ÜLKE KARPUZ GİBİ İKİYE AYRILMIŞTIR

CHP Odunpazarı Belediye Meclis Üyesi ve aynı zamanda yazarımız İbrahim Arslan ile referandumu değerlendirdik.


Soner Uçak’ın sorularını yanıtlayan Arslan, “Ne yazık ki; ‘ama’larla dolu “AMA-YASA” değişiklikleri, yine ‘ama’larla dolu bir halkoylaması ve sonuçları ile tamamlanmıştır. Gayri resmi rakamlar bu referanduma ilişkin çok şey söylüyor. Ancak ülkenin geleceği hakkında net bir söz söyleyecek hiçbir verimiz yok. Zira halk anayasa değişikliklerine HAVET demiştir” dedi.
 
Öncelikli olarak referandum öncesi tahminlerinizden söz edelim, pek çok anket şirketinin yanıldığı bir süreçte 1.5- 2 puan aralığında bir yanılma payı oranı ile tahmin de bulundunuz. Sizin tahminlerinizdeki bu yanılmanın kaynağı ne oldu?
Referandum öncesi değerlendirmelerimde size de bahsettiğim üzere benim başlıca kaygım Doğu ve Güneydoğu illerindeki seçmenin nasıl tavır alacağıydı. 1 Kasım seçimlerinde Doğu ve Güneydoğu’da HDP’ye oy veren yaklaşık 2. 5 milyonluk bir oy potansiyeli vardı. Bu insanların sandığa gidip, gitmeyeceği konusunda endişelerim bulunmaktaydı.  OHAL süreci, bunun yanı sıra, Leyla Zana ve Osman Öcalan’ın ‘evet’i destek yönündeki demeçleri, Barzani’nin Türkiye ziyareti vb. diğer etmenlerin bu bölgelerdeki seçmenlere nasıl yansıyacağını tahmin etmek konusu zorlayıcı unsurlardandı. 1 Kasım seçimlerinde HDP’ye oy veren seçmenlerin büyük bir kısmının ‘hayır’ yönünde oy kullandığının ortaya çıktığı görülse de, özellikle HDP’nin etkili olduğu il ve ilçelerde, halkoylamasına katılım oranları diğer il ve ilçelere göre yüzde 15-25 oranında daha düşük oldu. Yanı sıra sınırlı bir miktarda oyunda ‘evet’e yöneldiği ortaya çıktı. Ben halkoylaması öncesi bu kaygım nedeniyle, referandumun kaderini İç Anadolu ve Karadeniz belirleyecek, bu gerekçeyle de ‘Hayır Platformu’nun bu bölgelere daha fazla ağırlık vermesi gerektiğini savunmuştum. Nitekim ortaya çıkan sonuçlarda kaygılarımda ne kadar haklı olduğumu ortaya gözler önüne sermiştir. Hayır oyları; Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde benim beklentilerimin altında kalırken, İç Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde ise ‘evet’ oyları beklentilerimin üzerinde çıkmıştır. Halkoylamasına yönelik tahminlerimde ki yaklaşık yüzde 2’lik yanılgının temel nedeni de bu unsurdur.  
 
Peki, sosyal medyada çok fazla dillendirilen bir konu var. “ Büyük illerde hayır oyları önde çıkmasına karşın, nasıl oluyor da Türkiye genelinde evet oyları önde çıkıyor?”  sorusuna cevap aranıyor. Sizce bunun açıklaması nedir?
Resmi olmayan sonuçlara göre Türkiye’nin 33 ilinde hayır, 48 ilinde evet oyları önde çıktı. Hayır’ın önde tamamladığı 33 il Türkiye nüfusu ve seçmen sayısı bakımından Türkiye’nin yüzde 61-62’lik bir kesimini kapsıyor. Öte yandan evet oyunun önde çıktığı 48 il ise hem nüfusun hem de seçmen sayısının yüzde 38-39’unu kapsıyor.
Hayır, çıkan 33 ilde toplam geçerli oy sayısı 29 milyon 486 bin 924 dür. Bu oyların; 12 milyon 683 bin 768’ini evet ( % 43,01), 16 milyon 803 bin 156 ise ( % 56,99) hayır şeklinde gerçekleşmiştir. Hayır ile evet oyları arasında ki fark 4 milyon 119 bin 388’dir.
Evet, çıkan 48 ilde ise toplam geçerli oy sayısı 18 milyon 40 bin 619 dur. Bu oyların, 11 milyon 642 bin 049’u evet ( % 64,53 ), 6 milyon 398 bin 570’i ise hayır (% 35,47) şeklinde gerçekleşmiştir. Evet ile hayır oyları arasındaki fark 5 milyon 243 bin 479’tur…
Evet oyları Karadeniz ve İç Anadolu bölgelerinde ciddi oy oranına erişti. Karadeniz illerinde % 62.58 İç Anadolu’da ise %58.51…
Hayır oylarının önde olduğu Ege, Marmara ve Akdeniz bölgelerinde ki oy farkı bu makası kapatmaya yetmedi maalesef.
 
