Milli Eğitim Bakanlığı'nın AKP iktidarındaki 14 yılını özetleyen Usluer, KHK'ler, rektör atamalarındaki değişik, KPSS'de mülakat sistemi ve proje okulları ile ilgili hükümeti sert bir dille eleştirdi. Usluer'in sözleri AKP sıralarındaki vekilleri kızdırdı.
Usluer, konuşurken AKP sıralarından müdahaleler oldu. 29 Ekim gecesi yani Cumhuriyet Bayramının kutlandığı günün gecesinde hükümetin çıkarttığı 675 ve 676 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerin bayram hediyesi olduğunu söyleyerek ironi yapan Usluer, "Yine binlerce ihraç, yine binlerce gözaltı ve 676 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle rektör seçimlerini saraya bağladınız. Aslında, 18 Ağustosta bir yasa içerisinde, torbanın içinde küçücük bir nokta olarak rektör seçimlerini saraya bağlamaya çalışmıştınız ve bu yüce Meclis çatısı altında gelen itirazları gördüğünüzde geriye çekmiştiniz. Bunu burada bulunan herkes ve sizler mutlaka hatırlıyorsunuz. Ve buradan soruyorum size: Rektör seçimlerinin, rektörlerin nasıl atanacağının OHAL'le ilişkisi nedir? Sayın Bakan, rektör seçimlerinin OHAL'le ilişkisi nedir, sormak istiyorum" dedi.
HAZRET KİMİ İSTİYORSA ONU ATAYACAK!
Rektörlük seçimlerindeki değişikliği ve bu değişikliğin gerekçesini eleştriwn Usluer, "YÖK, 3 profesörün adını Cumhurbaşkanına gönderecek, Cumhurbaşkanı bir ay içinde eğer bu 3 profesörden birini rektör olmaya layık görmezse yeniden isim bildirilmesini isteyecek. Bunun karşılığında, on beş gün içerisinde YÖK yeni bir bildirimde bulunmazsa, hazret kimi istiyorsa onu atayacak. Rektörlük seçimleri 12 Eylül darbesinden sonra şahtı, sizin on dört yıllık iktidarınızda şahbaz oldu. Üniversitelerde asıl hizipleşme rektörlük seçiminin YÖK ve Cumhurbaşkanı ayağında olmaktadır. 2007 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde en yakın rakibimden yüzde 30 fazla oy alarak rektör adayı seçildim. Yükseköğrenim Kurumundaki mülakatta yine 1'inci sırada olmama karşın, Sayın Abdullah Gül göreve geldiğinin beşinci gününde, ondan sonraki davranışlarının ne kadar tarafsız olacağına işaret eder bir şekilde 2'nci sıradaki adayı atadı.
ASIL HİZİPLEŞMEYİ CUMHURBAŞKANI YAPIYOR
Rektörlük seçimlerinin kaldırılma nedenin hizipleşme olduğunu öne süren hükümeti eleştiren Usluer, "Peki, hizipleşme ne zaman ortaya çıktı biliyor musunuz? Hizipleşme, öğretim üyelerinin sandığa gidişi sırasında çıkmadı. Çok seviyorsunuz sandığı, her fırsatta "Millî irade bizi sandıktan çıkardı." diyorsunuz. Peki, siz sandıktan çıkabiliyorsunuz da koskoca profesörler, koskoca öğretim üyeleri, kendilerini yönetebilecek rektörleri seçmekten âcizler mi? Asıl hizipleşme, Cumhurbaşkanının 1'inci olanı atamamasından sonra başlamakta. Bunu da hepiniz zaten biliyorsunuz. Hatta, bugün görevden aldığınız -adını vermeyeyim- bazı rektörler, 6'ncı sıradan atanan bazı rektörler adaylık çalışmaları sırasında ana bilim dallarına giderek "Beni Cumhurbaşkanı ilk 6'ya girmem sonucunda, 1 oy bile alsam atayacak. Ben sizlerle tanışmaya geldim, ister oy verin, ister oy vermeyin." dediğini ben de biliyorum, sizler de biliyorsunuz" şeklinde konuştu.
EHLİYETİ,LİYAKATİ BOŞ VERİN,
ESAS OLAN SADAKATTİR!
