Saadet Partisi Eskişehir milletvekili aday adayı Fesih Bingöl, Ayşe Kaytan Uçak’ın gündeme ilişkin sorularına yanıt verdi.
Genel Başkanınız Temel Karamollaoğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olabilmesi için başlatılan ‘100 bin imza’ kampanyası nasıl gidiyor? Eskişehir’de kampanyaya ilgi nasıl?
Eskişehir kültürü yüksek olan bir şehir. İnsanlar gelip, özgürce burada tercihlerini yapabiliyor. Ülkemizin ihtiyacı olan şeyde bu. Tam da kutuplaşmanın ve ayrışmanın bu ülkede körüklendiği bir dönemde bu şekilde farklı partilerin aynı yerlerde stant kurarak birbirlerini destekleyerek çok iyi ilişkiler kurması Türkiye’nin arzu ettiği tablo. Buna ihtiyacımız var.
Bugün Türkiye’nin ekonomik sorunları çok ciddi. Dış politika tamamen çökmüş durumda. Ülkede üretim yok. İnsanlar işsiz. Yarınlarına umutla bakamıyor. Dolayısıyla bu tablo birliği ve beraberliği ortaya koyuyor. Biz aynı ülkede yaşıyoruz. Ayrılıkları değil, birliktelikleri önemsemeliyiz. Ülkenin buna ihtiyacı var. Üniversiteyi bitiren insanlar iş bulamıyor. Ülke borç batağında. Üretim yok. Ülkeyi yöneten hamasi iktidarlar, dış politika da ülkeyi çöküntüye uğratacak hareketlerle ülkenin itibarını da zedelediler. Bugün AK Parti’nin insanlardan özür dilemesi gerekiyor.
“100 bin imzanın anti demokratik bir uygulama” olduğunu savunanlar var. Siz bu uygulamayı antidemokratik buluyor musunuz?
Bizim şuan Cumhuriyet Halk Partisi, İyi Parti ve Demokrat Parti ile yaptığımız seçim ittifakı yani işbirliği ittifakının temel maddelerinden biride bu. İnşallah güçlü bir parlamento oluştuğu zaman tekrar bunun gündeme getirilmesiyle ilgili bir çalışma yapacağız. Bu çok ciddi bir haksızlık. Bize ne önerirsiniz diye sorarsanız, biz deriz ki; Türkiye’de gerçekten 100 bin imza değil de parlamentoda temsil kabiliyeti bulan partilerin dışında da Türkiye’de örgütlenmelerini tamamlamış tüm siyasi partiler aday göstermelidirler.
Cumhurbaşkanı adaylarıyla ilgili 136 bin lira da müracaatta para alıyorlar. Eğer aday olma hakkını 100 bin imza ile elde edebilirse o para iade ediliyor. Gücü elinde bulunduranlar veya muhalefet partileri seçim kanunlarına dayanarak hazine yardımı alıyor. Biz hazine yardımının da haksız şekilde dağıtıldığını ifade edelim. Bizim paralarımızın alınıp başka insanlara verilmesini çok doğru bulmuyoruz. Ya bu para herkese eşit şekilde verilmeli ya da üye sayısına göre bu adil şekilde bölüştürülmelidir. Ama temel doğru hiç kimseye verilmesidir. Çünkü bizim insanımızın parası. 2018 yılı ile birlikte toplam hazineden dağıtılan para 500 trilyon. Kimin parası? Bizim paramız.
Saadet Partisi’nin, CHP ile yaptığı ittifak eleştirildi. Bu eleştiriler için ne diyeceksiniz?
Millet İttifakı ülkenin önünü açabilecek bir formatta hazırlanmış. Temel kriterler, ilkeler bazında bir uzlaşma var. Ülkenin muhalefet olarak önünü açabilecek bir tablo, umut verici bir tablo… Yıllardan beri ihtiyacımız olan bir şeydi. Bunu çok önemsiyoruz. Ülkenin gerçekten buna ihtiyacı var. ‘Millet İttifakı’ umut verici bir tablodur. Genel Başkanımız Temel Karamanoğlu, bu konuda ciddi bir görev üstlendi.
