Bir yolculuktur, sanat. Hayat gibi.
Hayatta ne olacağını bilmezsiniz ya, sanat için de aynısını söyleyebiliriz. Bu sanatın bütün dalları için geçerli. Ne ile uğraşırsanız uğraşın, amaç en iyisini yapmak olmalıdır.
Her hafta sizlerin karşısına sanat alanında başarılı grupları, sanatçıları getirmeye çalışıyorum. Elimden gelse her güne sığacak konu var arşivimde. Fakat yoğun bir tempo olması sebebiyle haftalık karşılaşıyoruz. En kısa zamanda bunu ikiye çıkarmayı düşünüyorum. Çünkü sanatın nabzı öyle haftalık atmaz. Her an içinizde hissetmeniz gerekiyor.
Sizlerle buluşturduğum/buluşturacağım bütün kişiler sanatı hayat felsefesi olarak misyon edinmiş kişiler.
İşte o kişilerden birisi; METE AYHAN…
Çalışkanlığı, üretkenliği, ağabeyliği ve tiyatroya koyduğu katkılarla derya denizdir Mete Ayhan. Oyunculuğunun yanında yönetmenliği ve proje konusunda üstatlığı değinilecek ayrı bir konu. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın başarılı sanatçısı Mete Ayhan ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Haller Gençlik Merkezi’nin meşhur ve tarihi Mazlumlar Muhallebicisinde tatlı yedik, hasret giderdik. Daha yapılacak çok şey var diyor. Hayata umut dolu bakan, dirayetli bir sanatçı Mete Ayhan.
Onunla ilgili merak ettiğiniz her şey bu röportajda. Ben kendisine çok ama çok teşekkür ediyorum.
Umarım beğenirsiniz.
KARŞINIZDA Şehir Tiyatroları’nın başarı sanatçılarından METE AYHAN
Eskişehir’in sevilen tiyatro oyuncusu Mete Ayhan’ı tanımayan yok, biliyoruz. Ancak seni, senin cümlelerinizle tanıyalım. Mete Ayhan kimdir?
Bence Mete ne kadar büyüse de çocuk kalan, her şeyi merak eden, sahnede doğduğunu zanneden ve kendini okur yazar sanan bir tür deli.
Mete Abicim, Eskişehir Şehir Tiyatroları’nın kuruluşunu ve bu süreci konuşacağız. Ona geçmeden önce, daha önce hangi kurumlarda çalıştın? Bir sürü turne yaptığını biliyorum. Bunlardan bahsedebilir misin?
Eskişehir’e yerleşmeden önce profesyonel olarak İlk Ankara Sanat Tiyatrosu’nda oynamaya başladım. Okulda daha üçüncü sınıftaydım. Benim için harika bir deneyimdir. Başta Altan Erkekli olmak üzere bütün AST velim, ağabeyim, kardeşim ve ailem olmuştu. O yıllarda AST Rutkay Aziz’in Sanat Yönetmeni olduğu bolca turne yapan bir tiyatroydu. Bu nedenle Türkiye’de gitmediğim veya oynamadığım sahne çok azdır. Yeri gelmişken turneler de beni yanından ayırmadan gittiğimiz şehirler de en güzel yerleri bana tanıtan Koray Ergun ağabeyime teşekkür borçluyum.
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın sevilen ve bir o kadar da takip edilen oyuncuları arasında yer alıyorsun. Bu tiyatro ile nasıl tanıştın? Mutlaka bir öyküsü vardır. Bunu senden dinleyelim.
Ben AST da profesyonel oyuncu olarak bol turne yapınca okulu biraz uzatmıştım. 2000 yılında bitirme tezimi verirken arkadaşlar Eskişehir’de Şehir Tiyatrosu açıldığını söylediler. Eskişehir’e turneler dolayısıyla çok gelmiştim. Hep bende iyi bir duygu uyandırırdı. Sınava girdim. Sonucunda Eskişehir Şehir Tiyatrolarının kurucu kadrosunda yer aldım.
Seni birden fazla oyunda Eskişehirliler; hatta tüm Türkiye izliyor. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın başarısı gün geçtikçe katlanıyor. Yakın zamanda prömiyer yapan Bir Şehnaz Oyun’da rol alıyorsun. Aslında Bir Şehnaz Oyun’un Şehir Tiyatroları açısından ayrı bir önemi olduğunu da biliyorum. Hem bundan hem de oyundan ve prova sürecinden bahsedelim?
Bir Şehnaz Oyun bizim tiyatronun ilk projesidir. Bu nedenle göz bebeğidir. Uzun yıllar boyunca da Haller de ki Tepebaşı sahnesinde başarıyla oynandı. Şehnaz Oyunla ilgili o kadar çok anım var ki rahmetli Ergin Orbey hocamızın bu oyunu seçtiği, rollerini dağıttığı, ince ince işleyerek provalarını yaptığı günler mi desem. Kostümlerimizi dekorlarımızı sırtımızda taşıyarak hep beraber üstlendiğimiz kuruluş sancılarımı desem. Kulisinde bir çok acı tatlı anımı desem. Sayfalara sığmaz gerçekten. Bu sezon da bir nostalji olsun diye tekrar Murat Atak rejisi ile oynuyoruz. Prova süreci çok duygusal geçti gerçekten hepimiz o ilk yıllara bir geri döndük. Her oyun akşamı Devrim (Devrim Özder Akın) “17 yıl sonra tekrar perde” dediğinde çok heyecanlanıyorum. Final şarkısını söylerken 1300 kişilik salona bakıp 200 kişilik salonda başlangıcımız ve sonra yavaş yavaş büyümemiz aklıma geliyor. Duygulanıyorum. Gurur duyuyorum. Mutluluktan ağlayasım geliyor.