Atamayla gelen rektörlerin Cumhurbaşkanı'nın siyasi ideolojisine uygun isimler olacağını söyleyen Usluer, "Kamuoyunda tartışılmaksızın, akademide tartışılmaksızın, Mecliste müzakere edilmeksizin, kanun hükmünde kararnameyle saraya bağlı rektörler yani dayatmayla atanan rektörler nasıl çalışacaktır? Cumhurbaşkanının siyasi ideoloji doğrultusunda çalışacaktır. Yani ehliyeti boş verin yani liyakati boş verin, esas olan sadakattir. Sadakat döneminin kanun hükmünde kararnamesiyle atanacak rektörler hepinize kutlu olsun. İcazetli rektörlük dönemi bu 29 Ekimde başlatılmıştır" ifadelerini kullandı.
GÜLAY BARBAROSOĞLU NEDEN ATANMADI?
Boğaziçi Üniversitesinde 12 Temmuz 2016 tarihinde rektörlük seçimlerinin ardından birinci sırada olmasına rağmen ataması yapılmayan Profesör Doktor Gülay Barbarosoğlu'nun neden atanmadığını soran Usluer, " Bu ismi aklınızda turtun! Oyların yüzde 86'sını almasına karşın hâlâ ataması yapılmadı. Soruyorum sizlere ve soruyorum buradan Sayın Cumhurbaşkanına: En çok oy alan Sayın Gülay Barbarosoğlu'nu atamama nedeniniz nedir, neden atamasını yapmıyorsunuz?" dedi. Bundan sonraki adım korkarım mevcut rektörlerin istifasını istemek olacak. OHAL'le birlikte önce dekanları istifa ettirdiniz. O dekanları atayan rektörler hâlâ görevlerinin başında, YÖK sapasağlam ayakta. Öğretim üyelerini açığa aldınız, öğretim üyelerini ihraç ettiniz, öğretim üyelerini tutukladınız. Peki, üniversitelerde üst makamlarda oturmaya devam edenler, YÖK'te üst makamlarda oturmaya devam edenler, Millî Eğitim Bakanlığındaki bürokratlar, partinin içindeki siyasiler, FETÖ'cüler ne olacak? Onlara niçin dokunmuyorsunuz, bunu da öğrenmek istiyorsunuz" dedi.
KİMİ KİME ŞİKAYET EDECEĞİZ!
KPSS sonrasında getirilen mülakat sistemine başından beri karşı olduklarını dile getiren Usluer şunları söyledi: "KPSS sonuçlarına göre en yüksek puanı alanların 3 katı kadar kişi alınacak öğretmen sayısıyla bağlantılı olarak başvurdular, sözlü mülakata alındılar. Aslında, torba yasayla gelmişti bu, itiraz etmiştik, demiştik ki "Sözlü mülakat demek torpil demektir, sözlü mülakat demek kayırma demektir, kendi insanını çekme demektir" Ancak, baktınız ki itiraz çok, onu da kanun hükmünde kararname ile getirdiniz. Sayın Bakan, sözlü mülakatla ne iyi öğretmeni seçebilirsiniz ne de eğitimde kaliteyi sağlayacak kitleyi yaratabilirsiniz. Bakınız, "Sözlü mülakatta herkes için ortak zarflar oluşturuldu, zarf seçimiyle sorular soruldu." dediniz ama Türkiye'nin değişik yerlerindeki jürilere baktığımızda, sanki kendi aralarında sözleşmişler gibi aynı soruları sormuşlar; "Reis kim?", "Gezi nedir?", "Gezi'de neredeydin?", "Namaz kılıyor musun?" demişler. Şimdi, bu soruların sorulması tesadüf olabilir mi? Nasıl söz birliği ettiler? Tabii, bu noktada, dinlemek belki işinize gelmiyor ama kimi kime şikâyet edeceğiz, işin acı tarafı da bu aslında"
NEDEN BU OKULLAR HEDEFTE?
