AK Parti Erdoğan’dan, Kılıçdaroğlu CHP’den kurtulmalı…

Öncelikle belirteyim. Bu yazı bir tavsiye niteliğindedir. Kimsenin emir telakki etmesine gerek yok.

Evet, AK parti Erdoğan’dan, Kılıçdaroğlu’nun ise CHP’den en azından CHP içinde bazı isimler ve gruplardan kurtulması gerekiyor.

Bu cüretkar tavsiyeye en çok itiraz AK Partililerden gelecek.

Sen bizim reisimize nasıl böyle dersin” denilerek taşlanacağımdan zerre şüphe duymuyorum.

 Yahut; bu köşe bir şekilde Kılıçdaroğlu’nun eline geçerse büyük ihtimal Kılıçdaroğlu’ da partisine hakaret ettiğimi düşünmek bir yana, bu köşeyi deli saçması olarak ele alacak.

Ancak tavsiyemin ayakları yere basmaktadır.

AK Partililerin büyük bir çoğunluğu Erdoğan’ın oylarının partisinden daha yüksek olmasından, AK Parti’nin varlığını büyük oranda Tayyip Erdoğan’a borçlu olmasından dem vurup, bununla övünüyor.

Oysaki, AK Parti’nin bu noktaya taşınmasında, yani; tek kişinin kaderine bağlanmasında Erdoğan’ın tercih, yol ve yöntemleri başrol oynamıştır.

Yine, aynı şekilde parti yönetimlerinden, belediye başkanlarına, milletvekillerinden, parti çaycısına kadar tek belirleyenin Erdoğan’ın olması, AK Parti’nin kurumsal kimliğinde ciddi bir erozyona yol açmıştır.

Nitekim AK Parti şimdi çölleşmenin  doruğundadır.

AK Parti’de 20 yıllık iktidarında siyaset arenasına aktör sokmak bir yana, potansiyelleri olanlar bile yolculuğa başlamadan yok olmaktadır.

Eskişehir’de Harun Karacan’dan, Dündar Ünlü’ye, Dündar Ünlü’den, Zihni Çalışkan’a, varıncaya değin pek çok ismin Saray’a bakarak siyaset yapması, sarayın tercihleri doğrultusunda yolculuğa çıkması ya da yolculuğu bırakması başlı başına AK Parti’nin kurumsal olarak yaşadığı haddikaplara örnektir.

Teşkilatta hatırı sayılı yer edinenlerin, sarayda santimetrekarelik yerlere muhtaç olması ne demek istediğimi anlatır zannediyorum.

Evet, Erdoğan partinin kaderini kendisine bağlamıştır. Nitekim ülkenin kaderini de kendisine bağlamak da arzuludur.

Yalnız görünen o ki; bu bağlama sevdası hem AK Parti, hem de ülke için çok hayırlı bir yere çıkmamıştır ve çıkmayacaktır.

Öte yandan bir diğer tavsiye niteliği taşıyan görüşüm de Kılıçdaroğlu’nun CHP’den kurtulması yönündeydi.

Çok radikal bir tavsiye olarak gelebilir.

Ancak, düşünün evinin mutfağını. Sıradanlığıyla mutlu eden bir lider var karşımızda.

Nitekim, karşı cenahtan Kılıçdaroğlu için “çaldı çırptı, yedi içti, yedirdi, oğlunu falanca belediyeye, kızını filanca belediyeye soktu” denilmedi, denilemedi.

Türkiye’de siyasetin bir mal mülk edinme alanı olduğu düşünüldüğünde, bence övünülesi bir özellik.

Türkiye siyasi tarihinin gelmiş geçmiş en namuslu siyasetçilerinden birinin genel başkanlığını yaptığı partinin en önemli isimlerinden biri, en kritik seçim sonrasında karşımıza akçeli işler ile çıkıyor.

Vahim bir tablo öyle değil mi?

 Eskişehir özelinde baktığımız zaman hısım akrabanın belediyelere doldurulduğunu duyuyor, işitiyoruz.

Belediye başkanlarının bodrumda yazlıkları, akla ziyan mal varlığı ile anılan bürokratlar, Genel başkan yardımcılarının tavsiyesi ile doldurulan kadrolar.

İşe gitmeden alınan maaşlar liste uzar gider. Bu liste başka bir yazının konusu olabilir. Uzatmayalım.  

Hasılı 5’li çetenin burnundan fitil fitil söküp almak kulağa hoş geliyor.

Ancak, Kılıçdaroğlu'nun da hemen yanı başında bekleyen çetelerinin olduğunu bilmek ve bu çetelerin de en az beşli çete kadar yemede usta, götürme de mahir olduğunun farkında olmak, Kılıçdaroğlu’nun AK Parti ve beşli çetelerden kurtulmak kadar, CHP içinden bazı isim ve yapılardan kurtulması gerektiğini gösteriyor.

Kılıçdaroğlu gibi “yedirmem içirmem” diyen birinin CHP içinden bile hoş karşılanacağını düşünmüyorum.

Bu nedenle tavsiyemin ayaklarının yere bastığını, ancak siyasette bir geçerliliği olmadığının farkındayım

Bence Erdoğan AK Parti’den, CHP’de Kılıçdaroğlu’ndan kurtulacak.

En azından siyasetin istediği bu. Halkın ne isteyeceğini zaman gösterecek.

Haberler