı ile ilgili fikir yürütmek mümkündür. Bu yazıda başka açıdan yaklaşacağız. Algılama biçimleri farklılıklarına iyi bir örnek teşkil eden yakın gündem konusu olarak ve hem fotoğraf hem konular hem de algılanış açısından nadir olabilecek örneklerdendir.
Bahsi geçen fotoğrafa bir çocuğun baktığını ve de fotoğraftaki amcalar diye niteleyebileceği kişiler ile ilgili ne düşünebileceğini farz edelim. Oturma düzenine göre ve çekildiği andaki bakış açılarının odaklandığı noktada; kişiler bakımından, baştaki sandalyelere oturmuş kişilerin diğerlerine baskın ve otorite sahibi olduğunu çocuğun düşünmesi çok olasıdır. Yani Sayın Cumhurbaşkanının karizmatik pozisyonundan çıkarımda bulunarak etkilenebilecektir. Genel geçer olarak insanımız ilk izlenimde yetişkin de olsa bu algıya duygusal olarak eğilimlidir. 'Dizmiş hepsine laf anlatıyor', onlarda pür dikkat dinliyor. Çocuğun en çok sözü geçen bu amcadır diye düşünmemesi düşük ihtimaldir. Yani o fotoğrafta, o çocuk ya da ilk bakan çoğu kişi için ‘Masanın Lideri’ nitelemesi doğrudur.
Girişte bahsettiğimiz amcalar düzeyinden fotoğrafa biraz daha derin bakalım. Oradaki ülke liderlerinin Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde kırkını ve ekonomisinin yaklaşık yüzde otuzunu temsil ettiğini temel bilgilerimizle söyleyebiliriz. Bunun yanında Dünyanın yüz ölçümü bakımından en geniş coğrafi alanlarından birisine sahip iş birliği teşkilatındaki devlet adamları olduklarını söyleyebiliriz. Buna zıt olarak, önemli çoğunluğu demokrasi ve insan hakları bakımından geri kalmış devletlerin temsilcileridir. Belarus ve İran'ın durumu ortadır. Bir önceki yazıda bahsedilen medeni olmak ile ekonomik modern gelişmişlik çelişkisini taşıyan Çin, Hindistan gibi ülkelerin temsilcileri de yine bu karede olmasa da organizasyona dâhildir. Rusya temsilcisi karenin içindedir.
Peki, bu fotoğraf başka neyi anlatıyor ya da sorgulatıyor? Bu fotoğrafa ilk bakışta bakan başka biri ne görebilir? Kendi aralarında çatışan, birbirlerine arka planda zarar vermeyi hedefleyen ülkelerin temsilcilerini görebilir. Mesela; İran'ın son zamanlarda Irak'ta ve Suriye'de ülkemizin yaşadığı problemleri tetiklediği biliniyor. Yine İran'ın Azerbaycan'a karşı Ermenistan'ı desteklediği yaygın bir gerçektir. Rusya'nın Mersin'deki nükleer santrali tamamen ele geçirmek konusunda yaptığı girişim haberlere konu oldu. Aylardır Suriye'de Türkiye'nin PKK ve YPG için operasyon isteği yine Ruslar tarafından baskılanmaya çalışılıyor. Yine o fotoğrafta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanımayan ülkelerin temsilcilerini aynı karede görebiliriz. PKK ve uzantılarını tanımayanları da... Diğer yandan Türki Cumhuriyetlerin Rusya ve Çin tarafından yaşadıkları baskı herkesin malumudur. Kırgızlar ile Tacikistan arasında sınır çatışmaları devam ediyor. Yani fotoğrafa sorgulayarak bakan kişi orada bir bütünlük olmadığını dolayısıyla ortada bir liderlik durumu olmadığını görebilir. Temsilciler kendi ülkelerinin liderleridir. Dolayısıyla, bu kadar durum aleyhimize varken bir resimle ilgili duygusal yaklaşıma gerek yoktur.
Bu tür yaklaşımlar nereden kaynaklanıyor ve neden yaygın kabul görüyor? Bunun bir sebebi, birçok alanda ve konuda olan muhakeme etme yeteneğimizin yetersiz kalmasıdır. Sebep sonuç ilişkisini kurarken yeterli değerlendirme yapmayıp veya yapamayıp ilk edinilen fikir, durum ya da kavramın peşin kabul edilmesi sonucunda düşüncelerimiz sabitlenebiliyor. Bu sabitlenme yerine, doğruya ulaşmak için iyi analizler yapabilmek ve vakalarda kök sebepleri bulabilmek gereklidir.
Ülkemizdeki her bireyin sorgulama yeteneğini geliştirmesi gerektiği bir gerçektir. Bu aslında birey olarak bir ödevimizdir. Hem hayatta birçok alanda doğru karar almayı hem de doğru aksiyon almak için gerekli stratejileri kurabilmeyi böyle sağlayabiliriz. İlkokuldan itibaren doğru düşünme basamaklarını bireyde işlediğimizde, yetişip büyüyen çocukların fotoğraflarda gördüğü amcaların hangi konum ve pozisyonunda olduklarını araştırmaları gerektiği akıl etmelerini sağlamalıyız. O nedenle 'düşündüren eğitim' her şeydir, ezbere dayanan eğitim hiçbir işe yaramaz, yaramamaktadır. Soran, araştıran insanlar en çok ihtiyacımız olandır. Bizim ihtiyacımız olan fotoğrafa baktığında o temsilcilerin şeceresini çıkarabilen yeni nesillerdir. O günlerde buluşmak dileğiyle..