Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin başarılı ve bir o kadar deneyimli sanatçısı Mert Kırlak ile Yasak Meyve yayınlarından çıkan ‘Dünya’nın İlk Günü’ adlı kitabı üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdim. Türkiye’de yer tutmuş oyunculuğunun yanısıra şiir dünyasında da önemli bir yer tutacak olan Mert Kırlak, şiire tutkusunu bizlerle paylaştı.
Şiir kitabını elime aldığımda duygu yüklü dizeler arasında kayboldum. Çünkü, o oğluna olan bir hasreti dizelere dökmüştü. Bir sevdanın yansımasıydı. Kronolojik bir hayat akışıydı Mert Kırlak için.
Bu röportajdan sonra kitabı almak isteyenler mutlaka olacaktır. Bir çırpıda okunan bu kitabı Eskişehir’de Kıraathane Kültür -Sanat Kafe’den temin edebilirsiniz. Mert Kırlak diyince tiyatrodan konuşmamak olmazdı. Ucundan tiyatroya da değindik. Keyifli bir röportaj oldu. Umarım beğenirsiniz.
Bizi takip etmeye devam edin.
Çünkü Eskişehir’de Kültür- Sanatın nabzı burada atıyor.
Eskişehir’in ve tüm Türkiye’nin tanınan oyuncularından Mert Kırlak’ı bir de senin sözlerinle kısaca tanıyalım?
Mert Kırlak, zamanının güler yüzlü, başı dik işçi kasabası Karadeniz Ereğli'sinde 1978 kışında doğdu; defnelerle, kömür ve demir tozuyla, osmanlı çileği tarlalarıyla ve deniz ile büyürken, 17 yaşında Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Sahne Sanatları Bölümü Tiyatro Anasanat Dalı'nı kazandı.2000 yılında Eskişehir Şehir Tiyatrolarının kuruluş kadrosunda tiyatro oyuncusu olarak çalışmaya başladı. Bu şekilde süren giden bir serüvende Mert Kırlak,yaşamını sürdürmeye devam ediyor.
Oyunculuğu konuşacağız; ancak ilk şiirle başlayalım. “Dünyanın İlk Günü” şiir kitabın okuyucularla buluştu. Şiir kitabı yazma fikri nereden çıktı? Neden şiir?
Kuvvetle muhtemel, oyunculuğa da oradan şiirden varmışımdır. Şiire başlama bahsinde benim geç çocukluk insanlarımdı O. Veli, Rifat, Anday. Baştacı Nazım. Erken gençlikte, hatırladıklarım Neruda, A. Zekai, Gülten Akın, Lorca, H. Hüseyin, A. Arif, Aragon, Shakespeare, Homeros, Ü. Yaşar zincirime eklenmiştir. Ve gençliğin kalbe dönük namlusu kalkık horozluğunda, Mayakovski, Behramoğlu, Cansever, Brecht, Uyar, Süreya, Ayhan, Berk.. İ. Özel o aralar beni vurmuştur; Misal S.Karakoç üstümde gökyüzüdür, kararındayım. A. Erhan baruttur barut. Ben şairleri severim, şairlik kıyafetlerini değil. Şiir, rutine, çürümeye karşı bir simurg işte.. Her seferde yapılanmak durumunda, fışkırır bir hayata, kurulur bir hayatla çarpan bir simurg bumerangı.. O nesnelerin dünyasına, ve dahi bilince ve boşluğa bir müdahaledir. Dil'e ve anlama devrimci bir müdahale.. O sonradan öncesine gerilen bir yay, tay, ay..
Önce o vardı.
Kitapları basılmış şairlerin hemen hemen hepsini okumaya çalışırım.. A.Erhan'dan E.Ercan'dan C. Çapan'dan Elif Sofya'ya, Betül Dünder'e, Emel İrtem'e, Ender Can'a dudağımın ucunda açan iki yüz isim var. Şiir mesaimdir benim.
