SONER UÇAK YAZDI...
Örneğin, depremin öldürdüğünü, binaları yıkacağını bilmeniz halinde, depreme önlem alırsınız.
...Suyun boğduğunu, ateşin yaktığını öğrendiği yaşa gelmişken toplum, yeniden bir şeyi bilmenin anlam ifade etmediği yere doğru hızla ilerliyor.
Akşamları ajans haberleri dinlemek için radyoların başına tüneyen eskilerden, hiçbir şey söylemeyen televizyon haberlerini merakla izleyen kuşaklardan, aman be haberleri ne izleyeceğim toplumuna geçişimiz hafızanızdan söyle bir geçirin…
Korona virüs günlerinin ilk başında bir tartışmadan hatırlarsınız; “şehirlerdeki hasta ve ölü sayısını bilseler ne olacak?” denmişti de, daha sonra bizde kendi kendimize dedik ki “gerçekten bilsek ne olacak…”
Bir şeyi öğrenmenin beraberinde getireceği bütün toplumsal refleksler nasıl oldu da bir anda buharlaştı.
Toplumda bu felç hali uzunca bir süredir hepimizin dikkatini çekiyor eminim.
Toplumsal duyarlılığın en alt seviyelerde gezindiğini biliyoruz.
Ancak ne çare, bilsek ne olacak.
Maskelerin önemini bilmediğimiz düşünülüyor, aksine bu bilgiye toplumsal bir refleks üretemiyoruz.
Toplumun her kesimindeki iktidar ve muhalefetin ortaklaştığı yegane uzlaşı maddesi şu zannediyorum.
“Herkes her şeyi öğrenebilir yeter ki bir tavır geliştirmesinler…”
Sadece siyaset değil, kültürel, bilimsel, iktisadi ve yerel iktidarların tamamı “çok şey bilseler bile bir şey yapmasınlar da el sıkışmışlar”
Peki; nasıl oluyor da bir şeyleri bilmek bu kadar hareketsiz kılıyor toplumu…
Çok basit; toplum, kaderini iktidarları ile bir tutuyor.
Özellikle kendi iktidarları ile…
Bu noktada bildiklerinin kendi iktidarına yaraması gerekiyor.
Bir diğer unsur ise bilinenlerin arkasında başka bir bilinmedik olduğuna duyulan inanç
Öte yandan televizyon ve gazeteler bilinen şeyi değersizleştirmek konusunda oldukça maharet sahibi.
Aynı isimler ve eskidikçe yenilerinin takviye edildiği "bilmişler" sürekli olarak bilgiyi değersizleştirme işlevi görüyor.
Ve bir diğer unsurda elbette alternatifsizlik.
Öğrenilenin, toplumu harekete geçirmesi için zemin yok oluyor.
Haliyle gökyüzünde uçuşan kızgınlıklar, öfkeler, acılar ve sevinçlerle karşı karşıya kalıyoruz.
Kimi zaman trafik o denli sıkışıyor ki tepkimsiler bir birleri ile çarpışıyor.
Eminim ki yazdıklarımı biliyorsunuz.
Bildiğinizden ben eminim en azından.
O zaman ne yapalım?