Eğitim sisteminde yapısal sorunların yanında yönetimsel sorunların da bir hayli arttığını kaydeden Urfalı, “Artık, okul türleri ve yönlendirme, TEOG sınavı ve yerleştirmeleri, YGS-LYS sınavları ve yerleştirmeleri, haftalık ders saatleri ve ders çizelgeleri, ders müfredatları, ders kitapları, atanamayan öğretmenler, öğretmen seçimi ve atamaları, öğretmen rotasyonu, ücretli öğretmenlik, sözleşmeli öğretmenlik, öğretmen mülakatı, öğretmenin toplumsal statüsü, öğretmene sendikal baskı ve mobbing, yargı kararlarının uygulanmaması, yönetici atama ve görevlendirmeleri, ikili öğretim yapan okullarda karanlıkta derse başlanması, bitişik eğik el yazısı, okullarda tekli öğretime geçilmesi, okulların güvenliği, okulların hizmetli ve memur ihtiyacı gibi sorunlarla zaman ve enerji kaybetmek istemiyoruz.” dedi.
Eğitim-öğretim sürecinde asli unsurların öğrenci ve öğretmenler olduğunu kaydeden Urfalı, diğer tüm görevliler bu sürecin başarısını ve verimini arttırmak için bu yoldaki engelleri kaldırmak, temizlemek ve gerekli desteği vermekle görevli olduğunu belirtti. Eğitim-öğretim süreci yüksek moral ve motivasyon gerektirdiğine dikkat çeken Urfalı şöyle devam etti: “Ancak, bir okulda öğretmen odası düşünün tam 8 farklı statüde öğretmenin olduğu, (ön lisans mezunu ücretli öğretmen, lisans öğrencisi ücretli öğretmen, aday öğretmen, stajyer öğretmen, sözleşmeli öğretmen, öğretmen, uzman öğretmen, başöğretmen) böyle bir yapıda tüm öğrenciler için verimli ve etkili öğrenme sürecinin yaşanmayacağı/yaşanamayacağı bilinmelidir. Etkili öğretmenlere sahip değilseniz, dünyanın en pahalı ve en modern okul binalarını yapmanın, en iyi öğretim programlarını belirlemenin, en etkili ders materyallerini oluşturmanın ve en güzel sosyal imkanlarla donatmanın anlamı yoktur. Bu nedenle öğretmenin bilgisi ve donanımı başta olmak üzere öğretim programlarının, ders materyallerinin niteliği, eğitim- öğretimin kalitesini doğrudan etkilemektedir. Gelişmiş bir toplum haline gelmek istiyorsak, öğretmenlerin güvenlik, toplumsal statü, özlük ve ekonomik sorunları öncelikli olarak ele alınmalıdır.”
İNSANLARI ÖĞRETMEN OLDUKLARINA PİŞMAN EDİYORSUNUZ
Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerine seslenen Urfalı, “Öğretmene sahip çıkmıyorsunuz, öğretmeni mutsuz etmek adına her türlü çalışmanın içerisine giriyorsunuz, öğretmenleri daha stajyerliğinin başında öğretmen olduğu için pişman ediyorsunuz, öğretmenliği sözleşmeli mülakatlı bir sistem haline getirerek öğretmenlik mesleğini tercih eden gençleri pişman ediyorsunuz. Eğdiğiniz, ezdiğiniz, haklarını her gün geriye götürdüğünüz insanlarla çağ atlayamazsınız. Yapmanız gereken, önce öğretmene ve eğitim çalışanına değer vermek, okulları ve eğitimi yönetecek sağlam, liyakatli, sevk ve idare kabiliyeti yüksek yöneticiler ve bilimsel, çağdaş, yerli ve milli düşünen bürokratlar bulmaktır.” açıklamalarında bulundu.
BAKAN YILMAZ ENKAZ BİR MİLLİ EĞİTİM DEVRALDI
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın göreve başladığında enkaz halinde bir bakanlık aldığını, kaydeden Urfalı, yaklaşık 1 yıldır sürdürdüğü Milli Eğitim Bakanlığı görevinde önceki dönemlerden devraldığı sorunlardan sadece mesleki eğitimin güçlendirilmesine ilişkin olumlu mevzuat değişikliği gerçekleştirmediğini kaydetti. Urfalı, “Ayrıca, ilkokullarda uygulanan öğrenci ve öğretmen başta olmak üzere paydaşların yıllardır karşı çıktığı bitişik eğik el yazısından vazgeçilmesi ve pek çok sorunu da beraberinde getirmesine rağmen okullarda tekli öğretime geçilmesi yönünde kararlar alınmıştır. Ancak; yine aynı dönemde özellikle müfredat tartışmaları, öğretmenlerin mülakatla seçilmesi, öğretmenlerin sözleşmeli statüde atanması, yargı karalarının uygulanmaması, yönetici görevlendirme yönetmeliğinin yine değiştirilerek müdür yardımcılığı için bile “3 soru, 3 dakika yöntemiyle” mülakat yapılması Sayın Bakan’ın başarısız karne almasına yetip artmıştır.”diye konuştu.
İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ SINIFI GEÇEMEDİ
İl Milli Eğitim Müdürü Necmi Özen’in de bu eğitim-öğretim yılında da başarılı olamadığını değerlendiren Urfalı, “Okul yöneticilerinin tekrar tekrar kazandığı yargı kararlarının hala uygulamaması, sendikamsı bir yapının öğretmenlere “sendikal baskı” yapmasına alan yaratması, yaptığı açıklama ve bilgilerle kamuoyunu yanıltmaya çalışması, makamının gücünü kullanarak kurumda “yandaşı koruma” düşüncesini sonuna kadar uygulaması, İl Milli Eğitim Müdürlüğünü “objektif, açık, şeffaf, erişilebilir ve hesap verebilir” bir yapıya büründürmekten kaçınarak “güven vermeyen, gizli- kapaklı ve gizemli” yapıya kavuşturması, “eğitim öğretim ve yönetimde model il” olan Eskişehir’i yaptığı uygulamalarla “haksız, hukuksuz ve adaletsiz uygulamaların başkenti” haline getirmesi, okul müdürlüğü mülakatlarında Malum-Sen üyelerine pozitif ayrımcılık yapılması ve puanların “adrese teslim” verilmesini sağlaması gibi pek çok konudaki tutum ve davranışları başarısızlığını ortaya koymaktadır. Bu sonuçla Sayın İl Milli Eğitim Müdürü yine sınıfı geçememiştir.” dedi.