Deprem vicdani bir meseleyse bu kadar

Soner Uçak yazdı...

15 Milyon insanı doğrudan etkileyen deprem sonrasında vicdanı sızlamayanı zaten insandan saymayız. Ancak, vicdanın en nihayetinde rahatlayabilen veya rahatlatılabilen bir yönü olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Amacım, deprem ne çabuk unutuldu, hemen nasıl başka şeyler konuşuluyor diyerek herkesi vicdana davet etmek değil.

Çünkü, biliyorum ki hayat devam ediyor.

Ve o hayat akışı karşısına yardım kolileri ile kurduğumuz bentlerle geçilemiyor.

Hayatın akışının kuvvetine ve insanın unutma meziyetine bu denli güvenmeseydim belki sizleri biraz daha vicdana davet etmenin bir anlamı olabilirdi.

Fakat durun, henüz kırkı dahi dolmamış yas evinde bir masa devriliyor. Biz masanın nasıl, kim tarafından, niçin devrildiğini tartıştık.

Şimdi, bu devrilen masanın kime fayda sağlayacağını konuşuyoruz.

Oysaki daha dün yıkılan beton binaların altında kalan on binlerce insanın hesabını sormadık.

Çünkü bir sorumlu bile çıkmadı karşımıza. 3 beş müttehittin sorumlu tutup, yardımlaşma kampanyasına milyarlar bağışlayanları gözyaşları içinde izledik.

Fakat, sıradan bir insanında,  milyarlarını depremzedeler için bağışlamak istediğini düşünüyorum.

Biliyorum ki, milyar bağışlayan ile sıradan vatandaş arasındaki fark  vicdan farkı değil, cüzdan farkıydı.

Cüzdan! Fakir kasası…

Milyarlık yardımda bulunma imkan ve ihtimali bulunmayan vicdani insanlar yurttaşlık konusunda ısrar etmesi gerekiyor.

Yoksa ahlar onlara, vicdan sahibi olmak ise kalburüstü tayfaya kalıyor.

Vicdan bile bir statü meselesine dönüşüyor.

Oysaki bu devlete herkes geliri orantısında vergi ödüyor.

Ve bir sosyal devletten söz ediyoruz.

Sosyal devlet, her felakette birilerinin eline bakmamayı garantiler özünde.

Birilerin bağışına değil, devletin sorumluluk duygusuna güvenmeyi getirir beraberinde.

Maalesef unuttuk unutuyoruz yurttaşlığımızı.

Toplumsal dayanışma gibi kadim bir ahlaki tavrın, bir bağış şov pespayesine dönmesini izlemememizin nedeni bundandır.

Yurttaşlık duygumuzu yitirip, sorumluluklarımıza sırt çeviriyoruz.

Neredeyse her felaket sonrasında bağış yapanlara “Allah razı olsun” derken, sadece miting alanlarında devletin varlığını hatırlıyoruz.

Neydi o!

 Tek devlettttt.

Biliyorum, unutmak insani bir meziyettir.

Fakat hesap sormaya davet etmek de bir yurttaşlık vazifesidir.

Hatırlatırım.

Haberler