AHPADİ Şiddeti Önleme ve Kadın Hakları Komisyonu Sözcüsü Av. Sena Dağdeviren, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
“Söze kadınların maruz kaldığı şiddet, ayrımcılık, eşitsizlik gibi olumsuz hususlarla ilgili bizleri de sevindiren gelişmelerle başlamayı gönülden istememize rağmen bu konuda atılan adımların ne yazık ki hala çok yetersiz ve geride olduğunun bilinci ve Kadına yönelik şiddete ilişkin 25 Kasım’da dile getirmiş olduğumuz tüm hususları aynen tekrarla bugünkü konuşmamızı emekçi kadınların maruz kaldığı haksızlığa ve ayrımcılığa dair gerçekleştireceğimizi dile getirerek ile konuşmamıza başlıyoruz.
Cinsiyet ayrımcılığı, insanlık suçudur
Kadına yönelik ayrımcılık yasağı hem Anayasa’da, hem tarafı bulunduğumuz uluslararası sözleşmelerde hem de yürürlükte olan TCK ‘de, 4857 Sayılı İş Kanunu’nda ve sair mevzuat hükümlerinde düzenlenmiştir. Anayasa’nın 10. Maddesinde güvence altına alınan eşitlik ilkesiyle,42. Maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkı ile,49. Maddesinde güvence altına alınan çalışma hakkı ve hürriyeti ile ve tarafı olduğumuz 19 Ocak 1986 tarihinde yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, AİHS, ILO Sözleşmeleri vb. uluslararası sözleşmelerle kadına karşı ayrımcılık yapılması yasaklanmıştır. 4857 Sayılı İş Kanunu 5.maddesinde işverene eşit davranma yükümlülüğü getirilmiştir. Nitekim TCK m. 122’de de ayrımcılık doğrudan suç kapsamına alınmıştır. Lakin yapılan tüm bu düzenlemeler kadına yönelik ayrımcılığın ve eşitsizliğin önlenebilmesi için etkin ve etkili biçimde uygulanmamaktadır.
İş yaşamında ve siyasette kadının adı yok
Kadınların çalışma hayatındaki yeri, ülkemizin de içinde bulunduğu ekonomik koşullar gereği gün geçtikçe daralmaktadır. TÜİK 2020 Yılı Haziran verilerine göre işgücüne katılım oranı kadınlar arasında yaklaşık %32 iken erkeklerde bu oranın %68 olduğu görülmektedir. Kadınların hayatında her alanında olduğu gibi iş hayatına da kazandırılabilmesi için kamuda ve özel kuruluşlarda teşvikler arttırılmalı, bu teşviklerin kapsamları genişletilmelidir.
Bununla beraber istihdam edilen kadın ve erkekler arasında gelir ve ücret dağılımında ciddi farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin, yevmiyeli çalışan bir kadın işçi, bir erkek işçiden %85,8 daha az gelir elde etmektedir. Yine kendi hesabına çalışan bir kadın, kendi hesabına çalışan bir erkekten %77,3 daha az gelir elde etmektedir. Ücret ve gelir dağılımındaki eşitsizliğin sonlandırılması için özellikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu ve ilgili sair kurum ve kuruluşların sahaya inerek daha fazla araştırma ve çalışma yapması gerekmektedir.
Yine yönetici pozisyonlarda yahut siyasette kadınların erkeklerden daha az yer aldığı görülmektedir. TBMM’de ki kadınların varlığına ilişkin. 2018 yılında yapılan Milletvekili Seçimlerine göre meclisteki sandalyelerin sadece %17,3’ünü kadın milletvekilleri doldurabilmiştir. Hayatın her alanında var olan kadınlara, temsilde dahi bu denli az yer verilmesi kabul edilemez bir durumdur. Ayrımcılığın, eşitsizliğin ve şiddetin önlenebilmesi adına öncelikle taraf olduğumuz ILO sözleşmelerinden,19 Temmuz 1967’de yürürlüğe giren 111 No’lu Ayrımcılık (İş ve Meslek) Sözleşmesi’nin ve 100 No’lu Eşit Ücret Sözleşmesi’nin iç hukuka ve topluma sirayet edebilir hale getirilmesi gerekmektedir. Yine tarafı olduğumuz 19 Ocak 1986 tarihinde yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ne uyulması ve uygulanması gerekmektedir.
Anayasa’nın 10. maddesi ile güvence altına alınan eşitlik ilkesinin gerek çalışma hayatındaki aşamalarda gerekse ücret dağılımında uygulanabilir ve sürdürülebilir hale getirilmesi gerekmektedir.
Anayasal ilkelerden birisi olan Sosyal Hukuk Devleti İlkesine hizmet eder mahiyette çalışan kadınlara yönelik kreş, kreş yardımı, emzirme odası gibi desteklerin yeniden ve daha kapsamlı şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.
Bugün kadınların siyasal haklarının sadece seçme hakkından ibaretmiş görüntüsüne sebep olan temsilde adaletsizliğin son bulması gerekmektedir. Demokrasi anlayışını özümseyebilmek adına “cinsiyet kotası” getirilmelidir. Seçim Kanunu’nda ve Siyasi Partiler Kanunu’nda bu minvalde değişiklikler yapılması ve ayrımcılığın en aza indirilmesi gerekmektedir.
Bizler AHPADİ olarak bugüne dek elde edilen her türlü kadın hak ve kazanımların devam etmesi için kadının ailede, toplumda, çalışma hayatında, siyasette ve emek verdiği her alanda emeğinin karşılığını, hakkını alması için kadına yönelik şiddetin, ayrımcılığın ve bu duruma sebebiyet verecek her türlü söylem, girişim ve oluşumların sonlanması için mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz