Hasan Polatkan Havalimanının seferlerinin azaltılması yahut; derdi her neyse buna karşı mısınız? Durun! Sizin yerinize ben cevap vereyim. Muhtemelen karşısınızdır.
Bu karşıtlığı iliklerinize kadar hissediyorsunuz, öyle değil mi?
İnsanın bir şeyin karşısında olması için, karşı durduğu şey, her neyse, onu değiştirebilecek donanıma, aygıta veya yeteneğe sahip olması gerekiyor.
Aksi halde, bizim evin karşısında duran ağaçtan farkı kalmaz. Ağaç bizim evi değiştirmek istemiyor ama istese bile elinden bir şey gelmez.
Hasan Polatkan ile yaşanan gelişmelerin AK Parti de karşısındaydı nitekim. Peki ne oldu? Canları sıkıldı, karşı olduklarını belirttiler, çözeceklerini söylediler ve çözemediler öyle değil mi?
Çünkü; bu sorunun çözülmesi için asgari düzeyde bile olsa bir şehrin hassasiyetlerinin iktidar cephesinde karşılık bulması gerekiyordu.
Halkın seçtiklerinin olması ve seçilenlerin, seçenlere karşı sorumluluk hissetmesi gerekiyordu.
Demokrasi başka neydi ki!
Peki, Hasan Polatkan sorununu çözmesini beklediklerimiz kime karşı sorumluluk hissediyor?
Daha doğrusu onları kim seçti?
TÜLOMSAŞ’ın göçüşüne karşı olduğunuz, Uraysim’in Alpu ovasının bağrını yaracak raylarına karşı olduğunuz gibi, Hasan Polatkan Havalimanı’nın son haline de karşısınız…
Yahut; hayat da çok pahalıydı karşı olmak gerekiyordu.
Ülkenin çeşitli yerlerinde boş duran binalara bir tabela yerleştirip, “üniversite kurduk” diyerek akademilerin şehir süsü muamelesi görmesine karşı olduğunuz,
ya da ne bileyim mazota ve gübreye gelen zamlara karşı olduğunuz gibi.
Dün avukatlar günüydü aklımıza geldi. Hukuksuzluğa da karşıydık.
Tüm olumsuzluklara ya da umut kırıcı her ne varsa, az ilerleyin sağa dönün, karşısında siz varsınız öyle değil mi?
Karşısındasınız.
Bir konumlanma yeri gibi adeta.
Peki; neyle karşısınız?
Yani bir şeyin karşısında olmak sadece bir adres bildirimi değilse, karşı olduğunuz şeye neyle direnç göstereceksiniz.
Karşı olmak bir direnç gösterebilme meselesidir.
Haliniz varsa buyurun er meydanı ortada.
Mevcut şartlarda bir şeylere karşı durabilecek bir aygıt ve araca sahip olmadığım gibi, böylesi bir araca sahip olmanın yolunun da tamamen tıkanmış olduğunu uzun zamandır hissediyordum.
O zaman, baştan söylediğimi yinelemeye kalkarsam; ben hiçbir şeye karşı değilim.
Fakat, günümüz, doğası gereği bana karşı.
Yani insana, şehre, doğaya.
Kendimi fazla abartıyorum...
Bir doğa meselesi midir ayrı bir soru.
Ama doğal bir gidişat olduğu açık.
Yani bu saça, o tarak yakışır ancak.
Tüm doğal döngüleri kendi lehine çevirebilen, aklı kıt, kurnazlığı fazla bir süreçten geçiyoruz.
Kendi kendimize yarattığımız bu belirsizlik, ve bu yarattığımızın yarattığı insanlarla yol alırken, bir şehrin sonuna doğru atılan hızlı adımlara yetişmek için, nefesimi yetirmeye çalışıyorum.
Yapabildiğim tek canlılık faaliyeti şimdilik bu.
Bir de insan olarak kalma ısrarı en etik davranış şeklimdir zannediyorum.
O yüzden Hasan Polatkan Havalimanını şimdilik karşıdan seyrediyorum.
Umurumda da değil.
Önce bir şeylere nasıl karşı gelinir onu öğrenmem gerekiyor .
yine, yeni ve yeniden…