166'ı okulu proje okulu yaptınız. Kriterler belli, dediniz ki "Proje okulu olacak okulların tarihi ve kültürü eski olacak. O ilde en başarılı 5 okul arasında olacaklar ve TEOG sınavında da yüzde 1'lik dilimdeki öğrencilerin olduğu okullar olacak." dediniz. Yani Türkiye'nin en başarılı, en gözde, tarihi, kültürü zengin okullarını hedeflediniz. Neden hedeflediniz? Bu okullarda eğitimde bir sorun yok, bu okullarda zaten en iyi öğrenciler var, bu okulların öğretmenlerinde de sorun yok. Eğer amaç eğitimde nitelik artırmaksa, bu okullar yerine bu okullardan daha az iyi okulları seçseydiniz, o daha az iyi okulları proje okulları yaparak iyileştirseydiniz. Tabii, iyiyi yapmak zor ama iyiyi bozmak, dağıtmak kolay. "Proje okullarında dört yılı doldurmuş olan öğretmenlere rotasyon" dediniz aynı yönetmelikte. Hatta okul müdürü uygun gördüğü takdirde, bir dört yıl daha okulda kalabilirsiniz gibi de bir iyilik koydunuz. Aslında, "öğretmene rotasyon" denilen bu uygulama, iyi öğretmenlere, okuluyla özdeşleşmiş öğretmenlere sürgün cezalandırmasından başka bir şey değil.
YENİKAPI RUHUNA EL- FATİHA
Ve 21 Temmuzda tüm ülkede OHAL ilan ettiniz, baskı, zulüm ve mağduriyetlerin adresini kanun hükmünde kararnameler yaptınız. 90 binden fazla işten alınan kamu çalışanı, 50 binden fazla ihraç, 30 binin üzerinde tutuklama. Mağdur öğretmenler hâlâ insafınızı bekliyor göreve geri iade edilebilmek için. Ve bu arada tutturdunuz "Yenikapı ruhu" diye. Bakınız, sizin "Yenikapı ruhu" dediğiniz, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bizim hissettiklerimizle eğer aynıysa biz hâlâ aynı yerdeyiz. Bizim, sizin "Yenikapı ruhu" dediğinizden anladığımız, toplumsal uzlaşıydı; bizim anladığımız, ortak akıldı, demokrasiydi, özgürlüklerdi, eşitlikti. Ancak, sizin Yenikapı ruhunuzun toplumsal korku, toplumsal baskı ile "Türkiye bölünecek." yaygarasıyla tek adam diktasını meşrulaştırmak, adını da "Türk tipi başkanlık" koymak olduğunu kısa sürede öğrendik. Eğer sizin Yenikapı ruhundan anladığınız bunlarsa buradan diyorum ki o ruha hep birlikte el Fatiha.
GENÇLERİN BERRAK DÜŞÜNCELERİNİ
BULANDIRMANIZA İZİN VERMEYECEĞİZ!
Usluer Meclis'teki konuşmasında Ölü Ozanlar Derneği kitabına gönderme yaparak, "Bu kitapta eğitim sisteminde bir dayatma var, öğrenci-öğretmen ilişkisindeki mesafeyi eleştiren bir kitap. Proje okullarındaki baskı ve dayatma da aynı bu kitapta olduğu gibi. Kitabın sonunda öğrenciler okul müdürüne, o despot okul müdürüne karşı çıkıp sıraların üstünde bağırmaya başlıyorlar; aynı Kabataş Lisesinde, aynı Vefa Anadolu Lisesinde, aynı Kadıköy Anadolu Lisesinde olduğu gibi öğretmenlerini savunuyorlar. Ve Sayın Bakan "Proje okulları için yaygara koparmayın." diyorsunuz ama ben de diyorum ki Sayın Bakanım, lütfen bu çocuklara kulak verin, lütfen bu çocukları dinleyin, dinleyelim, bir şey söylüyorlar. O kitaptaki öğretmen şunu demişti: "Kim ne derse desin, sözcükler ve düşünceler dünyayı değiştirebilir." Ve ben de diyorum ki gençlerimiz, öğretmenlerimiz, aydınlık geleceğimizin berrak düşünceleri, bu ülkeyi de, bu dünyayı da karanlıktan kurtaracak onlardır. O berrak düşünceleri bulandırmanıza izin vermeyeceğiz" dedi.
USLUER KONUŞTU AKP SIRALARI KARIŞTI
USLUER KONUŞTU AKP SIRALARI KARIŞTI
Es Gündem 26 EditörCHP Parti Meclis Üyesi ve Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Gaye Usluer, partisinin Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu sözcüsü olarak MEB Bakanı İsmet Yılmaz hakkında verilen gensoru için CHP gurubu adına konuşma yaptı.