Politikada cami

Soner Uçak yazdı...

Şayet ortada politik bir strateji varsa, sarf edilen sözler o politik stratejinin bir unsuru ise etik arayışımız beyhude.

 Çünkü;  bu politik strateji büyük ihtimalle, ahlaki kaygıların, kazanma hesaplarına tahvil edildiği bir alanda kurulup, kurgulanıyor.

Sözlerin doğruluğu ya da yanlışlığı, toplumda yaratacağı travmatik etki, sosyolojik fay hatlarında oluşturacağı tahribat, aynı strateji için görmezden gelinebilecek küçük ayrıntılara dönüşüyor.

Bu politik strateji, kutsal olanı da dünyasallaştırıp, manevi olanı maddileştirebiliyor.

Camiler; öz itibarı ile içine girildiği zaman dünyanın boşluğuna dair sözlerin kubbesine çarptığı alanlardır.

“Dünyanın yalanlığı” ile ahir hayatın gerçekliği arasındaki açının en çok daraldığı...

Kutsiyeti de işin özünde mekândan değil, o mekânın anımsattıkları ile ilgili bir mevzudur.

Fakat dünyanın yalan olduğunu öğütleyen Camiler, reel politikanın malzemesi olduğu zaman işler arap saçına dönüyor.

Ve camiler ne yazık ki o reel politikanın malzemesi olmaktan kurtulamıyor

“CHP’nin camileri ahır yaptığı” sözünden tutunda gezi olayları sırasında camide içki içilmesine kadar pek çok politik argüman, günlük hayatın günahlarından sıyrılmak isteyen cami cemaatini iştahlı bir şekilde bu dünyaya davet ediyor.

Dünyanın yalan olduğunu hatırlatmakla hükümlü cami cemaati, aynı politik hedef doğrultusunda saflara çağırıyor.  

Son örneğini Eskişehir’de yaşadık ve yaşıyoruz.

 Puan kazandırdığı düşünüldüğünde daha fazla yaşamaya devam edeceğiz.

Nitekim politik bir farzdır; kazandırıyorsa devam et!

Büyükşehir meclisinde Yılmaz Büyükerşen, cami düşmanı olarak gösterilme çabalarının politik bir kurgu olduğunu, böyle bir kararın alınmış olmadığını belirtirken,  AK Parti döneminde, pek çoğu AVM kurmak için yerleri satılan ve yıkılan camilerin listesini okudu.

Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2013 yılında Ankara'da otoyol inşası için ODTÜ arazisinden ağaç sökülmesiyle başlayan gerilimi değerlendirirken sarf ettiği sözleri hatırlattı ''Bizim değerlerimizde yol engel tanımaz. Önünde cami bile olsa eğer yol oradan geçecekse, biz o camiyi yıkarız, gideriz o camiyi başka bir yerde inşa ederiz''

Nitekim Erdoğan’ın öncüsü olarak kabul edeceğimiz Menderes’in de aynı yol tutkusuyla 1950 ila 60 yılları arasında çoğu tarihi özellik taşıyan camiyi yıktığı pek çok kez yazıldı çizildi.  

CHP yaftaladığı “Cami düşmanlığı” ile sağın yıktığı camileri göstererek ciddi alan muharebesi yaptığı da bir vaka.

Cami yıkmak yâda yapmak bir politik savaş alanı olarak karşımızda dururken, Ağrı’da mükemmel manzarası ile Recep Tayyip Erdoğan Cami nefesleri kesiyor örneğin.

Nefes alma yeri değildir, nefes kesme yeridir belki de kim bilir?

Biz faniler ise, siyasetin toplumsal barışımızın ölüm fermanını imzalamasını izlerken abdestimizi alıyoruz.

Böyle giderse kısa sürede cenaze namazına duracağımız da kesin gibi.

Geriye bir tek sorun kalıyor.

CHP’nin ahıra çevirdiği mi yoksa AK Parti’nin yıktığı camilerde mi buluşacağız?

Haberler