Durup selin ardından elekte kalanlar hakkında yazmak gibi delice bir hevesim vardı aslında.
Ama olmuyor.
Sel eleği de alıp götürüyor.
Nihayetinde gündemin sarmalına takılıp, akıntının içinde boğulup aday adayları ve onların pek de şaşırtmayan hal ve hareketleri üzerine konuşmak en nihayetinde yazmak zorunda kalıyorsun.
Oysaki; evlerde deprem felaketini unutturan bir peynir ve et fiyatı muhabbetinin döndüğünü biliyorum. Beton altında kalmadan önce şöyle bir ziyafet çekelim derdi değil. Bu çoluk çocuk ne yiyip, ne içecek faslının fantezi bölümüne geçişlerde etin kilosu 350 lira olmuş deniyor. Peynirin en ucuzunu falanca marketin filanca reyonunda olduğunu belirtiyor bir diğeri… Asgari ücretli adamın ev kirası ile ilgili sözleri…
Hepsini toplasan kimlerin aday aday olacağı, kimlerin hatırı sayılır sıralarda yer edineceği ve kimlerin seçileceği muhabbetinin tadına varmıyor. Geçen “çocuk diploma alsa ne olacak” diyen adamı filanca partinin falanca adayı ile ilgili övgü dolu sözleri savururken yakalıyorum.
Bahse konu kişinin iyi bir sıraya yazılması halinde diplomaya da ihtiyaç kalmayacak zannediyorum. Seçilirse bizim oğlan kurtulur.
Kurtulur mu? Kurtulur!
Kimi oğlunun kaderini, kimi işinin geleceğini, kimi tuttuğu takımın şampiyonluğunu, aday adaylarının sırtına yüklemiş.
Memleketi seyredip “ne yapmalıyız” diye sorması gereken adamları seyredip “ne yapacak” diye soruyoruz. Ve biliyoruz bazıları, hatta çoğu ucu kendine dokumadığı sürece sormadı. Memleket ile dertlenen adamları bulup tutup zorla oraya itmemiz gerekirken, aday adaylarının dertleri ile dertleniyoruz. Ömründe bir kez dahi olsa anayasa kitapçığını açmayan insanlardan bizi dört başı mamur birer vatandaş kılmasını bekliyoruz.
Zor!
Ne sele dur demek ne de selden arta kalanlarla bir şeyler yazıp çizmek. Birkaç isim dışında akılda kalan da olmuyor üstelik. Falanca maddenin filanca bendi ile adamı dövecek, ömrünü siyasete adamış adamda bu selde akıp gidiyor.
Birileri “gezmen gerekir” dediği için ucra köylere gidip, çektirdiği fotoğrafı sosyal medyada paylaşıp takdir bekleyen de.
İşini riske atıp AK Parti gibi gelmiş geçmiş en güçlü ve ne yaptırım uygulayacağı belli olmayan bir iktidara ağır sözlerle yüklenen genç iş adamı da bu selle akıyor, vekil olamasak da kendimizi tanıtırız diyenlerde. Bilgi ve görgüsüyle kendi mahallesinin fersah fersah üstünde olan da, parasından başka bir şeyi olmadığından şüphelendiğimizde. Yazılmış olmak için yazılanlarda var bu liste de yazıldığı için hicap duyanlarda.
Vatandaşın uzunca bir süredir boğulduğu yetmiyor da, elini uzattığı dal da başka bir selle intikal ediyor olay yerine sanki.
Gedikli politikacılara sorsan bu politikanın şanındandır derler ya. Bence aslolan politikanın politikleştirilmesinden geçmektedir. Yani ne bir kariyer, ne meslek, ne şahsi izzet veya ikbal.
Memleketle ve memleketin insanı ile dertlenmekten dertlenebilmekten...