Öte yandan, Dünyanın İlk Günü'ne gelirsek, 1993 yılında KDZ.Ereğli'de Anadolu Matbaası işçileriyle dizgiye hazırladığımız 'Eros'un serenadında yedi parça aşkı saymazsak yıllar boyu mahlaslarla yazdığım fanzinler ve dergiler dışında, ismimle anılmasını istediğim bir dosyaydı, kitaplaşmasının nedeni budur.
Alışılmamış bölümler içeren bir şiir kitabı ile karşı karşıyayız. Bir solukta okunan şiirler, değişik bölümlerde yer alıyor. Nasıl bir sıralama oluşturdunuz?
Bir hayaline dur; dünyanın ilk günü ne ola? Hafızamda akıp giden çağrışımlarıyla, dumanlı bir aşkınlık şahikası, yeniden doğma, mitoloji kaynaklı manzara, aşık, maşuk adem , havva, pulluk yapılmış kelepçelerin ilk günü, tahakkümün bütün kalelerinin yıkılması, taşı yaran incir..
Dünyanın İlk Günü, belirli parçalarda, tek tek şiirlerde,öte geçelerden ıslık çalan, aslında külliyen, evinin son sayfasında oğul'a çocukluğa ve çocuklara tek nefesle mırıldanılan tek bir cümledir.
Kitabın arka kapağında yer alan “İmam Gazali’den Şolohova geçen bir proleteri oğlu çünkü…” cümlesi özenle seçilmiş görünüyor. Neden böyle bir tanımlama?
Babam işte.. İmam Gazaliyle Soholov'a geçmiştir; aşıklığa, yeşilçama, şaraba.. Sevgili Editörün takdiri.
Gelelim tiyatroya; Mert Abi, Şehir Tiyatrolarının sevilen oyuncuları arasındasın. Kurulduğu günden bu yana birden fazla oyunda yer aldın. Yönetmenlik yaptın. Eskişehir Şehir Tiyatroları’nın sendeki yerini, duygularını alabilir miyiz?
Kurulduğu yıldan bu yana yaklaşık otuz oyunda görev aldım. Türkiye’nin en iyi kurum tiyatrosunda, Eskişehir Şehir Tiyatrolarında çalışmaktan onur duyuyorum.
Sezon yaklaşıyor. Harika bir projenin içinde olduğunu biliyorum. 100. Oyunun sergileneceği “Bir Şehnaz Oyun”. Biraz bahsedebilirsin?
Bir Şehnaz Oyun.. Şehrin Tiyatrosunda ilk kalp taşkınlığım.
“Bir Şehnaz Oyun” harici Şehir Tiyatroları’nda bu sezon için bir oyunun olacak mı? Gerek yöneteceğin gerekse de oynayacağın?
Yönetmek için bir İ. Hatsor, 'Maskeliler'.. neden olmasın.
Başta tüm Türkiye’nin tanıdığı dedim. Boşa demedim. Çünkü dizilerin de aranan yüzüsün. Bir dizi veya film çalışması var mı?
Hele Bir Şehnaz Oyun bir perde desin...Şu anda ona kilitlenmiş durumdayım. Ondan sonrav önümüze bakıcaz.
Tiyatro’nun Ülkedeki şu anki durumu ile ilgili neler söylersin?
Bu Dünya güzel, Gülhane güneşlik.. Daha başka anlatılacak bir durum olamaz herhalde..
Zaman ayırdığın için çok teşekkürler, eklemek istediğin bir şey var mı?
Asıl ben teşekkür ederim, güzel şeylerin olacağı inancı ile sevgiler..
Gülten Akın ile bitirelim mi bu iyi sohbeti Sevgili Hüseyin?
Durup ince şeyleri anlamaya
Kimselerin vakti olmasa da
Okulların kadın öğretmencikleri
Tatil günlerini çoğaltsalar da
Kutsal nemiz varsa onun adına
Gözlerimiz için bağlar dokusalar da
Birikimler ve çizgiler gitgide gitgide
Açmaya ilkyaz çiçekleri
Bir gün birileri öte geçelerden
Islık çalarlar yanıt veririz