Adil ticaret kavramı dünyanın birçok ülkesinde hayata geçirilmiş bir uygulama olarak göze çarpıyor. Uygulama ile üretici korunurken, işletmeciler aracılara muhtaç olmuyor. İşletme müşterileri ise hep aynı kalitede sunulan hizmetin keyfini çıkarıyor. Adil ticaret ile asıl yapılmak istenen ise, gelir eşitsizliği azaltmak. Eskişehir'de birçok yöresel lezzeti müşterilerine hep aynı kalitede sunmayı başaran Ayten Usta Gurme Restaurant, adil ticaretin bir benzerini Türkiye'de kurulduğu yıldan itibaren uyguluyor. Hep aynı üreticiden ürünleri temin eden Ayten Usta, aracılara ödemek zorunda kaldığı ücreti direkt olarak üreticiye takdim ediyor. Bu yolla üretici elinde mal kalacak korkusunu da yaşamamış oluyor.
"Ürettiklerinin adil bir şekilde karşılığını alabilmiş oluyorlar"
Pazarlama Müdürü Aybike Çetin, mutfakta kullandıkları ürünlerin nerelerden geldiğini anlattı. Üreticiyi korumak adına yaptıkları proje hakkında bilgiler veren Çetin, "Yumurtayı Seyitgazi’de bulunan bir çiftlikten alıyoruz. Kuru fasulyeyi 12 yıldır Erzurum İspir’den alıyoruz. Bamya, Amasya Taşova’dan geliyor. Eti Balıkesir’den temin ediyoruz. Mıhlamalık peynirimiz Trabzon’dan geliyor. Tereyağımız da Hamsiköy'den geliyor. Adil Ticaret hareketini aslında özetlemek gerekirse bir tedarik zincirinde hangi ürünü alıyorsak, onu yerelinden ve kendisinden almak. Burada aradaki aracıları çıkarmak ve bunun karşılığında da üreticiye bir sosyal prim ödeyerek ve daha sabit çalışma koşulları sağlayarak üreticiye direkt bir katkı sağlama söz konusu. Çiftçi bir ürün ürettikten sonra araya bir halci, toptancı, perakendeci gibi tüketiciye ulaşana kadar araya bir sürü aracı geliyor. Tabii her aracı bundan belli bir kâr elde ediyor. Tüketiciye ulaşana kadar da bu ürünün fiyatı kat ve kat artıyor ancak bunun üreticiye faydası olmuyor. Bu aradaki aracılardan ise, direkt üreticiden alım yapılıyor. Bu sayede de aradaki kâr da üreticiye nakledilmiş oluyor. Böylece üreticiler sosyal bir fayda elde ediyor. Yani asıl tarlada bu iş için emeğini veren insanlar veya üreticiler, bundan biraz daha faydalanmış oluyor. Yani yaptıklarının adil bir şekilde karşılığını alabilmiş oluyorlar" dedi.
"Sürdürülebilir bir lezzete ulaşıyoruz"
Tarladan tarlaya bile ürün tatlarının değiştiğini ifade eden Aybike Çetin, bunun önüne geçebilmek için aynı üreticiden her yıl ürün aldıklarını söyledi. Bu uygulamanın kendilerine de fayda getirdiğini belirten Çetin, "İşletme olarak aslında biz ilk günden bu yana yerel mutfaklar, yerel lezzetler üzerinde çalışıyoruz. Bunun en önemli parçası da, bu lezzetleri gerçekten yerinden elde etmek. Tedariğimizi de bu şekilde kurguladık şimdiye kadar. Kahvaltımızdaki birçok ürünümüz yerel. Burada bal konusunda ürünü direkt Tunceli Pürümür’den köye hizmet götürme programıyla birlikte üreticiden alıyoruz. Onun haricinde yeşillikte tazelik önemli olduğu için çok uzaklara gidemiyoruz. Eskişehir’de pazardan, manavdan değil de direkt üreticiye giderek, Sakintepe köyünden kendimiz seçerek taze taze elde ediyoruz. Hem de araya aracı almamış oluyoruz. Mümkün olduğunca da az üreticiden almaya çalışıyoruz ki, tarladan tarlaya bile bu ürünlerin lezzeti ve kalitesi değişiyor. Biz mümkün olduğunca kısıtlı sayıda az kişiden çok alım yapmaya çalışıyoruz. Direkt üreticiden alıyoruz. Üreticinin ürettiği yerleri görüyoruz. Ondan emin olduktan sonra el sıkışıyoruz ve yıllardır bu ticarete devam ediyoruz. Tabii burada önemli olan her sene aynı üreticiden aldıkça lezzetimiz de belli bir standarda oturuyor. Tabi bu sürekli değişmediği için sürdürülebilir bir hem lezzete ulaşıyoruz. Hem ticaretimiz bu şekilde sürdürülebilir oluyor, hem de tüketicilerimize de en doğal, en kaliteli lezzetleri sunmuş oluyoruz" diye konuştu.
"Ortak çabalar sarf edilmesi gerekiyor"
Adil ticaretin ne olduğunu ve Türkiye'deki durumunun ne aşamada olduğu konusunda bilgilendirmelerde bulunan Anadolu Üniversitesi emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Yavuz Odabaşı ise, "Türkiye’de henüz daha bütün olumlu ve gönüllü çalışmalara rağmen çok fazla ilerlemiş bir uygulama değil. Ama başta Avrupa’da olmak üzere Amerika, Kanada gibi ülkelerde çok hızlı büyüyen bir uygulama. Bunun temeli Kuzey’de gelişmiş olan endüstri ülkelerinin ürettiği ürünler ile Güney yarımkürede yaşayan ve üretici durumunda olan küçük tarım işçileri, köylüler arasındaki uçurumun kapatılması konusunda bir düşünceye dayanıyor. Adil ticaret bu açıdan bakıldığında bir sosyal hareket, bir siyasal hareket olarak görülüyor. Ama iş dünyası açısından da bir iş modeli olarak görülüyor. Duyarlı ve insani yönleri gelişmiş olan iş adamları ve yöneticiler bunu bir iş modeli olarak kendi iş yerlerine adapte edebiliyorlar. Hareketin başlangıcı Hollanda’da oldu. İlk Meksika kahvesi ile birlikte ortaya çıktı. Daha çok kahve, kakao, pamuk, şeker ve buna benzer ürünlerde oldu. Gittikçe de yaygınlaşıyor. Türkiye’de bunun gelişmesi için iş dünyası, tüketiciler, devlet ve diğer kuruluşların bir birliktelik oluşturarak farkındalık oluşturması konusunda ve bunun kabullenilmesi konusunda ortak çabalar sarf edilmesi gerekiyor" ifadelerine yer verdi.