Kazım Kurt neden seçtirdiği il başkanı Recep Taşel’in arkasında kapı gibi duramadı?
Peki; neden genel kurulda PM’ye sokturduğu Gaye Usluer’in şimdi adını duysa tüyleri diken diken oluyor?
CHP’de her ne dilerse olan biri, neden herkesle kavga eden bir adam pozisyonuna bu kadar kısa bir süre içerisinde düştü?
Kazım Kurt kazandıkça neden CHP kaybetti?
CHP’nin kaybı mevzusunda seçimlerden bahsetmiyorum elbette bugün kongreye giden CHP’ye baktığınızda ne demek isteyeceğimi anlarsınız.
Bu ve daha pek çok benzeri sorunun cevabı Kurt’un galibiyetlerini estetize edememesi olabilir.
Mesela istanbulu fethetse Ayasofyayı da yağmalama cinsinden. Küdüsü alsa ağlama duvarını yıkma gibisinden.
Yönü batıya çevirse Eyfel Külesi yerle yeksan.
Neyseki AB ye girme gibi bir derdimiz yok.
Galibiyetleri derinleştirecek bir aklı ortaya koyamaması.
“Kazandım ulen” narası atanın “Neyi?” sorusu karşısında havlu atması misali.
Ve savaştığı her ne ise ona dönüşmesi de olabilir, hiç bir uzvu buna müsait değilken üstelik.
Yendiklerine benzeme, onları indirdiği tahta kendisinin kurulma sevdası da.
Yahut, arkada kalan askerleri umursamayarak ilerleyen bir komutanın emir eri ramazanla baş başa kalacağını unutması da.
Kazanmak güzel olsa da unutmaya bire birdir.
2. Dünya savaşını unutmayanlar başlattı zannederler, oysaki unutanların eseridir.
Yine bir kongre var. Yüksek ihtimal yine Kazım Kurt ve “ekibinin” galibiyeti ile sonuçlanacak bi kongre.
Hiçte demokratik olmayacak kongrenin üstünü çarşaf liste ile örtüp.
Demokrasi uykusuna yatacaklar.
Kalktıklarında bir mağlubiyete uyanacaklar oysaki.
Yine de anlamadığım bir şey var.
Kazım Kurt her davet ettiğinde Ahmet Ataç neden o meydana çıkar ki.
Kılıç kalkan kuşanmadan üstelik.
Yenilmeye teşne bir ruh haliyle.
Neyse bu başka bir yazının konusu.
Peki ya Büyükerşen, yıllarca koruduğu, kolladığı Kazım Kurt’a bakıp ne düşünüyordur.
Kazım Kurt’u, Kazım Kurt’un kendisinden koruyabilecek bir formül arıyor mudur?
Bilinmez…