Ne kadar geçti bilmiyorum üstünden, ancak birkaç gün daha yazmasaydım unutulmaya yüz tutmuş, belki de unutmuş olacaktık.
Kaymaz’daki olaylardan söz ediyorum. Aklı başında herkesin Eskişehir’e yakıştıramadığı..
Hani şu; Milletvekili Jale Nur Süllü’ye “ahlaksız” denilen, Kent Konseyi Başkanı Akçasoy’un itilip kakıldığı, Hüseyin Akçar’a hakaretlerin savrulduğu, Gazeteci Meltem Karakaş Kaya’nın örselendiği tatsız tuzsuz, daha önemlisi aklın ortadan kalktığı "bilgilendime" toplantısından.
O günden beridir sorulan ilk soru "bunlar bu cesareti nereden buluyor?"
Bana kalırsa pek cesaret işi değil. Olsa olsa cahillik ve bir sınır tanımazlık ile karşı karşıyayız.
Cahil ve sınır tanımayan bu kişiler nasıl oluyor da bu denli yetkin ve etkin olabiliyor tartışılması gereken bu.
Nasıl oluyor da bu denli rahat cahil kalıp, bu denli rahat bir şekilde sınırları aşıyorlar…
Sınır dediysem insani sınırlardan söz ediyorum. Makamsal bir konu değil.
Bir diğer tartışma konusu ise şu zannediyorum. Bunca zaman üstünden geçmesi rağmen AK Partili herhangi bir yetkiliden nasıl olur da "geçmiş olsun" sözünü işitemeyiz.
Bir geçiştirme refleksi bile olsa duymadık. Hadi, sorun bir iktidar sorunu değil diyelim. Yine de hatırlatmak da fayda var; Geçmiş olsun değilse bile “ne oldu yada ne oluyor” sorusunu beklediğimiz bir Ak Partili Belediye sınırları içinde cereyan ediyor olaylar.
Peki; vekillere ne diyeceğiz?
Yani; hiçbir mevkidaşı Jale Nur Süllü’nün yaşadığından hicap duymadı mı? En kötüsü de bu zannediyorum; Bir geçmiş olsun bile diyememek. Kabul ediyorum Millet Meclisi çöktü ya da çökertildi. Vekiller meclis süsü...
Meclis kurumdur en nihayetinde. Yeni bir sistem kurulur, daha iyi ,belki de daha da iyisi bulunur…
Ancak kimle kuracağız. Bu kadar duyarsızlaşan vekillerle mi?
Veya STK’lar, başka bir STK Başkanına karşı vandallaşmayı nasıl bu kadar doğal karşılayabiliyorlar.
Yeni iletişim modelimiz bu mu yoksa; Karşımızda hoşumuza gitmeyen şeyler söyleyenleri itip kakıp, sövüp sayıp postalamak.
Hem de jandarma gözetiminde…
O zaman bir karar vermek gerekiyor. Halkın seçtiği vekillere hakaret etmek kabul mü?
Bizle ters düşen STK başkanlarının üstüne yürümek caiz mi?
Hem de bir kurumun etkinliği çatısı altında.
“Burası muz cumhuriyetimi, kardeşim” der misiniz? “Kanun var, yasa var" der misiniz?
Tahmin ediyorum dersiniz.
Dil alışkanlığı bir yerde…
2 kişi kalkmış bir şeyler söylemiş dert değil.
Asıl can sıkıcı olan zannediyorum ucu kendine dokunmayanların sessizliği ve bizim yeni ahlak anlayışımız…