Temel Karamollaoğlu, son günlerin parlayan siyasetçilerinden birisi. Özellikle sol kesimde de bir sempati kazandı. Bunun sebebi ne olabilir?
Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Biz aynı ülkede yaşıyoruz. Yaşam tarzımız, dünya görüşümüz, inançlarımız farklı olabilir. Biz bir arada beraber yaşama kültürünü güçlendirmeliyiz. Çünkü bizim ortak paydalarımız var. Aynı şeylerden acı duyuyoruz. Dolayısıyla birliktelikleri fazla olan insanların kutuplaştırarak, ayrıştırarak, ötekileştirerek onları düşman saymak çok doğru bir şey değil. Temel Bey bu konu üzerine vurgu yapıyor. Siyasetimizin merkezinde öncelikle insan var. İnsanlara değer veriyoruz. İnsanların farklı görüşleri olabilir. Yaşam tarzı farklı olabilir. Buna saygı duymamız lazım.
Genel Başkanımız geçen çok önemli bir şey söyledi. Dedi ki; ‘Bize hükümet edenler, yüzde 50 gücü kendi elinde bulunduranlar diğer yüzde 50’yi düşman olarak görüyor.’ Şuan Türkiye’deki temel sıkıntı birbirimizi anlamama ve dinlememekle ilgili. Biz birbirimizi dinlediğimiz an, anlamaya çalıştığımız an mesele kökten çözülür.
Şuan Türkiye’nin 616 milyar dolar borcu var. 5 tane şeker fabrikası satıldı. Ülke kaynakları satılıyor. Temel Bey ittifak partilerine çok güzel bir şey söyledi: ‘Biz güçlü bir şekilde parlamentoda temsil hakkı bulalım ki, bunlar kalan birkaç tane fabrikamızı da satmasınlar.” Akarsularımız satılacak, ormanlarımız satılacak…
Bazı ekonomist ve siyasetçiler Türkiye ekonomisindeki gelişmelerin, ülkede ekonomik krizin yakın olduğunun sinyalini veriyor. Siz böyle kriz bekliyor musunuz?
IMF’ye borcumuzu büyük ölçüde ödedik. Cumhurbaşkanımız övünerek anlatıyor. 23 milyar dolar dış borcumuz vardı. Onu ödedik IMF’ye. Fakat bu IMF’ye ödediğimiz borcumuzu biz bu hükümet döneminde 50 milyar dolarlık özelleştirme yaparak ödedik. Üreterek değil ülkenin kar eden kuruluşlarını satarak ödedik. Türkiye bir dar boğazda. Türkiye şuan köprüden önceki son çıkışta. Bu köprüden önceki son çıkışı da iyi değerlendiremezsek o denilen tablo hakikaten gerçekleşir. Ülkede ekonomik kriz var. Bunlar Varlık Vergisi de getirecekler. Emekli ve memur maaşlar yüzde 15, 20 oranında düşürülecek. Çünkü buna ihtiyaçları var. Para yok. Kimin evi, arabası, tapulu gayrimenkulü varsa her birinden yüzde 15,20 oranında bir defaya mahsus olmak üzere varlık vergisi alacaklar. Buna yönelik teknik çalışmalar şuanda yapılıyor.
24 Haziran seçimlerine gelirsek, nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
Cumhurbaşkanının dün Kayseri’de katıldığı bir toplantıda yüz hatlarına bakarsanız, ciddi bir tedirginlik içerisinde olduğunu görürsünüz. Şuan kamuoyu araştırmaları onlar açısından umut verici değil. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de, parlamento seçimlerinde de muhalefet başarı elde edecek. Bu da Türkiye’nin lehine olacaktır. Parlamento çoğunluğu muhalefetin elinde olacak. Şuan ki ‘cumhur ittifakı’ seçimi kazanmak için değil kaybetmemek için ne gerekiyorsa onu yapıyor. Her gün kamuoyu araştırması yaptırıyorlar. Tablo önlerinde. Tablo onlar için umut açıcı değil.