Mete Ayhan, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda birden fazla görev üstlendi. Genel Sanat Yönetmen koltuğunda da bir süre görev yaptın. Onun yanında Gençlik Sahnesi’nin kuruluşunda da görev aldığını biliyorum. Gençlik Sahnesi serüveni nasıl gelişti?
Doğru uzun yıllar çeşitli görevlerde tiyatroya yönetici olarak hizmet ettim. Genel Sanat Yönetmenliğim döneminde Berkay Akın ile birlikte Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu birimini kurduk ve Festivali başlattık mesela. O günlerde ülkemizin tiyatrosu için küçük görünen büyük bir adım attığımızı düşünüyorum. Gençlik Sahnesinin yeri ayrı çünkü orada yetiştirdiğiniz gençlerden hemen karşılığını görüyorsunuz. Hayata dokunduğunuzu hissediyorsunuz. Bir sanatçı için daha mutluluk verici bir şey olamaz. Gençlik Sahnesini çok uzun yıllar önceden istediğimiz bir şeydi. Emre Basalak’ın Genel Sanat Yönetmenliği zamanında bizim İsmail Dündar’ın “hadi kuralım şunu ağabey ne bekliyoruz” teşviki ile İsmail Dündar ile beraber kurduk. İlk hocaları Hakkı Kuş, Ezgi Coşkun, İsmail ve bendim. İlk öğrencilerimiz benim için unutulmaz onlar benim kardeşim hatta bazıları çocuklarım gibi oldular. Şimdi Gençlik sahnesi Emre Basalak’ın yönetiminde daha da başarılı olarak geleceğe doğru yürümekte.
Şehir Tiyatroları’nın kuruluşundan bu yana kaç tane oyunda yer aldın?
Yanılmıyorsam 20 kadar projede görev aldım.
Unutamadığın, oynamaktan ayrı keyif aldığın, senin için ayrı bir yeri olan mutlaka bir oyun vardır. Hangi oyun?
Var tabii ki Bilgesu Erenus’un yazdığı Ahmet Mümtaz Taylan’ın yönettiği “Misafir” çok özeldir benim için. Ben başrolü üstleniyordum. Fakat öyle iyi bir takım oyunculuğu oynuyorduk ki, o projede görev alan herkes o oyunu unutamaz. Tiyatronun en iyi oyunu diye andığımız, hatta en uzun süre sahnelediğimiz oyundur. Oynadığım Musa rolü benim bir yerlerimde hala yaşar aslında. O kadar ciğerimizle yüreğimizle var ettiğimiz bir oyundur.
Şu anda yürüttüğün başka oyunlar veya projeler mevcut mu?
Bende proje bitmez. Üretemediğim çalışamadığım zaman kurtlanırım. Çok fazla işle uğraşmak gibi bir hastalığım da var. Bir taraftan Çocuk Tiyatrosuna özel bir ilgiyle eğilmeye başladım. Yazıyorum çiziyorum sahneliyorum falan. Diğer yandan oyun ve öykü yazmaya devam ediyorum. Daha basılmasalar ya da sahnelenmeseler de rutinde gidiyor. Asıl önemlisi Eskişehir Şehir Tiyatroları’nda aktif bir “Kukla Tiyatrosu birimi” oluşturmanın ilk hazırlıklarını yapıyorum. Onun dışında irili ufaklı birkaç proje daha var. Bir aksilik olmazsa kısa zaman içinde bazıları hayata geçecek umarım.
Yapmak istediğin bir oyun veya içerisinde yer almak istediğiniz bir proje var mı?
Benim bir dönem çok üstüne düşüp şimdi ise biraz peşini bıraktığım Henrik İbsen’in Peer Gynt oyununu tek kişilik bir proje olarak tekrar düzenleyip oynamak var. İnşallah bir gün yapmayı başarabilirim.
Tiyatronun Türkiye’deki durumu ile ilgili ne düşünüyorsunuz? İlgi artıyor mu yoksa azalıyor mu?
Ülkemizde ilginç bir şekilde tiyatroya ilgi gittikçe artıyor. Tabii günün koşulları çok değişti. Günün koşullarına göre ilkeli argümanlar geliştirmeyi başaran tiyatrolarda bir adım öne çıkmaya başladı. Bu seyircilerimizin de artık iyi yönde değiştiğinin göstergesi sanırım. Tabii özel tiyatrolara olan desteğin artması gerektiği çok aşikar. Ben bu destek Avrupa koşullarında olsa Türk Tiyatrosu’nun da kısa zamanda çok ilerleyeceğini düşünüyorum.
Bu kadar yoğun programda Esgündem26 ailesine zaman ayırdığın için çok teşekkür ederiz. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey varsa onları da alabiliriz.
Ben teşekkür ederim bu fırsatı verdiğiniz için sizin aracılığınız ile hayatıma dokunan herkese de şükranlarımı sunuyorum.