Hükümet/ devlet tartışmalarının yaşandığı ortamlarda genellikle vali devletin valisidir, hükümetin değil sözü ile sınanırsınız.
Çoğu zaman devlet nerede başlar, hükümet nerede biter bilemediğimiz gibi devletin valisinin hükümete ne kadar angaje olduğu da orantısal bir mevzuya dönüverir.
Dillere pelesenk olsa da devletin valisi, her hâlükârda karşımıza hükümetin valisi olarak çıkar.
Zira devletin anayasasında yer alan okkalı pek çok madde, hükümet söz konusu olduğu zaman görmezden gelinebilir.
Örneğin, vatandaşın bir şeyleri protesto etme hakkı anayasal düzeyde garanti altına alınmış olmasına rağmen, (Madde 34) neyi protesto edip etmediğinize göre muamele görebilirsiniz.
Şu sıralar zannediyorum en çok protesto edilmeyi hak eden ve yine en çok protesto edilmemesi gereken mevzu zamlar.
Geçtiğimiz cumartesi zamları protesto etmek için Adalar’da bir araya gelenler protesto edemeyeceklerini uzun pazarlıklar sonrası öğrenmiş oldu.
Vıcık vıcık olan demokrasimizin Eskişehir’de paçalarımızdan aktığına şahit olduk.
Zamları protesto etmek için bir araya gelenler arasında kimler yoktu ki...
Provakasyona namüsait bir toplam. Yapılması gereken, o toplamın dışardan gelecek olan müdahaleler için korunması ve haklı oldukları zam protestosunu gerçekleştirmeleriydi.
Dört başı mamur bir demokrasi beklentisi olmayanlar için bile asgari düzeyde şikayetlerin dile getirileceği bir ortamın insanlara sunulmasını beklemek, çok da anarşik bir istem değil zannediyorum.
Yolların yürüyerek aşınmayacağına kanaat getirmiştik, şimdi ya aşınırsa paniği içindeyiz.
Gördük ve anladık ki; ortada protesto edilmeye müsait bir zam yağmuru olduğu gerçekliği, Eskişehir valisini MÜSİAD kadar ilgilendirmiyor.
Tek tek ağırladığı insanlara misafirperverlik yapan vali, aynı kişilerin bir araya gelip serzenişte bulunmalarına tahammül edemiyor.
Ya fatura ödemiyor bizim vali, ya da dış mihrakların Jale Nur Süllü, Utku Çakırözer, Arslan Kabukçuoğlu, ve envai çeşit stkları Eskişehir’i karıştırsın diye sokağa saldığına kanaat getiriyor.