Alkan açıklamalarında şu ifadelere yer verdi: Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesinde görev yapan üyemiz Dr. Barış Işık’ın görevine 3. kez son vermiş ve adını Guinness rekorlar kitabına yazdırmak için önemli bir adım atmıştır. İlk olarak 2019 Eylül ayında başlayan ve “Masonik-Fetöcü-Maksist Cephe” üyeliği gibi trajikomik iddiaların havada uçuştuğu süreç kamuoyunun malumudur. Son olarak Eskişehir 2. İdare Mahkemesi Aralık 2021 tarihinde “hizmetine ihtiyaç bulunmadığı, görevinde başarısız olduğu ya da akademik olarak yetersizliği ve disiplinsizliği hususunda somut ve objektif tespitlerin davalı idarece ortaya konulamadığı, iddiaların gerçeği yansıtmadığı” gerekçeleriyle üyemizi işe iade etmiş ve kendisi Şubat 2022’de görevine dönmüştür. Ancak Anadolu Üniversitesi daha İdare Mahkemesi kararının mürekkebi kurumadan ve Fakülte Yönetim Kurulunun da önerisiyle mahkemenin hukuka aykırı dediği aynı gerekçelere işine son vermiştir.
Hukuksuzlukta Israr Fakültesi
Ancak üyemiz görevine iade edildikten sonra sendikamızın da takip ettiği ve müdahil olduğu birçok mobbing uygulamasına maruz kalmıştır. Özellikle Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Recai Dönmez şahsında cisimleşen uygulamalar üyemize “ders, kadro ve hatta oda, isimlik, ayniyat vermeme” noktasına kadar varmıştır. Bu 7 ay boyunca üyemizin ne resmi olarak odası ne de isimliği olmuş, üyemiz ve mahkeme kararı yok sayılmıştır. Bu süreçte üyemiz çeşitli talep dilekçeleri yazarak mobbing sona erdirilmesini talep etmiş, dekanla yüz yüze görüşme talepleri ise cevapsız kalmıştır. Açıktır ki entelektüel ve bilimsel tartışma zemini olması gereken üniversitelerin “muhatapsızlık” üzerinden yönetilmeye çalışılması sanıldığının aksine “güçlü yönetim haline” örnek teşkil etmez. Bir idarecinin yaptığı işin sorumluluğunu alması, muhataplarıyla konuyu görüşme yönünde gerekli medeni cesareti göstermesi onun mesleğinin bir gereğidir. Bu davranış biçimi yaptığı ya da yapması gereken idari işlemlerin sorumluluğunu alamama, sorunla ve muhatabıyla yüzleşememe anlamına gelmektedir. Mahkeme kararını yok saymanın ise bir hukukçunun varlık nedenine aykırı olduğunu söylemeye gerek dahi yoktur.
Mahkeme kararını tanımayanlar hangi hukuk normunu öğrencilerine anlatacak!
Buradan tüm kamuoyunu soruyoruz: Mahkeme kararını tanımayan bir hukuk fakültesi olabilir mi? Masonik-Fetö-Marksist Cephe diye bir örgütün varlığını ciddiye alan bir üniversite olabilir mi? Fakülte Yönetim Kurulundan “hukukçu akademisyenler” mahkemenin iptal edeceğini bile bile nasıl böyle bir kararın altına imza atabilir? Unutmamak gerekir ki mahkeme kararlarını tanımayanlar, ben yaptım oldu diyenler iktidarlarını bir günde yitirirler. Siyaseten gelenler yine siyaseten bir günde giderler. Ülkemiz yakın tarihi bunların örnekleriyle doludur. Bugün mahkeme kararlarını tanımayanlar bilim insanlarına ahlaken ve hukuken hesap vereceklerdir. Hukuku yok sayanlar gidecek, Barış Akademisyenleri, Barış Hocalar, Eğitim Sen kalacak. Biz kalacağız!