Şimdi alan çalışması yapmadığınızı, sadece eldeki verilerden yola çıkarak kıl payı ile doğru tahmini kaçırdığınızı göz önüne alırsak, Türkiye’deki anket şirketleri sizce çuvalladı mı?
Bütün anket şirketlerini bir torbaya koyarak bu yorumda bulunmak doğru olmaz. Ancak ülkemizde kimi araştırma şirketlerinin ticari kaygılar ile hareket ettiğini de unutmamak gerekiyor.
Anket şirketlerinin imkânları göz önüne alındığında, bilimsel ve objektif kriterlere bağlı kalınarak yapılacak araştırmalar sonucunda çok ciddi oranda doğru tahminlerde bulunabileceği çok açıktır elbette.
 
Peki, bunca rakam bize ne söylüyor, bu rakamları nasıl değerlendirmemiz gerekir?
Bu rakamlarla ilgili olarak net bir tablo önümüze koymamız gerekirse ne yazık ki ülke karpuz gibi iki ayrılmıştır. Bu sonuçlar bize bir kez daha anayasa metinlerinin önemi konusunda yorum yapma, düşünme fırsatı sunmalı,  Anayasalar üzerinden vatandaş karşı karşıya getirilmemeli, tam aksine anayasa etrafında tüm vatandaşlar birleştirilmelidir.
Anayasalar toplumsal ortak paydaların, toplumsal uzlaşmanın ortak metinleridir. Bir oy farkla bir partiyi iktidara getirebilirsiniz. Bir oy farkla bir başkan veya bir milletvekili seçimi kazanır veya kaybedebilirsiniz. Ancak, anayasal düzenlemeleri sayısal çokluklarla değerlendiremezsiniz. Bir-kaç yüz bin oy farkıyla “ bu iş bitmiştir” diyemezsiniz.
Sonuç bir-kaç yüz bin oyla Hayır şeklinde sonuçlansaydı da bu düşüncelerim değişmezdi.
Bakınız Türkiye’nin rejiminin, yönetim biçiminin oylandığı bir halkoylamasında ülke insanı % 50-50 tam ortadan ikiye bölünmüştür. Her iki kesimde diğerinin özlem, istem ve iradesini yok sayamaz. Saymamalıdır…
Bütün yasaların ‘ana’sı olan Anayasa, tüm siyasal partilerin, Üniversitelerin, hukukçuların, Meslek odaları, sendikalar ve demokratik kitle örgütlerinin bir araya gelerek, dünya deneyimlerinden de yararlanarak, ortak mutabakatı ile düzenlenebilir. Böyle bir ortak mutabakatta zaten sorun TBMM de çözülür, çözülmeliydi.
Hukuk ve siyaset kurumlarının çözmesi gereken konular üzerinden vatandaşların karşı karşıya getirilmesinin hiçbir mantıklı tarafı yoktur.
Rakamlar bize bunları söylüyor. Değişiklik olmuş ve kabul edilmiştir. Bu durumun ülkemizin geleceğine bu nasıl yansıyacağı, önümüz dönemde ortaya çıkacaktır. Şu an itibariyle ciddi bir belirsizlik söz konusu.
 
YSK çok tartışıldı siz ne düşünüyorsunuz bu konu ile ilgili?
YSK’nın tartışılması kadar doğal bir şey olamaz. Çünkü seçimlerin güvenliği, güvenilirliği ve meşruluğu ile ilgili doğrudan sorumlu olan bir kurum, almış olduğu kararlar ve uygulamalarla, yapılan halkoylaması sonuçlarının güvenilirliğinin ve meşruluğunun sorgulanır hale getirilmesine sebep olmuştur.
Bu başlı başına bir skandaldır. Seçimin güvenirliliğini sağlayamıyorsan o zaman orada işin ne? Vatandaşların kaygılarını, kuşkularını anlamak ve bu kuşkulara hak vermekten başka bir seçeneği yok siyaset kurumunun…
 
 
 
 
 
 
 
 
Haberler