Yahya Kaya yazılarıyla esgundem26.com'da...
Ekonomiyle ilgilenmeyebilirsiniz.
Ancak bu, sizin olası bir krizin sonuçlarından etkilenmeyeceğiniz anlamına gelmez.
‘Yastık altında dolarım da yok, şükürler olsun dolar borcum da’ diyip ‘Dolar’dan bana ne?’ de diyemezsiniz.
Vatandaş olarak devletin malı pek bizim malımız sayılmaz ama borcu hep bizim borcumuzdur.
Ve bu borçlar genelde dövize endekslidir. Türk lirası değer kaybettikçe cebimizdeki paranın alım gücü düşer, borçlar artar.
Gerçi önceleri pek fark edilmez. Çünkü yandaş basın ve AKP propagandası öyle bir çalışır ki! Enflasyonun yüksek çıkması ‘emekliye zam müjdesi’ olarak verilir mesela. Ekmeğe gizli zam ‘Ekmek hafifliyor! İsrafa son, obeziteye hayır’ şeklinde sunulur televizyonlarda. Yani ortada bir sorun yoktur genelde. Varsa da kesin ya dış güçlere bağlanır ya teröre. Bu kulaklar patates fiyatındaki artışı ‘Depolarda, mağaralarda patates saklıyor teröristler. Sırf hükümet zora düşsün diye’ sözleriyle açıklayan duydu. O yüzden ekonomide büyük yıkım yaşanıyorken vatandaşın gerçekleri televizyondan, gazeteden öğrenme şansı hayli azaldı. Ama gerçek inatçı işte, ne kadar saklasan da ortaya çıkma gibi bir huyu var. Çarşıda, pazarda ; eve gelen faturada, ay sonunda cepte kalmayan parada ortaya çıkıveriyor.
Tek tek neye ne kadar zam geldi yazmak zor. Hem liste uzun hem daha yazılanın mürekkebi kurumadan yeni bir ‘güncelleme’ geliyor. Peki emeğiyle geçinenler bu zamlarla, krizle nasıl başa çıkacak? Basit bir mantıkla şöyle düşünelim. ‘Dövizdeki artış BOTAŞ’ın elektrik üretim santrallerine verdiği doğal gaza zam yapılmasına yol açtı. Elektrik ve doğalgaza gelen zam üretim maliyetlerini doğrudan etkileyeceği için iğneden ipliğe tüm tüketim ürünlerine zam olarak yansıyacak. Bir kısmını şimdiden gördük bile. Yukarıdan aşağıya, en son olarak da marketteki fiyata yansıyan zam silsilesi karşısında eli kolu bağlı görünen kim? Tabii ki ücretli çalışan işçiler, emekçiler.
Suya neden zam geldi dendiğinde 'Ama dolar arttı? Maliyetler yükseldi.' denebiliyor. Simitçiye 'Bu simit niye zamlandı? desen suçu o fırıncıya, fırıncı susamcıya, susamcı dövize atar. O zaman ücretli çalışanların da ek zam talep etmesi ‘her şeye haddinden fazla zam geldi, maaşıma zam istiyorum’ demesi en doğal hakkı değil mi?
Peki büyük sermaye sahipleri etkilenmeyecek mi peki? ‘İş dünyası’ vergi affıyla, devlet teşvikleriyle üstüne bir de çalışanlardan ‘fedakârlık’ talebiyle vaziyeti kurtarma, hatta fırsata çevirme hazırlığında zaten. Onların geleceğini düşünenler var yani. Şimdilik hazırlıksız gözükenler emeğiyle geçinenler.
Ekmek zammı söz konusu olunca yoksulluğa karşı bayrak açıp(!) askıda ekmek kampanyası başlatanlar, elektrik zammından sonra da ‘askıda elektrik’ fikrini düşünmüşler midir acaba? Zira iktidarın ilk icraat olarak yaptığı ‘güvenlikçi’ politikalar, ekonomik krizi çözmekten ziyade krizin ortaya çıkaracağı toplumsal rahatsızlıkları ve tepkileri önleme hazırlığı yaptığı izlenimi uyandırıyor. Yani bazı çevrelerden sıkça duyduğumuz ‘Hep beraber dibi görelim, belki ülke olarak akıllanırız’ beklentisi de emekçilerin ve muhalefetin bu dağınık vaziyeti de göz önünde bulundurulunca ‘o inişin çıkışı olur mu acaba?’ dedirtiyor.
Hem tek tek emek örgütlerinin sessizliğine hem de Eskişehir’deki tüketici derneklerinin yapılan zamların ‘zam yapıcısına’ göre bir şaha kalkıp bir ölü taklidi yapmasına bakılırsa tutarlı ve de birleşik bir hareket şart.
1)Zamlar geri alınsın.
2)Maaşlara ek zam yapılsın.
Emeğiyle geçinenlerin, ücretli çalışanların sıkıca sarılacağı başlıca talep. Bu talep etrafında birleşmenin ilk adımı da emek örgütlerinin, emekten yana siyasi partilerin bir araya gelmesi olabilir. Bu birlik elbette eline bir sihirli değnek alıp emekçileri krizden koruyamayacaktır. Ancak emekçilerin aydınlatılmasında, haklarına sahip çıkma niyetine girdiklerinde bir pusula olma noktasında önemli işlevi olacaktır. Eskişehir emek ve demokrasi mücadelesi tarihi böylesi olumlu tecrübelere sahip.